DİYANET İŞLERİ BAŞKANI GÖRMEZ UYARDI
İftar sofraları israf sofralarına dönüşmesin
DİYANET İşleri Başkanlığı, yaklaşan Ramazan öncesi 'Hiç kimse kimsesiz kalmasın, bu Ramazan ve her Ramazan' sloganı ile başlattığı kampanyayı, basın toplantısıyla tanıttı. Toplantıda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, Ramazanın şekli konulara kurban edilmeden manevi ruha dikkat edilerek geçirilmesi gerektiğini belirterek, “İftar sofraları israf sofralarına dönüştürülmemeli. İftar çadırları gayesinin dışına çıkarak bir gösteri aracına dönüştürülmemeli. iftarlarda oluşan manevi atmosferi bütün bir yıla yayarak bu kardeşliğin kalıcı olmasını sağlayabilmeliyiz” dedi.
Sarayburnu’ndaki Sepetçiler Kasrı'nda düzenlenen toplantıda Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof.Dr. Ahmet Yaman ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nden Prof. Dr. Sacit Özdemir ile birlikte kameralar karşısına geçti. Düzenledikleri kampanya hakkında bilgi veren Görmez, bu yıl yapılan çalışmalarda yalnızlık, mülteciler, sokak çocukları, yetimler ve huzur evlerindeki yaşlılar konularının öne çıkarılacağını ifade etti.
Özellikle Ramazanın başlı başına bir manevi ziyafet anlamına geldiğini ancak iftar sofralarının bu anlamda bir israf sofralarına dönüştürülmemesi gerektiğini belirten Görmez, "Zira son yıllarda özelliklerle büyük şehirlerdeki 5 yıldızlı otellerde yapılan iftarlara geçen senelerde dikkat çektikten sonra azalmaya başladığını görmekten mutluluk duyduğumu ifade etmek istiyorum" dedi.
Ramazanın paylaşım ayı olduğunu, her türlü bireyselliği ve egoizmi ortadan kaldıran empati yapmayı öğreten, aç insanların halinden anlamayı öğreten büyük bir ibadet olduğunu belirten Görmez, “Sadece oruç tutanlara değil, tutmayanlara karşı da bu anlayışın gösterilmesi gerekiyor. Bu sayede onların gönüllerinde de başka güzel duyguların taşınmasına vesile olabiliriz” dedi.
İFTAR ÇADIRLARI
İftar çadırlarının Ramazanın ruhu ve anlamına uygun olduğunu ve yaygınlaştığını anlatan Görmez, "Başlangıcı güzel bir düşüncenin ürünü olarak yolda kalan ve yoldan geçenlerin bir çorba ile oruç açmasıyla ilgili iftar çadırlarının son zamanlarda bu gayenin dışına çıkarak bir gösteri aracına dönüştürülmemesini özellikle kamu hizmeti yapanların dikkat etmesi gerekiyor. Dini hükümlerin ortaya konmasında asıl olan arkasındaki hikmetlerdir. Hikmeti kaybolan bir hükmün tabii ki İslam’ın istediği erdemi gerçekleştirmesi mümkün değildir" diye konuştu.
BİRLİKTE İFTAR YAPIN
İftar sofralarında birlikteliğin sağlanması, kamu ve ticari kuruluşlarında birlikte iftar yapma konusunu önemine değinen Görmez, şunları söyledi:
"Geliniz bu Ramazanda kamu ve özel kuruluşlar, gerekse ticari kuruluşlar olarak toplu iftarlarımızı birlikte yapalım. Çalışanlarla, işçilerle, emekçilerle, patronların, amirlerin ayrı dünyaların insanları olmadıklarını gösterelim. Bu iftarlarda oluşan manevi atmosferi bütün bir yıla yayarak bu kardeşliğin kalıcı olmasını sağlayalım."
TÜİK VERİLERİNE GÖRE 2013 YILINDA 3 BİN 189 KİŞİ İNTİHAR ETTİ
Bu yıl ki Ramazan kampanyasında 'yalnızlık' konusunun öne çıktığını belirten Görmez, insanoğlunun bu konuda en büyük kayıpla karşı karşıya olduğunu, en büyük kaybın anlam kaybı olduğunu ifade etti. Türkiye'deki intiharlar konusuna özellikle değinmek istediğini ve geçen hafta açıklanan Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2013 yılında intihar eden kişi sayısının 3 bin 189 olduğunu kaydeden Görmez, "Biz Diyanet olarak bunu çok ciddiye aldık ve çalışmalar yaptık. Doğrusu bu intiharlar başka diyarlarda meydana gelenlere benzemese de bu rakam ülkemiz için çok ciddi bir rakam. Hiç bir insan canına kıymamalı ve bu noktaya gelmemeli. İnsanlar hayatın gayesini kaybettikleri için böyle bir durumla karşı karşıya kalabiliyorlar" dedi.
TÜRKİYE’DE ALEVİLİK SORUNU HİÇBİR ZAMAN TOPLUMSAL SORUN OLMADI
Mehmet Görmez toplantı sonrası basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Görmez, “Alevilikle ilgili, ‘şu anda toplum bunu tartışmaya daha müsait’ ve ‘Alevilikle ilgili teolojik konulara girilmemeli” şeklinde açıklamalarınız olmuştu. Bu ne anlama geliyor? sorusuna şu yanıtı verdi:
“Alevilik meselesinin toplumsal, hukuksal, özgürlükler ve siyasi boyutu var. Aslında Alevilik sorunu Türkiye’de hiçbir zaman toplumsal sorun olmadı. Türkiye’de hiç kimse Alevi arkadaşına, komşusuna öteki gözüyle bakmaz. Bununla ilgili tarihte yaşanmış sorunların ve sıkıntıların farkındayız. Yanlış ve eksik bilgileri var olduğunu biliyoruz. Ancak son yıllarda bu eksik bilgiler de ortadan kalkmış durumda. Dolayısıyla toplum bütün katmanlarıyla birlikte atılacak her türlü adıma hazırdır. Her hangi bir adım atıldığında, devlet, hukuk bir adım atıp her türlü özgürlüğün önünü açtığında toplumdan buna 'hayır' diyecek bir kimse yoktur. Bunu kast ettim. Teolojik konulara girilmemesi gerektiğini söylerken de, hiç kimse başka bir inancın tanımını yapmayarak, yahut bir tanım dayatmayarak tarihte kendi şartlarında nasıl oluşmuşsa, yazılı kaynakları nasıl tarif etmişse, bugün o inancın sahibi olan insan kendini nasıl tanımlıyorsa öyle kabul etmek lazım. Teolojik tartışmaları bilimsel zemine bırakmamız lazım. Özgürlüklerin zeminini hazırlarken teolojik tartışmalar yapmak doğru değildir.”
IRAK VE SURİYE'DE YAŞANANLAR
Görmez, “Bir çok Müslüman ülkede, özellikle Irak ve Suriye’de yaşanan çatışmalar din adına, cihat adına yapılıyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz” şeklindeki soruya şöyle yanıt verdi:
”Bu konuyla ilgili daha önce 8 dilde açıklamaya yayınlayarak sesimizi duyurmaya çalıştık. Gerçekten bugün İslam dini ve İslam dünyası, tarihin içerisinden geçtiği en zor süreçten geçiyor. Bugün İslam coğrafyasında meydana gelen kardeş kavgasını sadece mezhepler tarihi bilgileriyle, sadece ilahiyat teoloji bilgileriyle, sadece siyaset bilimiyle tahlil etmek mümkün değil. Ben şahsen sadece mezhep kavgası olarak takdim etmenin de eksiklik olduğunu düşünüyorum. Çünkü tarihte yaşanmış bir mezhep kavgası değil bu. Bu yaklaşık 2 asırdır işgaller, sömürgeler, istibdat rejimleri gölgesinde büyüyen yaralı bilinçlerin ürettiği bir kaostur. Ve bu kaosun meydana getirdiği ideolojilerin mezhep rengine bürünerek insanları karşı karşıya getirmesinden ibarettir.”
Görmez, mültecilerle ilgili bir soru üzerine de Türkiye’nin her ili ve ilçesinde görevlendirdikleri kişiler aracılığıyla onlara ulaşmaya çalışacaklarını söyledi.
TELEVİZYONLARDAKİ İFTAR VE SAHUR PROGRAMLARI
Televizyonlarda yapılan iftar ve sahur programları konusundaki tartışmalar ile ilgili soruya da Görmez, “Reyting kaygılarından uzak, reklam ve propaganda dilini kullanmadan dinin asli ilkeleri olan aydınlatma boyutu üzerinde durmaları gerekiyor” yanıtını verdi.
Ramazan ayının ne zaman başlayıp ne zaman bittiği, imsak ve sahur saatleri konularındaki tartışmalarla ilgili soruları da Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Prof.Dr. Ahmet Yaman ve Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi'nden Prof.Dr. Sacit Özdemir cevapladı.
Kaynak: