Çuval Olayının 13. Yılında ABD'den Sır Yazışma
Bugün Türk-Amerikan ilişkilerinin tarihteki en büyük kırılmalarından çuval olayının 10’uncu yıldönümü.
Kuzey Irak Süleymaniye’de 4 Temmuz 2003 günü 11 Türk askerinin başına Amerikan askerlerince çuval geçirildiğini dönemin AnkaraTemsilcisi Sedat Ergin’in haberiyle veren Hürriyet, ABD’nin Irak’tan sorumlu ordusu CENTCOM’a 3 yıl önce yaptığı başvuruyla, olaya ışık tutacak 13 sayfalık Amerikan istihbarat yazışmalarının varlığını doğruladı.
Bilgi Edinme Yasası kapsamında hazırladığımız dilekçe, 200’e yakın yazışma ve telefon görüşmesinin ardından, paketin 3 sayfasını yazışmaların sadece gönderen ve alıcı bilgileri ile birkaç cümlesi açık biçimde elde ettik. Yaptığımız itiraz sonucu konu halen temyizde. Ancak Amerikan hükümeti Süleymaniye’de 10 yıl önce neler olduğunu, Türk askerlerinin sorgularında neler yaşandığını halen sır olarak tutmakta kararlı.
4 AYRI YAZIŞMA VAR
Centrom’un Hürriyet’e yolladığı 3 sayfalık belge, Türk askerlerinin Süleymaniye’de Amerikan kuvvetleri tarafından esir alınmalarından sonra Amerikan istihbarat birimleri arasındaki 4 e-posta yazışmasını içeriyor.
1) Buna göre ilk mesaj 4 Temmuz 2003 Cuma akşamı saat 20.20’de gerçekleşiyor. Mesajın konu bölümüne Turkish SF (Türk Özel Kuvvetleri) yazılmış. Gönderen bölümünde C5CM ile başlayan uzun bir kod var. Gönderilen adreste de D101 ile başlayan yine uzun bir kod bulunuyor. İlk satır ‘Sir’ (Efendim) diye başlıyor, sonrası kapalı. Bu mesajda olduğu gibi tüm yazışmalarda kapatılan yerlerde o bölümün hangi yasa maddesi uyarınca kapatıldığı açıkça belirtiliyor.
Buna göre askeri operasyonlar, yabancı hükümet bilgileri, istihbarat faaliyetleri, dış ilişkiler, kişisel verilerin korunması konularında getirilen kuralların kapatılma gerekçesi olduğu belirtiliyor. İlk mesajın imza kısmında ise gönderen kişinin Bağdat Uluslararası Havalimanı yakınlarındaki Zafer Kampı’nda (Victory Camp) o zaman Tümgeneral David Petraeus komutasındaki 101’inci Hava İndirme Tümeni’nin Ortak Görev Gücü Koalisyonu (CJTF) bünyesindeki irtibat subayı olduğu anlaşılıyor.
Böylece mesaj, ‘Çuval olayı’nın ardından, Türk askerlerine operasyon emrini veren kişi olduğu iddiasıyla Türkiye’de uzun süre ‘Çuvalcı general’ adıyla anılan ve karıştığı bir seks skandalı sonrası geçen kasımda CIA Direktörlüğü’nden istifa etmek zorunda kalan Petraeus’un emrindeki kişilerin olayın tam göbeğinde olduğunu doğruluyor.
2) Türk askerler Süleymaniye’den alınıp büyük bir konvoyla Kerkük’e götürülürken, D101 kodlu kişi yaklaşık 9 saat sonra 5 Temmuz 2003 Cumartesi sabaha karşı 05.12’de C5CM’ye cevap veriyor. Hitap kapalı. Sonraki cümle “Birimlerimizden hiçbirinin bu konuda bir bilgisi yok.” Sonra yazılanlar ve imza ise yine kapalı.
3) 10 dakika sonra C5CM kodlu 101’inci Hava İndirme’nin irtibat subayı hem kendisine cevap veren hem yine kodu D101 ile başlayan başka bir istihbarat yetkilisine uzun bir cevap yazıyor.
4) Temmuz 2003’te saat 05.22’de gönderilen ve yine ‘Sir’ diye başlayan mesaj ise birkaç farklı kural uyarınca olduğu gibi kapalı.
5) 14 dakika sonra, saat 05.34’te C5CM kodlu irtibat subayı kodları D101 ile başlayan iki yetkiliye bir mesaj daha yazıyor. Ve yine kural gereği kapalı tutulan mesajın ardından da yazışmalar sona eriyor.
Çuval olayı neydi
4 TEMMUZ 2003 cuma günü ABD Kara Kuvvetleri’ne bağlı 173’üncü Hava İndirme Tugayı askerleri, Kuzey Irak Süleymaniye’deki Türk Özel Kuvvetleri Bürosu’na yaptıkları baskın sonucu 3’ü subay 8’i astsubay 11 Türk askerlerini esir aldı. Amerikalılar daha sonra başlarına çuval geçirip Türk yetkilileri 8 araçlık bir konvoyla yanlarında peşmergeler, Irak’ın işgalinden sonra ABD güçlerinin bölgede karargâh olarak kullandığı Kerkük Havalimanı’na götürdüler. Buradaki sorgulamanın ardından Türk askerler Bağdat’a nakledildi. ABD ve Türkiye arasında süren yoğun kriz diplomasisinin ardından 60 saat sonra hepsi serbest bırakıldı. 28 Şubat Soruşturması nedeniyle 5 aydır tutuklu bulunan, dönemin Genelkurmay Harekât Başkanı emekli Korgeneral Köksal Karabay olayı şöyle anlattı:
ATEŞ ETMEYE HAZIRDIK
“Kerkük Valisi’ne suikast yapılacağı ihbarı üzerine Kerkük’ten gelen ABD askerleri, Talabani’nin sarayının çevresinde ilerlerken Türk timinin bulunduğu sokağa da girdiler. ABD askerlerinin arasında Türkiye’nin ekmeğini yiyen Talabani’nin oğlu (Bafel Talabani) da bulunuyordu. Tim komutanı (Aydın Eser) kapıya çıkıyor, ‘Hoşgeldiniz’ diyor. Üzerine çullanıyorlar. Bu esnada herkes ateş etmeye hazır. Tim komutanı Binbaşı Aydın Eser elini kaldırıp ‘Ateş etmeyin’ diyor. Hiç böyle bir şey olacağını tahmin etmemişler. Çünkü daha önce birlikte çay içmişler ve oturmuşlar.”
Keşke hiç gitmeseydim
Çuval olayının daha sonra gündeme gelen boyutlarından biri de, Amerikan askerleri 11 Türk askerini sorgularken yanlarında olan Türk tercümanlardı. Olayın ardından Türkiye’de vatan haini sayılacakları iddiasıyla ABD’ye iltica eden tercümanlar Savaş Dalkılıç (54) ve Tuncay Çelik (51) en tartışılan figürler oldu. Dalkılıç’la 2011 Ocak ayında California’nın San Diego kentinde sahibi olduğu sosisli dükkânında görüşmüştük.
O dönem halen Tuncay Çelik’le ortaklardı. Ancak aynı yıl ortaklığı bitirdiler. Bir süre sonra Tuncay Çelik de dükkânını devredip işten çekildi. Dalkılıç şimdi sahibi olduğu Tayga şirketiyle yine San Diego’da askeri, kamp tipi ışık gereçleri satıyor. 10 yıl sonra Hürriyet’e konuşan Savaş Dalkılıç, şunları söyledi: “Ben herhangi bir suç işlemiş değilim. Yanlış bir şey yapmış değilim.
Olay yanlış aktarıldı. Ben Türk’üm. Türk doğdum ve Türkiye’ye karşı hiçbir zaman yanlış bir şey ne düşündük ne yaptık. Vatanımı seviyorum. Bunun dışında insanların farklı bir şey düşünmesi beni rahatsız eder, etti. Vatan için, Türkiye için canımı her zaman veririm. Keşke gitmez olaydım. Bu işler de hiç olmasaydı. Türkiye’de olsaydım şu anda.”