CUMHURİYET'TEN ERDOĞAN'A BİR KAPAK DAHA

CUMHURİYET'TEN ERDOĞAN'A BİR KAPAK DAHA

Can Dündar'a MİT TIR'ları haberi yüzünden canlı yayında tehditler savuran Erdoğan'a Cumhuriyet gazetesinden öyle bir soru geldi ki!

Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, Cumhurbaşkanı Erdoğan adına verilen şikayet dilekçesi ile ilgili Twitter adresinden dikkat çeken açıklamalar yaptı.Yapılan açıklama ibretlik hukuk dersleri ile dolu.

ERDOĞAN TEK BAŞINA

Öte yandan Cumhuriyet'in dikkat çektiği konunun önemli bir yanıda, Erdoğan'a Can Dündar'a yönelik savurduğu tehditleri Erdoğan'ın tek başına sürdürüyor olması. Yani Erdoğan'a girdiği bu hukuksuzluk savaşında, ne AKP'nin ne de Hükümetin destek çıkmıyor olması netleşiyor.

DİLEKÇE ÇARESİZLİĞİN BELGESİ

AKP'ye yakın kaynakların ileri sürdüğü söylentilerin Erdoğan'ın içerisinde bulunduğu yalnızlığı doğrular nitelikte olması, Cumhuriyetin dillendirdiği şikayet dilekçesine aynen yansımış görünüyor. Erdoğan sadece hukuksuzluğa değil aynı zamanda büyük bir çaresizliğinde içerisinde kıvranır durumda görünüyor. İşte Cumhuriyet'in Erdoğan'ın şikayet dilekçesinde çözdüğü şifrelerin ayrıntıları

ERDOĞAN TEK BAŞINA ANAYASAYI ASKIYA MI ALDI ?

Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Avukat Akın Atalay, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Can Dündar’la ilgili yaptığı şikayeti değerlendirdi. Şikayet dilekçesindeki çelişkileri sıralayan Atalay, "Bu konuyu şahsi meselesi haline dönüştüren Cumhurbaşkanı eğer Anayasayı tümüyle bekleme odasına (askıya) almamışsa, Anayasanın 125. md göre idarenin bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine tabidir" dedi.

İŞTE ATALAY'IN O TESPİTLERİ

Cumhurbaşkanı'nın Can Dündar aleyhine savcılığa verdiği dilekçenin iki önemli yönünü dikkate almak gerekiyor.

Birincisi, Cumhurbaşkanı suç duyurusunda bulunmamış, şikayetçi olmuş. İkisi arasındaki fark, şikayetçi olmak için suçtan doğrudan zarar görmek gerekir.

Suç duyurusunda bulunmak için böyle bir şart gerekmez. İkinci olarak, Cumhurbaşkanı dilekçesinde, özel hukuktan doğan haklarımı saklı tutuyorum demiş.

Devlet aleyhine işlenen suçlarda, suçtan zarar görenin kişiler olamayacağı yerleşik bir ceza hukuku ilkesi ve içtihadıdır. MİT TIR'larıyla ilgili haber ve görüntüler nedeniyle bir zarar ve ihlal iddiasının muhatabı ne Cumhurbaşkanı, ne de Cumhurbaşkanlığı makamı olamaz.

Zira, MİT kanununda açık ve net olarak yazılı olduğu gibi MİT doğrudan Başbakanlığa bağlı bir kurumdur. Bu açık, yasal duruma karşın şahıs (kişi) olarak suçtan zarar gördüğü iddiasıyla şikayetçi olması ve hatta özel hukuktan doğan haklarını saklı tuttuğunu söylemesinin ne anlamı olabilir, nasıl izah edilebilir? Zarara ve ihlale neden olduğu ileri sürülen haber ve görüntülerden, gerçekte devletin değil de Tayyip Erdoğan'ın zarar gördüğü, açıklanan sırrın devletin (MİT'in) değil, Erdoğan'ın sırrı olduğu şeklinde yorumlanabilir.

Bu konuyu şahsi meselesi haline dönüştüren Cumhurbaşkanı eğer Anayasayı tümüyle bekleme odasına (askıya) almamışsa, Anayasanın 125. md göre idarenin bütün işlem ve eylemleri yargı denetimine tabidir. Bunun tek istisnası, aynı maddede yazıldığı gibi Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı işlemler ile YAŞ kararlarıdır. MİT TIR'ları ile malzemelerin gönderilmesi Cumhurbaşkanı'nın tek başına yaptığı bir işlem olmadığına göre (zaten o tarihte kendisi Cumhurbaşkanı da değil), bu eylemin de yargı denetimine tabi olduğu anayasa gereğidir. O halde, sıkça kullanılan "savcıların MİT TIR'larını arama yetkisi yoktur" argümanı, yasal durum karşısında içi boş, kof bir bilgi ve söylemdir.

Cumhurbaşkanı'nın verdiği şikayet dilekçesinin en önemli ve belirgin yönü vermek istediği mesajdır. Bu mesajın ilk muhatabı soruşturmayı yürüten savcılık makamı ile hakimlerdir. Onlara, bu işin arkasında ben varım, Can Dündar hakkında en ağır şekilde gereğini yapın derken diğer medya kuruluşlarına da, bu olay hakkında tek satır aleyhe yazı yazarsanız başınıza ne geleceğini görürsünüz demektedir.

Dilekçesinde yer verdiği suçlamalardan birisi de "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" olan Cumhurbaşkanı'nın bu girişimiyle bizzat kendisinin adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs etmiş olması acı bir ironi olmuştur. Cumhurbaşkanı yetkin ceza hukukçularına danışırsa,meğer ki ceza kanununda yer alan bir suç tanımına uyan bir yayın eyleminin sözkonusu olması halinde dahi, eğer yayın basının haber verme hakkı ve çerçevesi içinde kalmışsa (yani haber gerçek ve güncelse, yayınlanmasında toplumun yararı varsa) bu durumda hukuka aykırılık unsuru oluşmadığı, basının haber verme hakkı çerçevesinde hareket edildiğinden kimseye ceza verilemeyeceği ceza kanununun bir başka açık ve emredici hükmüdür. Bu nedenle, demokrasilerde tercih edilen şey devletin ve devlet yetkililerinin, gerçek bilgileri halka ileten basınla uğraşması, onları tehdit etmesi, cezalandırması değil, iş ve eylemlerinde hukuka uygun davranmasıdır. Başta sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere bizim devlet yetkililerimizden de beklediğimiz tavır budur.

Kaynak; Cumhuriyet

Kaynak:Haber Kaynağı