BEYAZ SARAY'IN SEÇİM SONRASI STRATEJİLERİ
Beyaz Saray Erdoğan seçilirse ne yapacak, İhsanoğlu seçilirse ne yapacak?
Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı yarışının yakından izlendiği ABD’de seçimin sonuçları ilgi ile bekleniyor. ABD’deki Türkiye uzmanları, seçimi kim kazanırsa kazansın, Amerika’nın Türkiye’yle güçlü ikili ilişkilerini korumaya çalışacağını düşünüyor. Buna karşın Gezi olaylarının ikili ilişkilerde çok güçlü bir etki bıraktığını, iki ülke arasındaki “model ilişkiler”den artık söz edilmediğini söyleyen uzmanlar, Türkiye’de başkanlık sisteminin olmayabileceğini söylüyorlar.
Amerika’nın Sesi’ne (VOA) göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanacağı tahmininde bulunan Türkiye uzmanları, Washington'da katıldıkları toplantıda, bunun Türk demokrasisiyle, Türkiye-ABD ilişkilerine olası etkilerini değerlendirdi.
Çok Partili Politikalar Merkezi’nin Washington’da düzenlediği bir oturumda konuşan Türkiye uzmanlarından Temsilciler Meclisi Dışişleri Komisyonu’nun eski yetkililerinden Alan Makovsky’ye göre seçimi kim kazanırsa kazansın, Amerika’nın Türkiye’yle güçlü ikili ilişkilerini korumaya çalışacağını söyledi. Ancak Makovsky, geçen yılki Gezi olaylarının ikili ilişkilerde çok güçlü bir etki bıraktığını savundu.
“AMERİKA İLE TÜRKİYE ARASINDAKİ ‘MODEL İLİŞKİLERİ’ ARTIK DUYMUYORUZ”
ABD’nin geçmişte Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarını İslam dünyasına bir model olarak gördüğünü ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bu sayede ikili ilişkilerden yarar sağladığını kaydeden Makovsky, ABD’nin bu görüşün Gezi Parkı olaylarıyla birlikte sona erdiğini düşünüyor. Makovsky, “Amerika ve Türkiye arasındaki ‘model ilişkileri’ artık duymuyoruz. Başkan Obama, Erdoğan’ı güven ve dostluk ilişkileri paylaştığı beş lider arasında görüyordu. Bunlar artık tamamen bitti” diye konuştu.
“İHSANOĞLU SEÇİLİRSE BEYAZ SARAY YAS TUTMAZ"
Kongre’ye bağlı Raymond Ofis Binası’nda yapılan toplantıya katılan uzmanlar, Başbakan Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi olasılığına ağırlık verdi ve bunun Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl etkileyebileceği üzerinde durdu. Makovsky, “Uzak bir ihtimal de olsa, eğer Sayın (Ekmeleddin) İhsanoğlu cumhurbaşkanı seçilirse, Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığı’nda toplu halde yas tutulacağını sanmıyorum. Ama Erdoğan kazanırsa da, ikili ilişkilerin korunması yönünde bir yol bulmamız gerekiyor” dedi.
“ERDOĞAN TÜRK TOPLUMUNU KUTUPLAŞTIRIYOR”
Toplantıya katılan Özgürlük Evi (Freedom House) Avrasya Programları Direktörü Susan Corke, Başbakan Erdoğan’ın Ağustos’taki cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasını, hatta bunu birinci turda başarmasını beklediklerini söyledi.
Susan Corke, Erdoğan’ın demokrasiyi seçimlerle bağdaştırdığını, güçler ayrılığı ilkesi ve demokratik kurumların kendisi için önemli olmadığını savundu. Corke, Cumhurbaşkanı olduktan sonra da konumunu güçlendirmeye çalışacağını söylediği Erdoğan’ın “stres altındayken seçmenlerini kutuplaştırdığını” öne sürdü. Erdoğan’ın kutuplaştırma politikasının Türkiye için “son derece tehlikeli sonuçlar” doğurabileceği uyarısında bulunan Corke Başbakan Erdoğan’ın, Türk toplumunu, “laik-islamcı, muhafazakar-solcu, milliyetçi-Kürtçü ve en tehlikelisi Sünni-Alevi” çizgisinde bölmeye çalıştığı iddiasında bulundu.
Özgürlük Evi uzmanı Corke, konuşması sırasında Gezi olayları ve yolsuzluk iddialarına rağmen Başbakan Erdoğan’ın liderlik tavrında bir değişikliğe gitmediğini söylerken tüm bu olaylara rağmen parti içinden kendisine yönelik muhalif bir ses çıkmadığı, birkaç defa bunu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yapma şansı olmasına rağmen, bu adımları atmaya yanaşmadığı görüşünü dile getirdi. Susan Corke, “Cumhurbaşkanı Gül bir anlamda, varlık gösteremeyen önemsiz bir kişi haline geldi” savını da öne sürdü.
“DİNDAR KEMALİZM”
Toplantıya katılan bir diğer uzman olan Amerika İlerleme Merkezi’nden Michael Werz’e göreyse Türk toplumu “kitlesel bir dönüşüm sürecinden”geçiyor. Başbakan Erdoğan’ın “dindar, sömürgeci karşıtı ve milliyetçi söylemle” Türk toplumunun yarısını arkasına aldığını kaydeden Werz, Başbakan’ın “bir tür dindar bir Kemalizm” oluşturduğunu ve bunun Türkiye’deki dönüşüm sürecine yansıdığını öne sürdü. Geçen hafta Cumhurbaşkanlığı’na adaylık konuşmasında Erdoğan’ın dini unsurları kullandığını hatırlatan Werz, AKP seçmen kitlesinin Erdoğan’ın bu söylemlerine destek verdiğini söyledi.
Türk halkının nasıl bir toplum içinde yaşaması gerektiğine halkın kendisinin karar vereceğini ve Amerika’nın buna karışamayacağını söyleyen Werz, bununla birlikte Türkiye’deki yönetim ve demokrasiyle ilgili olarak Amerika’nın görüş bildirebileceğini savundu. Michael Werz, Türkiye’yle bu yönde diyalog sürdürmenin en iyi araçlarından birinin NATO olduğunun altını çizerken, Türkiye’nin ittifakın güvenlik garantisine ihtiyaç duyduğunu, Batı’nın da bölgesel güvenlik durumunun Suriye ve Irak’ta yaşananlara paralel olarak bozulmasını istemeyeceğini kaydetti.
“BAŞKANLIK SİSTEMİ OLMAYABİLİR”
Başbakan Erdoğan’ın Türkiye’yi parlamenter sistemden başkanlık sistemine çevirmeyi amaçladığını vurgulayan Alan Makovsky, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olması durumunda 2015 Genel Seçimleri’nde AKP’nin önemli bir çoğunluk elde etmesi yönünde beklentisi olduğunu, bunun ardından da başkanlık sistemi için anayasa değişikliği planları yaptığını, bununla birlikte bu planların başarıya ulaşmasını beklemediğini, Türkiye’de parlamenter sistemin daha yerleşik hale geldiğini savundu.
Zaten yürürlükteki 1982 anayasasının cumhurbaşkanına geniş yetkiler tanıdığını ve Erdoğan’ın bu yetkileri kullanmak için anayasa değişikliğine ihtiyacı olmadığının altını çizen Makovsky, geçmişte başkanlık sistemini savunan diğer cumhurbaşkanlarının tek farkının, bu yetkileri kullanmamayı tercih etmeleri olduğunu belirtti.
Kaynak: