DAVUTOĞLU ADLİYE MÜDAHALESİNİ BÖYLE SAVUNDU
"Bu bir kararlılık ifadesidir. İçeriden silah sesi geldiği anda da birkaç dakika içinde odanın duvarlarını patlatmak suretiyle -çünkü birtakım barikatlar kurulmuş arkasında- içeri girilmiş, savcımız çok ağır da olsa hastaneye intikal ettirilmiş, ancak maa
2 SÜRECİDE BİZZAT YÖNETTİM
Başbakan Ahmet Davutoğlu, Çağlayan'daki İstanbul Adalet Sarayı'na, rehine operasyonunda ölen savcı Mehmet Selim Kiraz'ın adının verileceğini açıkladı. Davutoğlu, "Dün 6 saati aşkın süre tam bir kriz yöntemi uyguladık. Tüm çabayı sergiledik, ta ki şehit savcımızın zor saatlerde ailesine kavuşması için..." dedi.
Davutoğlu, savcı Mehmet Selim Kiraz'ın toprağa verilmesinden sonra, Eyüp Kaykamamlığı'nda açıklamalarda bulundu. Başbakan, şunları söyledi:
AİLEYE ÖVGÜ
"Biraz önce, hepinizin takip ettiği gibi Kiraz'ın cenaze namazını eda ettik ve defin işlemi gerçekleşti. Her şeyden önce ben, şehit savcımıza Allah'tan rahmet, ailesine taziyelerimizi ifade etmek istiyorum. Zorlu sınavdan geçen toplumuz. Bu sorunlardan nasıl bir performans sergilediğimiz önem taşır. Birincisi, Mehmet Selim Kiraz'ın değerli eşi Yasemin hanım, babası Hakkı Bey, çocukları Hakkı ve Pelin, annesi Saadet hanım nasıl bir tavır sergilenmesi konusunda insanlığa ders verdiler. Hepsine teşekkür ediyorum. Minnet duygularımı ifade ediyorum. Cenaze namazında yan yana durduğumda baba yüreğinin nasıl attığını hissettim. Oğluyla kucaklaştığımızda nasıl metin durduğuna şahit oldum. Özgecan'ın babası gibi Hakkı Bey de güzel mesajlar verdi ki, bu mesajları alıp bütün siyaset, medya, STK'lar, odaların duvarlarına temel ahlaki ilkeler olarak asmak lazım. Bu asil aileye, her ferdine teşekkür ediyorum, takdir ve minnetlerimi ifade ediyorum. Bu minnet duygusunun ifadesi olarak, Türkiye Cumhuriyeti hükümeti ve bütün milletimizin vefa borcu olarak, İstanbul Çağlayan Adalet Sarayı'nın adı, 'Mehmet Selim Kiraz Adalet Sarayı' olarak değiştirilecektir. Çünkü Kiraz, şahadetiyle, bütün o zor saatlerde vakur tavrıyla, aslında adaletin vakarını, onurunu korumuştur. Bundan sonra da adı 'adalet şehidi' olarak hem kalbimizde hem de bütün adalet saraylarında simge isim olarak anılacaktır."
"MÜDAHALEDEN KAÇINMAYIN"
Başbakan Davutoğlu, şöyle devam etti:
"Dün 6 saati aşkın süre tam bir kriz yöntemi uyguladık. Tüm çabayı sergiledik, ta ki şehit savcımızın zor saatlerde ailesine kavuşması için... Bu terör mücadelesinde bugün de bütün güvenlik birimlerimize aynı vakarı ve kahramanlığı gösterme konusunda duyduğumuz güveni ifade etmek istiyorum. Aldıkları talimatın gereğini yapmışlardır. İlk an, haber gelir gelmez, talimat açıktı: Her türlü imkanı kullanınız ve mutlaka savcımızı salimen kurtaracak şekilde çalışmaları yürütün, ama herhangi şekilde savcının hayatının tehlikeye düştüğünü hissettiğiniz anda da en etkili şekilde müdahaleden kaçınmayın. Müsamaha ve tereddüt göstermeyin. Bu bir kararlılık ifadesidir. İçeriden silah sesi geldiği anda da birkaç dakika içinde odanın duvarlarını patlatmak suretiyle -çünkü birtakım barikatlar kurulmuş arkasında- içeri girilmiş, savcımız çok ağır da olsa hastaneye intikal ettirilmiş, ancak maalesef kurtarılmamıştır."
"DÜNDEN BU YANA SAĞDUYU BİLİNCİ ORTAYA KONULDU"
"Dünden bu yana Türkiye'de sağduyu bilinci ortaya konuldu" diyen Davutoğlu, şunları söyledi:
"Sadece Eyüp Sultan'da değil, Türkiye'nin birçok yerinde gıyabi cenaze namazı kılındı. Bu tepkiyi gösteren vatandaşlarımız, bu saldırının savcıya dönük değil, Türkiye'ye, demokrasiye, yargıya dönük bir saldırı olduğunu ve seçim sürecine girildiğinde, görülen örneklerde olduğu gibi, çok ciddi tuzağın ayak izinin olduğunu halkımız farketti. Ümit ederdik ve beklerdik ki, aynı sağduyu, tavır, siyaset ve medya tarafından da gösterilsin. Ama maalesef medyamızın büyük kesimi sağduyulu bir şekilde bu tutumu sergiler ve bu acıyı paylaşırken, Türkiye'ye dönük bu saldırıya karşı ortak kader bilinciyle hareket ederken, başka bir kesimi, daha evlat acısı yüreğine inmiş anne-babanın, eşin acısı dururken, gazeteleri açtığınızda o resimleri, dün şakağına silah dayanmış resimleri yayınlama cüreti ve açıkça söylüyorum nezaketsizliği ve ahlaksızlığını göstermişlerdir. Bizim bunlara karşı tutumumuz, milletin sahiplendiği bu meselede açık olmak durumundadır. Bütün bu medya mensuplarına çağrıda bulunuyorum: Kendi eşleri, kardeşleri bu durumdayken, düşünsünler, tam da cenaze kalkacağı sabahta, acaba ne hissederler? Bu basın özgürlüğüyle ilgili değil, insanî bi durumdur. Yine siyasilere bakınız, Eyüp Sultan gibi mübarek bir mekanda hep beraber cenaze namazı kıldık. 11. Cumhurbaşkanımız, Meclis Başkanımız...
MUHALEFET LİDERLERİ BURADA DEĞİLDİ
Ama muhalefet liderleri burada değildi. Tunus'ta olan, cinayet dolayısıyla geçtiğimiz pazar bütün kesimler bir arada merasim yapıldı. Gönül isterdi ki Kılıçdaroğlu, sayın Bahçeli twettlerle ya da yazılı mesajlarla beni, hükümeti eleştireceğine, şehit ailesini bağrına bassaydı. Burada, aynı safta beraber dursaydık. Biz her tür eleştiriye açığız. Kılıçdaroğlu'nun dün attığı twettler, nasıl şehidimizin adı unutulmayacaksa, o tweetler de unutulmayacak. Bugün sayın Bahçeli'nin yaptığı açıklama, meselesi, bir savcının acısını yüreğinde hissetmek değil, meselesi hükümeti, beni, bakanlarımızı zayıflatmak. Eğer bizi zayıflatacaklarsa, her türlü saldırıya hazırız. Ama siyasi rant sağlamaya çalışanlar hak ettiği cevabı alırlar. Hele hele HDP'den bir vekil öyle bir tweet attı ki. 'Terör saldırısı değil, eylemi yapanları devlet infaz etti' diyor. Adliye sarayına teröristler girecek, rehin alacak, 6 saat devlet sabırla, her türlü iletişim kanalını açık bırakacak ve bu alçaklar savcımıza hem manevi işkence yapacak, sonra 'eylem yapan gençler' olacak. İç Güvenlik Yasası görüşülürken, yüzüne maske takıp Meclis'te oturan aynı zihniyet. Bütün siyasi partilere çağrı yapıyorum: Bu ülkenin kaderi hepimizin kaderidir. Bu alçakları, teröristleri 'eylemci' diye tasavvur eden bu zihniyet ile bu cenazede bulunmayan Kılıçdaroğlu ve Bahçeli aynı yerde İç Güvenlik Reformu'na karşı çıkmışlardı. Aynı safta bulunmuşlardı. Yüzü kapamayı bize savunmuşlardı. 'Onları alnından öpeyim' demişti Kılıçdaroğlu. İşte şimdi hesap vakti, muhasebe vaktidir.
SAVCIMIZIN ACISINDAN ÇOK HÜKÜMETİ İTHAM ETMEK
Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Demirtaş burada olsalardı, ben bu sözleri söylemeyecektim. Eğer dün Kılıçdaroğlu o tweetleri şahsıma hakaret eder gibi göndermeseydi, Bahçeli savcımızın acısını dile getirmekten daha çok hükümeti itham altında bırakma nezaketsizliğini göstermemiş olsaydı, bu cenaze günü bunları sarf etmeyecektim. Ama milletimizin bu tabloyu görmesini istiyorum. Burada yoktular. Milletin acısında omuz omuza duramayanlar, milletin geleceğinde rol alamazlar."
Davutoğlu, "Eğer bir muhasebe yaparlarsa, teröre karşı mücadele konusunda bütün siyasi parti liderleriyle bir araya gelmeye hazırım. Ama muhasebe yapmadan, nasıl olsa seçim atmosferine girdik, hükümeti yıpratmak için şehit cenazesine saygısızlık yapalım gibi bir anlayışa gireceklerse, biz buna izin vermeyiz" dedi.
"YURTDIŞI BAZI GÖRÜŞMELER YAPTILAR"
Başbakan, şöyle devam etti:
"Sorumsuzluğun hiçbir türüne müsamaha göstermem. Bu rehine alma esnasında bu teröristler yurtdışı bazı görüşme yaptı. Bazı odaklarla temas halindeydiler. Bütün bunları takip ediyoruz. Bu olayla ilgili kim nerede olursa olsun, hangi ine girmiş olursa olsun, operasyon yapma talimatı verdik. Karşımızda şer ittifakı olduğunun farkındayız. Türkiye'nin seçime giderken kaos ortamına sokulmaya çalışıldığının farkındayız. İşte bugün de Kartal AK Parti binasına girildi. Terör eylemlerinin hedefleri AK Parti ise bunun sebebi Türk demokrasisinin son kalesinin AK Parti olmasındandır. Ve ilk defa olmuyor. 2013'te tam çözüm süreci ivme kazanmış, çok büyük ekonomik hamleler -üçüncü köprü, 3. havalimanı- hatırlarsınız Reyhanlı saldırısı oldu. Arkasında da dış bağlantılı Acilciler grubu vardı. Arkasından, 2 hafta geçmeden Gezi provokasyonu başladı. Birden Türkiye'nin psikolojisi değiştirilmeye çalışıldı. Sorumluluk sahibi herkese hitap ederek söylüyorum: 2013 senaryosu tekrar uygulanmak isteniyor. Yani çözüm süreci ivme kazanmışken, provoke edilmişken, arkasından etnik ve mezhebî fay hatları harekete geçirilmeye çalışılıyor. Reyhanlı'da bunu yaptılar, Gezi'de de bunu yaptılar.
BİR MESELE ÇÖZÜLÜRKEN DİĞERİNİ KAŞIYALIM
Şimdi de Adalet Sarayı'na saldırarak, eğer birileri, yurtiçi ve yurtdışında bağlantılı olan birileri ve bazı istihbarat örgütleri, bir mesele çözülmeye çalışılırken, diğer meseleyi kaşımaya çalışalım diye bir oyuna kalkışırsa, karşılarında kararlı, dimdik duran bir Türkiye Cumhuriyeti bulurlar. Biz bu oyuna hiçbir şekilde kurban etmeyiz. Ve bunlar, dünkü bu tavrı sergileyen basın mensuplarının oluşturduğu cephe. Öbür tarafta, birbirlerine ihtilaflı siyasilerin oluşturduğu, özgürlüklerin korunması ve İç Güvenlik Reformu'na karşı nasıl omuz omuza verdiklerini gördük. Böyle bir şer ittifakı içinde, böyle bir terör saldırısından sonra, Gezi Parkı benzeri provokasyonlara yönelmek isterlerse, şimdiden uyarıyorum. Türkiye'de demokrasi ve özgürlükler korunacaktır. Seçim güvenliği içinde herkes özgür seçim kampanyası yapabilecektir, meydanlara çıkabilecektir. Ama geçen hafta çıkan İç Güvenlik Yasası doğrultusunda, yasal zemin de kazanmış şekilde. Bir kişi dahi yüzünü örterek şiddete, molotof kokteyline yönelir ve bu toplumun geleceğini tehdit eden tavır sergilerse, şimdiden çok açık söylüyorum, hiçbir şekilde müsamaha gösterilmeyecektir. Kim olursa olsun, ne niyetle olursa olsun, sokağa izinsiz şekilde çıkarak ülke güvenliğini tehdit edene karşı müsamaha gösterilmeyecektir. Bir dakika dahi müsamaha gösterilmeyecektir. Dün terörist, katil, alçakların yaptığı şeyden sonra gerekli her türlü önlemin alınması talimatını verdim. Özgürlükler korunacak. Türkiye sükunetle 7 Haziran'a gidecek. Dünyaya güzel bir örnek sergileyeceğiz. Etrafında ateş çemberi içinde insanlar bırakın seçim sandığına gitmeyi, evlerine gidemez halde. Biz seçim sandığına milletimizle gideceğiz. Dün yaşadığımız acılar ve bu acılar benzerinde oynanabilecek bazı tuzaklara karşı milletimizi uyanık olmaya, bu uyanıklık içinde hükümetimize, devletimize ve ortak bilincimize güvenmeye davet ediyorum. Tekrar şehit savcımızın ailesine taziyelerimizi sunuyor, Allah bir daha bu acıyı hiçbir eve düşürmesin. Ve bu konudaki asil tavrı dolayısıyla aileye bir kez daha teşekkür ediyorum."
AKREDİTASYON UYGULAMASINI SAVUNDU
Davutoğlu, soruşturmanın detaylarıyla ilgili bir soruya da şu yanıtı verdi:
"Soruşturma derinleştiriliyor ve önemli bazı sonuçlar ortaya çıkabilecek. Yeri geldiğince paylaşacağız. Baktığımızda, 6 saat süren olayda telefon görüşmeleri var. Bu ağı tespit ediyoruz. Talimatın nereden geldiğini tespit edeceğiz. Çalışmalarla, nasıl bu teröristlerin oluşturduğu networkun arka planını araştıracağız. Dolayısıyla yeni unsurlar bundan sonra ortaya çıkacak. Dün gece de bu çerçevede yeni çalışmalar yapıldı. Bundan sonra da yapılacak. İçeride bir takım spekülasyonlar yapıldığı için söylüyorum, hâlâ birileri teröristleri masum, devleti suçlu göstermek için ve sanki teröristlerle savcı aynı durumdaymış gibi 'Devlet infaz etti' diyor, düşünebiliyor musunuz? Dün de Kılıçdaroğlu söyledi, elektrik kesintisi bu hükümetin provokasyonu diye. Bir anamuhalefet lideri, hükümeti provokasyonla itham edebilecek kadar seviyeyi düşürdü. Yani sanki içeride silah sesi olmadan polisin müdahalesiyle iddialarını süren var. Şahitler var. Telefonla görüşenler var. İçeriden silah sesi gelmesi üzerine, herhalde teröristler birbirene ateş edecek değil, savcımıza da ateş edildiğini düşünerek operasyon gerçekleştirilmiştir. Ve bu değerlendirme maalesef doğru çıkmış, birkaç dakika içinde odaya girildiğinde, savcımız ağır yaralı olarak kurtarılıp, çıkan çatışmada da teröristler etkisiz hale getirilmiştir."
Kaynak: