DAVUTOĞLU'NDAN AÇIKLAMA
Olaylar başladığından beri hiç görünmeyen Başbakan Ahmet Davutoğlu nihayet bir açıklama yaptı.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, bazı illerde yaşanan eylemleri değerlendirerek; "Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz" dedi.
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Güvenlik Zirvesi sonrası basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Başbakanlık'ta gerçekleştirilen ve 3 saat 15 dakika süren toplantının ardından konuşan Davutoğlu, bazı şehirlerdeki eylemleri nedeni ile muhalefeti eleştirerek "Demokratik haklarını kullanmak iddiasıyla kurulan bir partinin son derece anti-demokratik ve halkın malına, mülküne, canına kasteden faaliyetlere öncülük ederek çağrı yapması dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun en temel demokratik ilkelere dahi aykırıdır. Demokrasiye saygı gösteren herkesin bu partiye ve bu partinin yaptığı çağrıya neredeyse paralel şekilde mesajlar yollayan diğer bazı parti mensuplarına en net tepki göstermesi demokratik bir vecibedir" dedi. Davutoğlu, konuşmasında ayrıca çözüm sürecine de vurgu yaparak "Çözüm süreci irademizi bütün vatandaşlarımızın bir kez daha bilmesini isterim. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz" diye konuştu.
"KİMSE HUKUK ÜSTÜNDE DEĞİLDİR"
Davutoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir" diyerek "Ülkemiz ve halkımız bir bütün içinde barış ve huzur ortamında mübarek Kurban Bayramı'nı idrak ederken maalesef Kobani'deki olayları bahane eden bir parti, HDP yaptığı çağrı sonrasında ve maalesef ki ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısının provokatif tweetlerine müteakiben son 48 saat içinde bazı illerimizde çok yoğun şiddet olayları yaşanmış, bu şiddet olayları tam bir vandalizme ve örgütlü suç niteliğindeki faaliyetlere dönüşmüştür. Maalesef 19 vatandaşımızı kaybettik. 145 vatandaşımız yaralı. Şu an itibariyle 368 kişi de değişik vilayetlerimizde, değişik suçlar nedeniyle gözaltına alınmış durumdadır. Vefat eden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum.Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir. Demokratik bir devlettir ve demokratik özgürlüklere saygı ölçüsünde herkesin sorumluluk sahibi olduğu bir siyasi ortam içinde bulunmaktadır. Demokratik haklarını kullanmak iddiasıyla kurulan bir partinin son derece anti-demokratik ve halkın malına, mülküne, canına kasteden faaliyetlere öncülük ederek çağrı yapması dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun en temel demokratik ilkelere dahi aykırıdır. Demokrasiye saygı gösteren herkesin bu partiye ve bu partinin yaptığı çağrıya neredeyse paralel şekilde mesajlar yollayan diğer bazı parti mensuplarına en net tepki göstermesi demokratik bir vecibedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Kimse hukuk dışında ve hukuk üstünde değildir. Bunun da böyle bilinmesi bütün taraflar için elzemdir. Ülkemizin her bir santimetrekaresinde hukuku korumak, hukuk düzenini muhafaza etmek hem devlet birimlerimizin hem hükümetimizin hem de demokratik hayata inanmış bütün siyasi partilerin öncelikli görevidir" ifadelerini kullandı.
"KARGAŞA YARATMAK İSTEYENLERİN DE BAŞLARI DARALDIĞINDA SIĞINACAKLARI YER TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ GÖLGESİDİR"
Kobani'de yaşanan olaylara her zaman sahip çıktıklarını ifade eden Davutoğlu, "Yurt dışında çok acı olaylar yaşanıyor. Suriye'de son 3,5 yıl içinde Irak'ta son neredeyse 30 yıl içinde büyük acılı olaylar yaşandı ve bu acılı olaylara en insani tepkiyi her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti verdi. Ancak kimse yurt dışında yaşanan bu acılı olaylar dolayısıyla bunları Türkiye'nin içinde bir meseleymiş gibi yansıtarak Türkiye'deki halkın huzurunu bozma ve halkı doğrudan tehdit etme hakkına sahip değildir, cüretini de gösteremez. Kobani'de yaşanan olaylar hepimiz defaatlerce her düzeyde vurguladığımız gibi yüreğimizi sızlatmıştır ve her zaman biz Kobani'de yaşanan olaylara sahip çıktık. Bu olaylardan mağdur olmuş kardeşlerimize kucağımızı bağrımızı açtık. Son 2 hafta içinde 200 bine yakın kardeşimiz bize sığındılar. Bu vandalizmi yapan şiddet meraklılarına sığınmadılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düzenine ve merhametine sığındılar. Son günlerdeki bu şiddet olaylarıyla Türkiye'de bir kargaşa yaratmak isteyenlerin istediği olmuş olsa ki hiçbir zaman olmayacak bundan herkes emin olsun, bu kardeşlerimiz Türkiye'ye sığınamazlardı. Son 3 yıl içinde Suriye rejimi ile iş birliği halinde oradaki Arapların, Türkmenlerin, kendilerine tabi olmamış Kürtlerin katledilmesine göz yumanlar bilsinler ki Kobani'den kaçan kardeşlerimiz Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere kaçmadılar. Şimdi herkesin muhasebe etme vaktidir. Ve herkesin bilmesi gerekir ki biz bu devleti ve bu hukuk düzenini hiçbir şeye feda etmeyiz. Eğer böyle bir kargaşa ortamı yaratılmak isteniyorsa ki birileri böyle bir çaba içindelerse onlar da bilmeliler ki kendi başları daraldığında bile sığınacakları yer Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gölgesidir. O gölge altında huzur bulabilirler" diye konuştu.
"TÜRKMENLER KATLEDİLİRKEN SUSANLARIN ŞİMDİ VİCDAN ÇAĞRISINDA BULUNMALARI İKİYÜZLÜLÜKTÜR"
Türkiye'yi sessiz kalmış gibi itham etmenin kimsenin hakkı olmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Etrafımızda birçok komşu devlette büyük kargaşalar yaşanırken eğer bu aziz topraklar 1 milyon 600 bini aşan kardeşimize ana kucağı olmuşsa bu topraklardaki kamu düzeni dolayısıyladır. İkiyüzlülüğü de herkesin bırakması lazım. Biz ülkesinde her etnik kimliğe sahip vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti olarak gerektiğinde Boşnaklara sahip çıktık gerek Irak'tan kaçan Kürtlere sahip çıktık Arnavutlara sahip çıktık. Suriye savaşının başından itibaren de hiçkimsenin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan kim Türkiye'ye yönünü dönmüşse ona da sahip çıktık. Ama Humus'ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken Halep varil bombalarıyla vurulurken Tel Abyad IŞİD'in eline düştüğüne zaman oradaki Araplar, Kürtler katledilirken Çobanbey kasabası IŞİD'in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye'ye sığınırken ve orada Türkmenler katledilirken susanların şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları ikiyüzlülüktür. Rejimle işbirliği yapanların, Suriye rejimi ile oradaki Kürtleri katledenlerin sanki Kobani olaylarıyla Suriye'deki olaylar daha dün başlamış gibi ve sanki Türkiye bunlara sessiz kalmış gibi Türkiye'yi itham etmek, kimsenin haddi de hakkı da değildir" şeklinde konuştu.
"KOBANİ'NİN DE HUKUKUNU KORUYACAK OLAN YEGANE GÜÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR"
Yaşananların Türkiye'yi karıştırmaya dönük bir faaliyet olduğu değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, "Türkiye, Suriye meselesinde ve Kobani meselesinde en fazla fedakarlık yapan ülkedir. 200 bin Kobanili kardeşimize bağrımızı açtık dedim. Bu rakam Avrupa ülkelerinin 3,5 yıl içinde toplam olarak bütün Suriye'den aldığı mülteci sayısı. Şimdi şunu sormak hepimizin hakkı ve görevi. Kobani'de Kürtlere yapılan zulmü protesto etmek için Türkiye'deki Kürtlere zulüm yapmak, hangi mantığa sığar? 2 gündür Diyarbakır'da Van'da Batman'da Siirt'te Mardin'de her yerde evleri, iş yerleri talan edilen, kurşunlanan, baskı gören, zulüm görenler de Türkiye'nin Kürt vatandaşı. Bunu şunun için zikrediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları arasında herhangi bir fark yoktur. Biz her şekilde bütün vatandaşlarımızın hukukunu koruruz. Kobani'nin de hukukunu koruyacak olan yegane güç Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu çifte standartlı tavrı sürdürerek bir taraftan Suriye rejimi ile ve IŞİD'le neredeyse 3 sene Suriye rejimi ile bir arada 1 yılı aşkın da IŞİD'le yan yana yaşayıp neredeyse anlaşmalı şekilde birlikte diğer bölgelerdeki Araplara, Kürtlere, Türkmenlere zulmederken bir anda dönüp sanki olaylar yeni başlamış gibi ülkemizi eleştirmeye kalkmaları tamamiyle bir aldatmacadan ibarettir. Türkiye'yi karıştırmaya dönük bir faaliyettir" dedi.
"HEM CHP HEM HDP KOBANİ'YE YARDIM ÖNGÖREN TEZKEREYE HAYIR DEDİ, HEDEF NEDİR?"
Muhalefeti yaptığı çağrılardan dolayı eleştiren Davutoğlu, "Biz bundan sonra da kim ne derse desin kim ne yaparsa yapsın Suriye'deki her bir mazluma sahip çıkacağız. Kobani'deki kardeşlerime sesleniyorum. Sizler bizim için tarihin emanetisiniz. Bu vandallar sebebiyle size dönük merhametimizden hiçbir eksilme olmayacak. Türkiye'deki Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma sesleniyorum. Bugün, dün Kobani'de yaşanan zulme nasıl biz karşı çıkmışsak sizin üzerinizde baskı uygulamaya çalışan bu vandallara da aynı ölçüde karşı çıkacağız. Aynı ölçüde Türkiye'de kargaşa çıkarmaya çalışanlara da yönelik tedbirlerimizi almaktan hiçbir şekilde tereddüt göstermeyeceğiz. Şunu da sormak hakkımızdır. Hem Türkiye'den müdahale edilmesi isteniyor bu HDP'nin çağrısıyla hareket edenler hem de teskereye hayır diyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı tweet yolluyor. Gezi ile bu olaylar arasında irtibat kuruyor ve halkı o da sokağa çağrıyor. İşin ilginç tarafı hem CHP hem HDP Türkiye'nin Kobani'ye aktif yardımını öngören teskereye hayır dediler. Ne yapmamızı istiyorlar? Hedef nedir? Eğer hedef geçen sene Gezi'de ve diğer olaylarda yapamadıklarını yapmak, Türkiye'yi bir kargaşa ortamına sürüklemekse milletimiz bunları çok iyi görüyor. Oluşabilecek her türlü koalisyona karşı bilsinler ki milli iradeyi sonuna kadar korumak bizim görevimizdir. Kamu düzenini tesis etmek konusunda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi gerekir" diye konuştu.
"BİRİLERİNİN İSTEDİĞİ TARZDA BİR KARGAŞA ORTAMINA SÜRÜKLENMEYELİM"
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öncelikle vatandaşlarımıza sesleniyorum. Televizyon başında seyrettikleriniz aslında bir ibret dersidir. Vandalizmin tırmandığı böyle bir ortamda kamu düzeninin ne kadar önem taşıdığı ve milli huzur ve iç istikrarın ne derece önemli olduğunu hepiniz görüyorsunuz. Bütün vatandaşlarımızı devletinden ve hükümetinin gücünden emin olarak olayları yakından takip etmeye davete diyorum. Sakın ola ki birilerinin istediği tarzda bir kargaşa veya karamsar ortama sürüklenmeyelim. Bütün bu vilayetlerde otoriteyi sağlayacak olan devlettir ve hükümetimizin güvenlik birimleridir. Bu Güvenlik Toplantısı'na katılan bütün güvenlik birimlerine gerekli talimat verilmiştir. Kamu düzeni her ne surette olursa olsun sağlanacaktır. Ayrıca çözüm süreci ile kamu düzeni birbirinin alternatifi değildir. Çözüm sürecini garanti edecek şey, temel unsur kamu düzenidir. Hiçkimse çözüm sürecinin arkasına saklanarak kamu düzeni üzerinde herhangi bir manipülasyona provokasyona izin veremez. Gerekli iradeyi gösterirsek çözüm süreci ile ilgili tutumuzda hiçbir değişiklik olmadan yolumuza devam ederiz. Çözüm sürecinden kastettiğimiz oradaki bütün vatandaşlarımızın haklarını da teyit eden bütün Türkiye'deki bir demokratikleşme girişimidir. Birileri bunun arkasına saklanarak kamu düzenini zaafa uğratmaya kalkarlarsa bilsinler ki hiçbir şekilde buna taviz vermeyiz. Bunun üzerinden bayrağımıza dönük saldırılar, milletimizin sembolik değeri yüksek olan her türlü değerine yönelik saldırılara da gerekli mukabelede bulunuruz. Çözüm süreci irademizi bütün vatandaşlarımızın bir kez daha bilmesini isterim. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz. Bu acı olayların arkası kesilmez. Bizim uluslararası topluma çağrımız öncelikle hep beraber böyle bir çabanın içine girmesidir. Bölgede kalıcı bir istikrar için gerekli adımların atılmasında ortak bir çaba içine girilmesidir."
"MEDYAMIZDAN ULUSAL BARIŞI KORUYACAK YÖNDE YAYIN YAPMANIZI RİCA EDİYORUM"
Son olarak basın mensuplarına seslenen Başbakan Davutoğlu, "Zor bir dönemden geçtiğimizin farkındasınız. Etrafımızda birçok ülke etnik ve mezhep kökenli kutuplaşmaların etkisi altında bulunuyor. Ülkemiz bütün bu ateş çemberi ortasında demokrasiye dayalı siyasi istikrarını ve iç barışını koruyor. Buna özen göstermek sadece bizlerin değil bütün toplumun görevidir. Sivil toplum kuruluşlarına özellikle de medyamıza bu kritik süreçte tam da bu şiddetin yaygınlaşmasını isteyenlerin beklentilerine cevap vermeyecek şekilde sorumlu bilinçli tabi fikir özgürlüğü basın özgürlüğü içinde ulusal barışı koruyacak yönde yayın yapmanızı rica ediyorum" ifadelerini kullandı.
"KİMSE HUKUK ÜSTÜNDE DEĞİLDİR"
Davutoğlu, "Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir" diyerek "Ülkemiz ve halkımız bir bütün içinde barış ve huzur ortamında mübarek Kurban Bayramı'nı idrak ederken maalesef Kobani'deki olayları bahane eden bir parti, HDP yaptığı çağrı sonrasında ve maalesef ki ana muhalefet partisinin genel başkan yardımcısının provokatif tweetlerine müteakiben son 48 saat içinde bazı illerimizde çok yoğun şiddet olayları yaşanmış, bu şiddet olayları tam bir vandalizme ve örgütlü suç niteliğindeki faaliyetlere dönüşmüştür. Maalesef 19 vatandaşımızı kaybettik. 145 vatandaşımız yaralı. Şu an itibariyle 368 kişi de değişik vilayetlerimizde, değişik suçlar nedeniyle gözaltına alınmış durumdadır. Vefat eden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum.Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik hukuk devletidir. Demokratik bir devlettir ve demokratik özgürlüklere saygı ölçüsünde herkesin sorumluluk sahibi olduğu bir siyasi ortam içinde bulunmaktadır. Demokratik haklarını kullanmak iddiasıyla kurulan bir partinin son derece anti-demokratik ve halkın malına, mülküne, canına kasteden faaliyetlere öncülük ederek çağrı yapması dünyanın hangi ülkesinde olursa olsun en temel demokratik ilkelere dahi aykırıdır. Demokrasiye saygı gösteren herkesin bu partiye ve bu partinin yaptığı çağrıya neredeyse paralel şekilde mesajlar yollayan diğer bazı parti mensuplarına en net tepki göstermesi demokratik bir vecibedir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Kimse hukuk dışında ve hukuk üstünde değildir. Bunun da böyle bilinmesi bütün taraflar için elzemdir. Ülkemizin her bir santimetrekaresinde hukuku korumak, hukuk düzenini muhafaza etmek hem devlet birimlerimizin hem hükümetimizin hem de demokratik hayata inanmış bütün siyasi partilerin öncelikli görevidir" ifadelerini kullandı.
"KARGAŞA YARATMAK İSTEYENLERİN DE BAŞLARI DARALDIĞINDA SIĞINACAKLARI YER TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ GÖLGESİDİR"
Kobani'de yaşanan olaylara her zaman sahip çıktıklarını ifade eden Davutoğlu, "Yurt dışında çok acı olaylar yaşanıyor. Suriye'de son 3,5 yıl içinde Irak'ta son neredeyse 30 yıl içinde büyük acılı olaylar yaşandı ve bu acılı olaylara en insani tepkiyi her zaman Türkiye Cumhuriyeti Devleti verdi. Ancak kimse yurt dışında yaşanan bu acılı olaylar dolayısıyla bunları Türkiye'nin içinde bir meseleymiş gibi yansıtarak Türkiye'deki halkın huzurunu bozma ve halkı doğrudan tehdit etme hakkına sahip değildir, cüretini de gösteremez. Kobani'de yaşanan olaylar hepimiz defaatlerce her düzeyde vurguladığımız gibi yüreğimizi sızlatmıştır ve her zaman biz Kobani'de yaşanan olaylara sahip çıktık. Bu olaylardan mağdur olmuş kardeşlerimize kucağımızı bağrımızı açtık. Son 2 hafta içinde 200 bine yakın kardeşimiz bize sığındılar. Bu vandalizmi yapan şiddet meraklılarına sığınmadılar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin düzenine ve merhametine sığındılar. Son günlerdeki bu şiddet olaylarıyla Türkiye'de bir kargaşa yaratmak isteyenlerin istediği olmuş olsa ki hiçbir zaman olmayacak bundan herkes emin olsun, bu kardeşlerimiz Türkiye'ye sığınamazlardı. Son 3 yıl içinde Suriye rejimi ile iş birliği halinde oradaki Arapların, Türkmenlerin, kendilerine tabi olmamış Kürtlerin katledilmesine göz yumanlar bilsinler ki Kobani'den kaçan kardeşlerimiz Suriye rejiminin kontrolündeki bölgelere kaçmadılar. Şimdi herkesin muhasebe etme vaktidir. Ve herkesin bilmesi gerekir ki biz bu devleti ve bu hukuk düzenini hiçbir şeye feda etmeyiz. Eğer böyle bir kargaşa ortamı yaratılmak isteniyorsa ki birileri böyle bir çaba içindelerse onlar da bilmeliler ki kendi başları daraldığında bile sığınacakları yer Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin gölgesidir. O gölge altında huzur bulabilirler" diye konuştu.
"TÜRKMENLER KATLEDİLİRKEN SUSANLARIN ŞİMDİ VİCDAN ÇAĞRISINDA BULUNMALARI İKİYÜZLÜLÜKTÜR"
Türkiye'yi sessiz kalmış gibi itham etmenin kimsenin hakkı olmadığını vurgulayan Davutoğlu, "Etrafımızda birçok komşu devlette büyük kargaşalar yaşanırken eğer bu aziz topraklar 1 milyon 600 bini aşan kardeşimize ana kucağı olmuşsa bu topraklardaki kamu düzeni dolayısıyladır. İkiyüzlülüğü de herkesin bırakması lazım. Biz ülkesinde her etnik kimliğe sahip vatandaşı olan Türkiye Cumhuriyeti olarak gerektiğinde Boşnaklara sahip çıktık gerek Irak'tan kaçan Kürtlere sahip çıktık Arnavutlara sahip çıktık. Suriye savaşının başından itibaren de hiçkimsenin etnik ve mezhebi kimliğine bakmadan kim Türkiye'ye yönünü dönmüşse ona da sahip çıktık. Ama Humus'ta binlerce Türkmen, Arap, Kürt katledilirken Halep varil bombalarıyla vurulurken Tel Abyad IŞİD'in eline düştüğüne zaman oradaki Araplar, Kürtler katledilirken Çobanbey kasabası IŞİD'in eline düştüğünde Türkmenler can havliyle Türkiye'ye sığınırken ve orada Türkmenler katledilirken susanların şimdi bir vicdan çağrısında bulunmaları ikiyüzlülüktür. Rejimle işbirliği yapanların, Suriye rejimi ile oradaki Kürtleri katledenlerin sanki Kobani olaylarıyla Suriye'deki olaylar daha dün başlamış gibi ve sanki Türkiye bunlara sessiz kalmış gibi Türkiye'yi itham etmek, kimsenin haddi de hakkı da değildir" şeklinde konuştu.
"KOBANİ'NİN DE HUKUKUNU KORUYACAK OLAN YEGANE GÜÇ TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİDİR"
Yaşananların Türkiye'yi karıştırmaya dönük bir faaliyet olduğu değerlendirmesinde bulunan Davutoğlu, "Türkiye, Suriye meselesinde ve Kobani meselesinde en fazla fedakarlık yapan ülkedir. 200 bin Kobanili kardeşimize bağrımızı açtık dedim. Bu rakam Avrupa ülkelerinin 3,5 yıl içinde toplam olarak bütün Suriye'den aldığı mülteci sayısı. Şimdi şunu sormak hepimizin hakkı ve görevi. Kobani'de Kürtlere yapılan zulmü protesto etmek için Türkiye'deki Kürtlere zulüm yapmak, hangi mantığa sığar? 2 gündür Diyarbakır'da Van'da Batman'da Siirt'te Mardin'de her yerde evleri, iş yerleri talan edilen, kurşunlanan, baskı gören, zulüm görenler de Türkiye'nin Kürt vatandaşı. Bunu şunun için zikrediyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatandaşları arasında herhangi bir fark yoktur. Biz her şekilde bütün vatandaşlarımızın hukukunu koruruz. Kobani'nin de hukukunu koruyacak olan yegane güç Türkiye Cumhuriyeti Devletidir. Bu çifte standartlı tavrı sürdürerek bir taraftan Suriye rejimi ile ve IŞİD'le neredeyse 3 sene Suriye rejimi ile bir arada 1 yılı aşkın da IŞİD'le yan yana yaşayıp neredeyse anlaşmalı şekilde birlikte diğer bölgelerdeki Araplara, Kürtlere, Türkmenlere zulmederken bir anda dönüp sanki olaylar yeni başlamış gibi ülkemizi eleştirmeye kalkmaları tamamiyle bir aldatmacadan ibarettir. Türkiye'yi karıştırmaya dönük bir faaliyettir" dedi.
"HEM CHP HEM HDP KOBANİ'YE YARDIM ÖNGÖREN TEZKEREYE HAYIR DEDİ, HEDEF NEDİR?"
Muhalefeti yaptığı çağrılardan dolayı eleştiren Davutoğlu, "Biz bundan sonra da kim ne derse desin kim ne yaparsa yapsın Suriye'deki her bir mazluma sahip çıkacağız. Kobani'deki kardeşlerime sesleniyorum. Sizler bizim için tarihin emanetisiniz. Bu vandallar sebebiyle size dönük merhametimizden hiçbir eksilme olmayacak. Türkiye'deki Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma sesleniyorum. Bugün, dün Kobani'de yaşanan zulme nasıl biz karşı çıkmışsak sizin üzerinizde baskı uygulamaya çalışan bu vandallara da aynı ölçüde karşı çıkacağız. Aynı ölçüde Türkiye'de kargaşa çıkarmaya çalışanlara da yönelik tedbirlerimizi almaktan hiçbir şekilde tereddüt göstermeyeceğiz. Şunu da sormak hakkımızdır. Hem Türkiye'den müdahale edilmesi isteniyor bu HDP'nin çağrısıyla hareket edenler hem de teskereye hayır diyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı tweet yolluyor. Gezi ile bu olaylar arasında irtibat kuruyor ve halkı o da sokağa çağrıyor. İşin ilginç tarafı hem CHP hem HDP Türkiye'nin Kobani'ye aktif yardımını öngören teskereye hayır dediler. Ne yapmamızı istiyorlar? Hedef nedir? Eğer hedef geçen sene Gezi'de ve diğer olaylarda yapamadıklarını yapmak, Türkiye'yi bir kargaşa ortamına sürüklemekse milletimiz bunları çok iyi görüyor. Oluşabilecek her türlü koalisyona karşı bilsinler ki milli iradeyi sonuna kadar korumak bizim görevimizdir. Kamu düzenini tesis etmek konusunda da hiçbir tereddüt göstermeyeceğimizin herkes tarafından bilinmesi gerekir" diye konuştu.
"BİRİLERİNİN İSTEDİĞİ TARZDA BİR KARGAŞA ORTAMINA SÜRÜKLENMEYELİM"
Başbakan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Öncelikle vatandaşlarımıza sesleniyorum. Televizyon başında seyrettikleriniz aslında bir ibret dersidir. Vandalizmin tırmandığı böyle bir ortamda kamu düzeninin ne kadar önem taşıdığı ve milli huzur ve iç istikrarın ne derece önemli olduğunu hepiniz görüyorsunuz. Bütün vatandaşlarımızı devletinden ve hükümetinin gücünden emin olarak olayları yakından takip etmeye davete diyorum. Sakın ola ki birilerinin istediği tarzda bir kargaşa veya karamsar ortama sürüklenmeyelim. Bütün bu vilayetlerde otoriteyi sağlayacak olan devlettir ve hükümetimizin güvenlik birimleridir. Bu Güvenlik Toplantısı'na katılan bütün güvenlik birimlerine gerekli talimat verilmiştir. Kamu düzeni her ne surette olursa olsun sağlanacaktır. Ayrıca çözüm süreci ile kamu düzeni birbirinin alternatifi değildir. Çözüm sürecini garanti edecek şey, temel unsur kamu düzenidir. Hiçkimse çözüm sürecinin arkasına saklanarak kamu düzeni üzerinde herhangi bir manipülasyona provokasyona izin veremez. Gerekli iradeyi gösterirsek çözüm süreci ile ilgili tutumuzda hiçbir değişiklik olmadan yolumuza devam ederiz. Çözüm sürecinden kastettiğimiz oradaki bütün vatandaşlarımızın haklarını da teyit eden bütün Türkiye'deki bir demokratikleşme girişimidir. Birileri bunun arkasına saklanarak kamu düzenini zaafa uğratmaya kalkarlarsa bilsinler ki hiçbir şekilde buna taviz vermeyiz. Bunun üzerinden bayrağımıza dönük saldırılar, milletimizin sembolik değeri yüksek olan her türlü değerine yönelik saldırılara da gerekli mukabelede bulunuruz. Çözüm süreci irademizi bütün vatandaşlarımızın bir kez daha bilmesini isterim. Hiçbir vandalizme çözüm sürecini kurban etmeyiz. Çözüm süreci adına da şiddeti müsamaha gösterecek bir tavır içine girmeyiz. Bu acı olayların arkası kesilmez. Bizim uluslararası topluma çağrımız öncelikle hep beraber böyle bir çabanın içine girmesidir. Bölgede kalıcı bir istikrar için gerekli adımların atılmasında ortak bir çaba içine girilmesidir."
"MEDYAMIZDAN ULUSAL BARIŞI KORUYACAK YÖNDE YAYIN YAPMANIZI RİCA EDİYORUM"
Son olarak basın mensuplarına seslenen Başbakan Davutoğlu, "Zor bir dönemden geçtiğimizin farkındasınız. Etrafımızda birçok ülke etnik ve mezhep kökenli kutuplaşmaların etkisi altında bulunuyor. Ülkemiz bütün bu ateş çemberi ortasında demokrasiye dayalı siyasi istikrarını ve iç barışını koruyor. Buna özen göstermek sadece bizlerin değil bütün toplumun görevidir. Sivil toplum kuruluşlarına özellikle de medyamıza bu kritik süreçte tam da bu şiddetin yaygınlaşmasını isteyenlerin beklentilerine cevap vermeyecek şekilde sorumlu bilinçli tabi fikir özgürlüğü basın özgürlüğü içinde ulusal barışı koruyacak yönde yayın yapmanızı rica ediyorum" ifadelerini kullandı.
Kaynak: