Saim Tokaçoğlu
BEYAZ'IN İLK YANLIŞI
Geçtiğimiz haftalarda Güneydoğu'dan Ayşe Çelik isimli öğretmen Kanal D'de Beyazıt Öztürk'ün programına bağlanarak canlı yayında "Ülkenin doğusunda yaşananların farkında mısınız? Burada yaşananlar ekranlarda çok farklı aktarılıyor. Sessiz kalmayın. İnsan olarak biraz daha hassasiyetle yaklaşın. Görün, duyun ve artık bize el verin. Yazık; insanlar ölmesin, çocuklar ölmesin, anneler ağlamasın," dedi. Beyazıt Öztürk, Ayşe öğretmen sözlerini bitirdikten sonra teşekkür etti ve "Elimizden geldiğince duyurabileceğimiz yerlerden duyurmaya çalışıyoruz. Bu söyledikleriniz bize ders oldu. Daha da fazla yapmaya devam edeceğiz. İnşallah o söylediğiniz barış dilekleri en kısa zamanda gerçekleşir " dedi ve seyircilerden Ayşe Çelik'i alkışlamalarını istedi.
O geceden başlayarak haberlerde, magazin programlarında, magazin sayfalarında bol bol yer buldu Beyaz ve Ayşe öğretmen. Hükümetin ağır baskısı altında olduğunu bildiğimiz Kanal D yönetimi, Beyazıt Öztürk'ü ana haber bültenine çıkararak günah çıkarmasını sağladı. "Ben de polis çocuğuyum" diyen Beyazıt Öztürk, canlı yayını kesemediği, öğretmen Ayşe Çelik'i yayından alamadığı için çok pişmandı. Olan olmuş, ülke gerçeklerini anlatan Ayşe öğretmenin sözleri seyircilerin, izleyicilerin yüzünde bir tokat gibi patlamıştı.
Beyazıt Öztürk'ün "ben de polis çocuğuyum" diyerek pişmanlığını dile getirmesi, "birileri" tarafından yeterli bulunmamış olmalı ki, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı "terör örgütü propagandası" iddiasıyla hem Beyaz, hem Ayşe öğretmen hem de program sorumlusu hakkında soruşturma başlatmış.
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili İdris Kurt, "Programa katılan Ayşe Çelik'i, güvenlik güçleri tarafından annelerin ve çocukların öldürüldüğü yolunda beyanda bulunarak terör örgütü propagandası yapmakla, sunucusunu konuşmayı alkışlattırmakla, program sorumlusunu da yayını kesmeyerek bu olaya zemin hazırlamak"la suçluyor. Beyazıt Öztürk, Cumhuriyet Başsavcı Vekili İdris Kurt'a yaklaşık 2 saat ifade verdi.
Şu satırlar Beyaz'ın ifadesinden: "Yayına bağlanan bayanın sözleri üzerine seyirciler konuşanı alkışlamaya başladı. Herhalde seyirci de tam olarak benim gibi, denilmek istenildiğini anlayamadı ve sadece çocuklar ve annelerinin ölümü cümlesine odaklandı. Seyircinin de anlamayarak alkışlaması ve bağlanan kişi de öğretmen olduğunu söyleyince ben doğal olarak devletin öğretmeninin kötü bir şey söylemeyeceği önyargısı ile ve o an da aklımdan geçen şehitler, yaralılar, öğretmenler, çocuklar, evde programı izleyen annem gibi bin bir türlü düşünceler ve kendi iç sesimi dinlemekten programın devamında bağlanan kişinin söylediğini tüm samimi kalbimle duymadığımı belirttim. Basiret bağlanması yaşadım. Böyle bir olay başıma hiç gelmemiştir. Kesinlikle benim herhangi bir terör eylemini, terör örgütünü veya cinayeti, öldürmeyi övmem, buna prim vermem mümkün değildir. Ben de bir polis çocuğuyum ve polislerin ve güvenlik güçlerinin ne şartlar altında görev yaptıklarını bilirim. Hayatımın her anında zaten hissettim. Bir şehit haberi, anne haberi, bir çocuk haberi, bir öğretmen haberi duyduğumuzda ben de tüm insanımız gibi aynı duyguları ve acıyı paylaşırım."
Hayat zor, ulusal kanallarda milyonlarca lira karşılığında böyle çok izlenen bir program sahibi olabilmek çok zor. Kanal sahibine bir "yetkilinin" telefon ederek "kov bunu" demesiyle adamın ipinin çekilmesi an meselesi. TV dizilerinin senaryolarına bile müdahale edilen bir dönemde otoriteye direnmek demek, söz konusu programdan, şöhretten, bunlara bağlı olarak da milyonlarca liradan vazgeçmek demek. Ya gerçeklerin dile getirilmesinden yana olup halkın yanında olacaksınız ya da yalanlarla halkı uyutan kanalınızın yayın politikasına ayak uydurup gerçekleri görmezden gelip halkınıza sırtınızı döneceksiniz. Kullanacağınız tercih dünyanın en kolay seçimi. Beyaz da tercihini kullandı, Ayşe öğretmeni satarak gerçeklerden, halkından vazgeçti. Bakalım ekrandan düşmeden, programını ve milyonlarca lirayı kaybetmeden bu işin içinden sıyrılabilecek mi? Bunu zaman gösterecek.
Ayşe öğretmen olayını takip ederken, Beyaz'ın yıllar önce program yaptığı radyoda yine canlı yayında gencecik bir kızı nasıl refüze ettiğini anımsadım. Bugünkü izleyici kitlesinin yaş ortalamasını düşününce izlememiş olmaları kuvvetle muhtemeldir. Şimdi hatırlatıp sorsak, herhalde yanıtı yine "basiretim bağlandı" olacaktır. Akşama doğru bir saatte yayınlanan programda Beyaz, havanın güzelliğinden, denizden, güneşten söz ederken telefonla bağlanan genç bir kız "Ne fenasınız. Biz burada çalışırken siz nelerden söz ediyorsunuz" anlamında bir şeyler söyledi. Beyaz'ın yanıtı şu oldu, "Ya sen öyle ne geri zekâlı geri zekâlı konuşuyorsun!" Ve kızcağızı tabii ki yayından aldılar. 90'lı yılların sonları, internet henüz çok yeni. Sosyal medya hiç mi hiç bilinmiyor. İnsanlar "mirc" sayesinde chat odalarında bir şeyler paylaşabiliyorlar. Olanları kimseyle paylaşamayınca kızcağız Beyaz'dan yediği zılgıtı ve geri zekâlı hakaretini sineye çekmek zorunda kalmıştı.
Umarız bundan sonraki yayın hayatında basireti bağlanmaz, zaten bildiğimiz tercihleri doğrultusunda anında karar verebilir. Zira sonradan kıvırmaya çalışmak çirkin oluyor.