ÇETİN DOĞAN'DAN FLAŞ AÇIKLAMALAR
Silivri Cezaevi'nde ayrılan emekli Orgeneral Çetin Doğan açıklama yaptı.
Çetin Doğan'ın açıklamaları şu şekilde:
"Buradan bir ara tahliye olduktan sonar, 'bu nizamiyeden 'bu dava bitmeyecek' demiştim. Bugünde diyorum bu dava bitmeyecek. Bu dava ancak bu davayı kurgulayanlar içeri girdikten sonra bitecek. Onlara karşı duyduğumuz kin ve nefret duygularından değil. Bir daha bu insanların, masum insanlara karşı, tertip ve kumpaslar kurmamaları için. Ben darbeci değilim, ben Mustafa Kemal'in askeriyim. Ben devrimciyi, Atatürk devrimcisiyim demiştim" dedi. Yine aynı duruşta olduklarını söyleyen Doğan, "Biraz sonra bir genç arkadaşımız gelecek, bu kampüste kalan, 5 numaralı cezaevinde kalan hepimiz adına kısa bir konuşma yapacak. yaş günümü parmaklıklar ardından geçirdim. Bu geçirişten sonra, adalet yerini buldu deyip, oh çekip neşe içerisinde mutlu olduğumu söylemem zor. Çünkü burada kayıplarımız oldu. Şehitler verdik. Burada, Mamak'ta... Ve bunların üzüntüsü, hüznü içimize işledi. Aslında biz kendi çektiğimiz acılardan, sıkıntılardan daha fazla, eşimin, çocuklarımın, çocuklarımızın, torunlarımızın; onların dışarıda çektiği özlemden, sıkıntılardan daha fazla ıstırap duyduk. Gelecekte bu tür ıstıraplar yaşanmasın"
"BİZ PLANLARI İRDELEMİŞTİK, ENİNE BOYUNA TARTIŞMIŞTIK"
"Biliyorsunuz, bir süre önce Dışişleri Bakanlığı'nda benim tabirimle, bir geyik muhabbetiyle konuşmalar tespit edildi ve 'bunlar vatan haini' denildi. Esas vatan hainlerini ben haykırdım, hiç kimse duymadı" şeklinde konuşan Doğan sözlerini şöyle sürdürdü:
"Basın duydu, gazeteler yazdı belki ama esas vatan hainleri bu davayı gerçek sanısı uyandırmak için gerçek planları komşularımızın eline verdi. Milli güvenliğimizi tehdit altına aldılar. Dediler ki 'planları değiştirdik, coğrafya aynı coğrafya'. Biz planları irdelemiştik, enine boyuna tartışmıştık. O yüzde onulmaz yaralar aldı milli güvenliğimiz, milli derdimiz. Biz mahkemede bu davayı kotaranların isimlerini, izlerini, parmak izlerini gösterdik. Aldıran olmadı. Yaptığımız suç duyurularına karşı şimdilik işlem yapılmadı. Ben mahkemede infial ederek, 'TEM şubesi, terörle mücadele şubesi değil, terör üretme merkezi olmuştur' dedim. Bunun üzerine mahkeme beni suç duyurusuyla mahkemeye verdi. Yüzleşmek istedim, belgelerimi gösterdim, sahtekarlıkları gösterdim, gelmediler. Ama vicdanlı bir hakim Silivri Sulh Ceza'da beraat verdi. Bundan sonra bütün arkadaşlarla beraber yapacağımız şey Mustafa Kemal'in askeri olarak yolumuza devam etmek."
"TÜRKİYE ÇOK KRİTİK BİR DÖNEMDEN GEÇİYOR"
"Kayıplarımız oldu. Ömrümün son baharında neredeyse 5 yılını, parmaklıklar ardında bu dava ile ilgili soruşturmada, kovuşturmada geçirdim. Yapma imkanlarım için, düşündüklerim için zamanım az. Bundan hüzün duyuyorum. Ama yoluma nefesim yettiği kadar devam edeceğim. Kayıplarımız kadar bu davayla beraber kazancımızda oldu. Bu kazanç nedir? Sivil, asker; Mustafa Kemal'in askerleri arasından derin dostluklar ve bağlar kuruldu, kopmaz bağlar kuruldu. Bu bağlar devam edecetir. Birbirimizi daha iyi tanıdık. Bunun ötesinde sanıyorum ki ileri demokrasimizin üzerinde ki parlatılmış, yıldızı parlatılmış şal ve onun tam bağımsız yargı püskülü sıyrıldı ve gerçekler ortaya çıktı. Halkımız kralın daha iyi çıplak olarak görmesini sağladı. Bu bir kazançtır. Yapabildiğimiz akdarı katkı sağladı. Bu davalar; yalnız Balyoz Davası'nı kast etmiyorum, Ergenekon davası, Casusluk, fuhuş davası, Poyrazköy Davası... Bir sürü davalar.
Bu nedenle, mutluluk içerisinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Elbette yakınlarımıza dostlarımıza kavuştuğumuz içinde mutluluk içerisindeyiz. Yolumuz açık olacak hep birlikte. Türkiye çok kritik bir dönemden geçiyor. Ayrıntılar üzerinde gölgelerle savaşmayalım. Neyle savaşacağımızı açık seçik bilelim ve o zaman birlik ve beraberlik içerisinde olalım. Türkiye'nin birlik, beraberlik bütünlüğü sağlandıkça, her türlü engeli aşacağından kuşku duymuyorum"
"BU YARGI KURGUSUNU, PAÇAVRALARI, ORTAYA SERDİLER"
"Burada, Silivri'de yatan bizlere en büyük desteği veren sevgili Hıdır Okyay'ı anıyorum. Bizlerin seslerini, onların türkülerini, onların bağırışlarını, çağırışlarını, rüzgarın estirdiği kadar avlularda dinledik. Anayasa Mahkemesi, aslında dava bizi ilgilendiriyor ama dava sonucunda vereceğiz karar kendi kaderini belirleyecek demiştim. Türkiye'de hakimler var, savcılar var, bağımsız yargı var. Yüksek mahkeme, Türkiye'nin güveneceği bir mahkeme olduğu bundan önceki verdiği kararlarla tescil edildi. Kendilerine teşekkür ediyorum. Aslında Türk milletinin göz bebeği oldular. Bu yargı kurgusunu, paçavraları, ortaya serdiler. Aslında size çok kısa bir açıklama yapacağım Balyoz Davası ile ilgili; Balyoz'un bal gibi darbe planı olduğunu söyleyen var siyasilerden maalesef. Bu Balyoz Davası'na ismini veren 11 sayfalık bir balyoz güvenlik harekat planıdır. Sözde 12 Eylül Darbe planına benzetilerek hazırlanmıştır. Ama 1. Ordu'nun planıdır ve o 1. Ordunun planı darbe planı değildir. Darbe planı genel kurmayın hazırladığı. Yanlış planı almışlar. Darbe planı hükümete kim mukayyet olacak, kim alacak, kimler nereye gidecek.. Odur. Düşünün ki bir darbe planı 2005 senesinde, 2002 senesinde yazıldığı söyleniyor. Haydar Baş'ın 2005 yılında Milli İktisat Kongresi'nde yaptığı konuşma orada. Formatına bakıyorsunuz, asker gözüyle baktığınız zaten sırıtıyor her şey. Ama size söylüyorum, 'emir komuta' diyorlar. Emir komuta maddesinde, 'emir komuta radyo' diyor. Yahu radyo ile iletişim olur mu, radyo dinleme cihazıdır. Çünkü İngilizcedir radyo. İngilizce telsiz anlamına gelir. Tercümesinin doğru yapamamışlar. Nereden geldiği de belli."
Kaynak: