İbrahim Karamemet
CHP NEDEN KAYBETTİ ve EDECEK
Genel Secimlerin sonuçlarına baktığımızda her partinin kaybettiğini söylemek olası. Özellikle MHP ve HDP nin oy artışına bakarak nasıl olur demeyin. O yükselişler geçicidir ve bir tek nedeni vardır, ne pahasına olursa olsun AKP nin oy oranının zayıflatılması. Tek parti ve tek adam baskısından kurtulmak telaşı. HDP nin oyları belli bir oranda emanettir. Bunu genel başkanları da büyük bir efendilikle kabul etmiştir. MHP nin yükselişi gerçektir ancak, seçim sonrası sürdürdüğü tutumunu devam ettirirse ilerde kolaylıkla gerçek oy oranına hatta, altına düşebilir. Şimdiye kadar yürütüldüğü şekliyle adı çözüm süreci olan garabete hepimiz karşıyız ancak, çözüm süreci yok demek, meclisteki üçüncü partiyi yok saymak demokrasinin neresine oturur. AKP yi bu yok saymalar küçültmedi mi?. Bu seçimin bir tek kazananı vardır o da Selâhattin Demirtaş’dır, partisi HDP dahi değil. En büyük kaybeden haliyle AKP, ondan sonra CHP dir. Evet, CHP önemli oranda oyunu HDP ye emanet vermiştir (%2,5 olduğu söyleniyor) ve bir arpa boyu da ilerleme kaydetmiştir ama bu beklenen başarı değildir.
Oysa, CHP çok başarılı bir kampanya yürütmüştü. Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu her yerde coşkulu mitingler yapmış, büyük performans göstermiş, vaatleri, projeleri ve söylemleri kabul görmüştü. Ekonomiyi kalkındıracaklarına inandırmış, en önemlisi Türkiye’nin üzerindeki deli gömleğini kaldıracaklarını, demokratik, huzurlu bir Türkiye yaratacaklarını vaadetmişler, buna çoğunluğu inandırmışlardı. Parti olarak %30 u bile geçebileceklerini umuyorlardı. Ne oldu da %25 de çakıldılar.
Olan şudur:
Geniş bir ön seçim yapmalarına rağmen, merkez yoklamasında sayıları az da olsa bazı kabul gören ve listeye girmesi beklenilen vekillerin üstünün çizilmesi zihinlerde bir soru işareti yaratmıştır.
CHP li belediyelerin birçoğu başarılı işler yapmasına karşın bazı belediyelerin özellikle işçi hakları konusunda bir şirketmiş gibi davranmaları, dahası Bakırköy ve Beşiktaş Belediye Başkanlarının bir şirket patronu gibi işçilere şiddet uygulamaya varan olumsuz tutumları antipati yaratmıştır. Gene CHP li belediyelerin çoğunun sosyal konularda özellikle kültür sanat alanlarında cahilliğe varan sekter tutumları oy hareketliliğini yaratacak aydın dinamiği üzerinde olumsuz izler bırakmıştır. Şişli Belediye Başkanı Sayın İnönü’ye karşı yapılan komplolar ve Beşiktaş Belediye Başkanının tutumları unutulmamıştır. Nitekim Sarıgül aslında seçilebilecek bir sınırda olmasına rağmen, bu sınırı aşamamış, seçmen tarafından üstü çizilmiştir. AKP ye iktidar yolunu açanın aynı eğilimin bir önceki parti adıyla da olsa belediyeler olduğu unutulmamalıdır.
CHP birçok konuda seçmeni ikna etmiş, ona güven vermiş olmasına karşın, ekonomik ve politik dışa bağımlılık konusunda net bir söylem ortaya koyamamıştır. Bülent Ecevit’in Karaoğlan dönemlerindeki tam bağımsızlık heyecanını yaratamamıştır. Tam tersine global düzene ayak uyduracağının sinyallerini vermiştir. Bu da hatırı sayılır bir gerçek aydın ve yurtsever seçmende soru işaretleri yaratmıştır.
Sonuç olarak CHP her ne kadar sosyal demokrasi söyleminin arkasına yaslandıysa da, tam anlamıyla bir sosyal demokrat parti portresi çizmeyi başaramamıştır.
Bu bağlamda Türkiye için tehlikeli figürlerle dirsek temasında bulunulmanın ötesinde yakınlık göstermesi ve bu kişilerin üst düzeyde önemsenmeleri zihinleri bulandırmıştır. Sözünü ettiğimiz kişi Kemal Derviş’tir. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Kemal Kılıçdaroğlu özel olarak Türkiye’ye gelen Kemal Derviş ile bir araya gelmiş ve bunun sonucu olarak kimsenin tanımadığı, göya teamül yoklaması yapıldığı halde parti içinde kimsenin adını ağzına almadığı Ekmeleddin İhsanoğlu CHP-MHP ortak Cumhurbaşkanı adayı olarak ilan edilmiştir. Bundan ders almayan Kılıçdaroğlu İhsanoğlu’nu ve Kemal Derviş’i aday göstermek istemiştir. Ekmeleddin bey bu teklifi nezaketle reddetmiş, yönünü MHP ye çevirmiştir. Ekmeleddin bey şu anda MHP milletvekilidir. Kemal Derviş ise Kılıçdaroğlu’nun adaylık teklifini büyük bir kibirle reddetmiş ve hele bir seçim olsun gerekirse ben nasıl olsa başına gelirim mealinde densiz bir cevap vermiştir. Buna rağmen Kılıçdaroğlu Kemal Derviş’in ya da, Kemal Derviş Kılıçdaroğlu’nun peşini bırakmamıştır. Şu anda baş aktör yeri göğü bile titreten mühürü elinde tutan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bile değil Kemal Derviş’tir. Burada Kemal Derviş’in arkasındaki güç nedir düşünülmeli ve hiç ihmal edilmemelidir.
Bu durumun somut fotoğrafı ise şudur:
Seçime iki gün kala Uğur Dündar Kadıköy Yoğurtçu Parkı’nda CHP desteğinde bir özel Arena programı yaptı. Park lebalep özellikle gençlerle dolu. Kemal Kılıçdaroğlu özel konuk. Kılıçdaroğlu çok başarılı bir propoganda süreci geçirmiş, o gece de taa Hatay’dan uçakla özel olarak bu programa katılmak için İstanbul’a koşturmuştu. Geç de olsa programa yetişti. Heyecan dorukta. O kadar ki, tezahürrattan Kılıçdaroğlu rahat konuşamıyor. Sözleri sık sık alkışlar ve sloganlarla kesiliyor. Katılanlar soruyor, Kılçdaroğlu yanıtlıyor. Yoğurtçu parkında çoğu genç binler, televizyonda milyonlar izliyor. Belki de Kılıçdaroğlu’nun propogandasının doruğu. Önemli bir soru geliyor. Uğur Dündar üstüne basa basa zor bir soru Sayın Genel Başkan diye vurguluyor. Demek ki, CHP nin büyük savunucusu Uğur Dündar da işin farkında. Ve zor soru geliyor. Soran CHP Beyoğlu gençlik teşkilatı. Kendi gençlik teşkilatı Genel Başkanlarına soruyor. Soru Kemal Derviş üzerine. Sorunun meali şu: “Kemal Derviş’in olumsuz davranış ve görünümüne rağmen seçimden sonra Kemal Derviş etkisi ve ilişkisi devam edecek mi? Kemal Derviş programları partimizin sosyal demokrat programı ve politikasıyla ne kadar uyuşur?” Genel Başkan Kemal Kılıçlaroğlu bir an yutkunuyor. Ve lafı dolandırıp işin aslına değinmeden Kemal Derviş dünyaca ünlü bir sosyal demokrat ekonomisttir. Her zaman sosyal demokrat çizgiye ve bize yakın durmuştur ve Türkiye’yi önemli bir krizden kurtaran programı uygulamıştır diye soruyu geçiştiriyor. Zayıf bir alkış geliyor ve Uğur Dündar acele yeni bir soruya geçmek gereğini duyuyor. Sevsinler Kemal Derviş’in sosyal demokratlığını. Kemal Derviş Amerika’nın, Avrupa Birliği’nin ve içteki ve dıştaki büyük sermayenin adamı ve temsilcisidir ve kendi ne derse desin sosyal demokrat falan değildir. Kemal Derviş’in niteliğini kavrayamayan bir Kemal Kılıçdaroğlu kalmış galiba. Bir anda toplantının coşkusu çöküyor ve parktan birkaç çıkış gözleniyor. Bu an 45 günlük muhteşem propoganda sürecinin büyük yara aldığı an oluyor. Burada isimlendirmek istemedik ama, konu sadece Kemal Derviş değil. Kemal Derviş zihniyetinde olan başka etkili CHP liler de var. CHP kurumsal kimliğini gözden geçirmeli aklı selime dönmelidir.
Sayın Kıçdaroğlu’nun yapacağı ilk şey hükûmet olmaya çalışmak değil, şapkayı önüne koyup sosyal demokrasinin ne olduğunu iyice düşünmek, bellemek olmalı. Kendi gençlik teşkilatının can alıcı sorusuna ve tepkisine kulak vermeli, iyice düşünmeli. Birkaç dönem sonra seni beni yönetecek kişiler onlar. Onlar işin farkında, seni de uyarıyorlar. Saygı duymalıyız onlara.
Kılıçdaroğlu kendi memleketi Tunceli’den bir milletvekili bile çıkaramadığını iyice bir düşünmeli. Bunca başarılı ve akılcı bir propoganda sürecinden sonra otuz civarında ilden milletvekili çıkaramadığını, milletvekili çıkardığı ve çıkarabileceği illerde bile kayba uğradığını, yer yer hezimete uğradığını bir iyice düşünmeli.
Sonrasında hükûmet olma hırsı ve telaşını bir yana bırakıp arkasına alabileceği meclis çoğunluğu ile bir an evel yasamayı harekete geçirip saçmasapan kanunlardan Türkiye’yi kurtarıp normalleşme yolunda çalışmalar yapmak olmalı. Verdiği sözleri bir an evel kanunlarla sağlama bağlamalı, hukukun işlerliğini sağlamalı, eğitime çekidüzen vermeli, Cumhurbaşkanı ve polisi dizginleyecek yasal düzenlemelerini hayata geçirmeli. Özgürlükleri geri getirecek ve insan haklarını koruyacak yasal düzenlemeleri bir an evel gerçekleştirmeli. %25 de olsa seçmenin bu çoğunluğu ki, nitelikli bir çoğunluktur, CHP ye bunun için oy vermiştir. CHP demokrasiyi ve sosyal demokrasiyi bu ülkeye yerleştirmek çabasına girmelidir ve bir an evel seçim barajını kaldırmalıdır. Yoksa böyle devam ettiği takdirde gelecek seçimde baraj altında kalabilir. Yok artık demeyin. Daha önce olmadı mı? Önemli olan bunlardır, gerisi teferruattır.