CHP'den Yasin El Kadı ve Erdoğan Açıklaması
.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, "Yasin El Kadı'nın hakkında kısıtlama kararı bulunduğu dönemde Başbakanlık ve MİT'te en az 4 kez görüşme yaptığını" iddia ederek, 'Yasin El Kadı ve arkadaşlarının AKP Hükümeti tarafından özel olarak himaye edildiğini' öne sürdü.
CHP'li Kart, Kılıçdaroğlu'yla birlikte Yasin El Kadı Kadı hakkında suç duyurusunda bulunduklarını hatırlatarak; "Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı ilişikte örneğini sunduğumuz 2006/25523 - 2006/20999 karar , 25.12.2006 tarihli "Kovuşturmaya Yer Olmadığına" dair kararıyla şüpheliler hakkındaki bazı iddialar yönünden takipsizlik kararı vermiş; Terör Örgütünün Finansmanı ve Teröre Destek verilmesi iddialarıyla ilgili olarak ise tefrik kararı vererek, CMK'nun 250. maddesi uyarınca görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına evrakı göndermiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise; "Yasa dışı terör örgütünün finansmanı" iddiasıyla 2006/1507 soruşturma sayılı evrak üzerinden dosya açmış, ancak 6 yıl boyunca dosyada hiçbir işlem yapmadığı görülmüştür. Tarafımızdan olayın takip ve tahkik edilmesi üzerine 11.10.2012 tarihinde savsaklarcasına ve tümü bir paragraftan ibaret olan bir karar ile takipsizlik kararı vermiştir" ifadelerini kullandı.
"BAŞBAKAN'IN OĞLU İLE DE ÇOK YAKIN VE ÖZEL TİCARİ İLİŞKİLER İÇİNDEDİR"
Başbakan'a "Yasin El Kadı'nın Suriye politikalarındaki rolü ve ilişkisi nedir?" diye soran Kart'ın yaptığı açıklama şöyle; " 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasının aktörlerinden birisi olduğuna dair hakkında ciddi iddialar bulunan Yasin El Kadı ile ilgili bulgu ve gelişmeleri 24 Haziran 2013 tarihli önergemiz ile dile getirmiştik. Bu önergede; Yasin El Kadı'nın , hakkında kısıtlama kararları bulunduğu 2012 yılı sonuna kadar Başbakanlık ve MİT'te en az 4 kez görüşmeler yaptığı ; 15 Şubat 2013 tarihinde de benzeri bir görüşmeyi yaptığı, 16 Şubat 2013 tarihinde İstanbul'da trafik kazasına karıştığı, kaza anında yanında Başbakanlık Korumasının ve iş ortağı Usame Kutub'un bulunduğu, Başbakanlık resmi otosuyla meydana gelen bu kazadan sonra tutanakların değiştirildiği iddiaları dile getirilmiştir. Bu önergemize süresi içinde cevap verilmemesi üzerine, aynı yöndeki iddialar 25 Ekim 2013 tarihli önergemize de konu yapılmış, ancak bu önergemiz TBMM Başkanlığı tarafından işleme konulmamış ve tarafımıza iade edilmiştir. 17 Aralık yolsuzluk soruşturması ve kamuoyuna yansıyan diğer gelişmelerle birlikte, yukarıda dile getirilen olguların doğru olduğu açıklık kazanmıştır. Yasin El Kadı'nın yakın çalışma arkadaşı olan Usame Kutub ; 28 Aralık 2013 tarihli Hürriyet Gazetesinde yayımlanan röportajında, vuku bulan trafik kazasını, kendilerine Başbakanlık tarafından Koruma verildiğini kabul etmiş, kazanın kuşkulu olduğunu ifade etmiştir. İşadamı Cengiz Aktürk ve Suudi bir işadamıyla birlikte kozmetik firması kurduklarını, Yasin El Kadı'yla olan yakın ilişkilerini anlatmıştır. İş adamı Latif Topbaş'ın özel uçağıyla Ankara'dan İstanbul'a geldiklerini de ifade etmiştir. Yasin El Kadı'yla ilgili iddia ve gelişmelerin bu boyutunu bir tarafa bırakarak, Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte 07.07.2006 tarihinde Kartal Cumhuriyet Başsavcılığına yapmış olduğumuz suç duyurusunu ve bu duyuru ile ilgili gelişmeleri de yeri gelmişken Sizlerle paylaşmak istiyorum. Suç duyurusu tarihinde İstanbul Milletvekili olan Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte müşterek imzayla vermiş olduğumuz 29 sayfalık dilekçede ; aralarında Yasin El Kadı, Mehmet Fatih Saraç, Mustafa Latif Topbaş, İbrahim Halit Çizmeci, H.Cüneyd Zapsu ve arkadaşlarının bulunduğu toplam 8 kişi hakkında ; Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine dair mevzuata, sahtecilik yapmak suretiyle Vergi Usul Mevzuatına ve Terörle Mücadele Yasasının ilgili maddelerine muhalefetten dolayı Şüpheliler hakkında soruşturma yapılması talep olunmuştu."
"MİT VE BAŞBAKANLIK DÜZEYİNDE TEMASLAR İÇİNDE BULUNMUŞTUR"
"Kartal Cumhuriyet Başsavcılığı ilişikte örneğini sunduğumuz 2006/25523 - 2006/20999 karar , 25.12.2006 tarihli "Kovuşturmaya Yer Olmadığına" dair kararıyla şüpheliler hakkındaki bazı iddialar yönünden takipsizlik kararı vermiş; Terör Örgütünün Finansmanı ve Teröre Destek verilmesi iddialarıyla ilgili olarak ise tefrik kararı vererek, CMK'nun 250. maddesi uyarınca görevli İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına evrakı göndermiştir. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı ise; "Yasa dışı terör örgütünün finansmanı" iddiasıyla 2006/1507 soruşturma sayılı evrak üzerinden dosya açmış, ancak 6 yıl boyunca dosyada hiçbir işlem yapmadığı görülmüştür. Tarafımızdan olayın takip ve tahkik edilmesi üzerine 11.10.2012 tarihinde savsaklarcasına ve tümü bir paragraftan ibaret olan bir karar ile takipsizlik kararı vermiştir. Ancak öylesine gelişi güzel ve dayanaksız bir şekilde karar vermiştir ki, Şüphelilerden Mehmet Fatih Saraç'ın adını karara yazmayı unutmuştur. Birleşmiş Milletler'in konuyla ilgili dokümanlarının araştırılması gereği dahi duyulmamıştır. Her 2 karar metninin incelenmesinden ortaya çıkan gerçek şudur; İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Ekonomik Suçlar bürosunca 2005/47289 soruşturma , 2005/14284 büro no ile karar verilerek, yetkisizlik kararı ile Şişli Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen evrakın akıbeti belli değildir. Keza, Gelir İdaresi İstanbul Bölge İdaresi Başkanlığı Denetim Grup Müdürlüğünün 11.09.2006 tarih 09578 sayılı yazısı uyarınca, Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığına (Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığına) gönderilen yazının akıbeti de belli değildir. Yasin El Kadı ve arkadaşları öteden beri AKP Hükümeti tarafından özel olarak himaye edilmektedir. Öyle ki; hakkında Birleşmiş Milletlerin kısıtlama kararlarının bulunduğu dönemlerde bile adı geçen en üst düzeyde kurulan ilişkiler sonucunda hem ekonomik faaliyetlerini sürdürmüş ve hem de adeta siyasi muhatap olarak MİT ve Başbakanlık düzeyinde temaslar içinde bulunmuştur. Yine 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasıyla ortaya çıkan bulgulara göre, Başbakan'ın oğlu ile de çok yakın ve özel ticari ilişkiler içindedir. Bu ilişkilerin tümünden de Başbakan'ın bilgisi , icazeti ve dahli vardır. İmar ilişkileri ve devlet nüfuzunun kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirilen ilişkiler söz konusudur."
"GERÇEKLER ORTAYA ÇIKACAKTIR"
"Başbakan'ın, 17 Aralık yolsuzluk soruşturmasına neden böylesine panik ve gözü kara bir şekilde müdahale ettiği bu gelişmelerden anlaşılmaktadır. Bütün bu süreçlerin tahkiki , Başbakan ve Hükümet'in yasa dışı engellemelerine rağmen, zaman içinde mutlaka yapılacaktır. Gerçekler ortaya çıkacaktır. Ancak bu karambol ortamı içinde mutlaka cevaplandırılması gereken sorular vardır;
Yasin El Kadı yasaklı olduğu dönemde ve sonrasında , hangi sıfat ve yetkiyle Başbakanlık ve MİT'te "siyasi muhatap" olarak kabul edilip, birtakım görüşmeler içine girmiştir? Bu anlamda "Devlet sırrı" niteliğindeki bilgi ve bulgular Yasin El Kadı'yla nasıl paylaşılabilmiştir?
Yasin El Kadı'ya Başbakanlık aracı ve koruması hangı sıfat ve yetkiyle tahsis edilebilmiştir?
Yasin El Kadı'nın Suriye politikalarındaki rolü ve ilişkisi nedir? Başbakan ve Hükümet'in, hiçbir tevile ve karartmaya sapmadan bu konulara açıklık getirmeleri zorunluluğu vardır.
Başbakanlık bu ilişkileri karartmak için neden sahte tutanak tutulmasına tevessül etmiştir?
Anlatımı yapılan bu ilişkilerin anlamı şudur; 2005-2006'lı yıllardan bu yana Başbakan ve Hükümet düzeyinde haklarında ciddi yolsuzluk ve hukuksuzluk iddiaları bulunan bu kişiler ve aktörler ; 2013'lü yıllarda da aynı ilişki ve iddiaların içindedirler. Ancak bir fark vardır; artık bu ilişki ve hukuksuzlukların boyutları çok büyümüştür. Devlet içinde Devlet olmuşlardır."
Kaynak: