Esef Merdoğlu
BEDELLİ ASKERLİK VE PROFESYONEL ORDU (BEDELİ ŞAHSİ)
1870’de, Osmanlı zamanında, harbiye nazırlığı kapı kapı asker topluyor. Devlet asker besleyemeyecek kadar fakir. Ama asker de lazım.
İkinci meşrutiyet henüz ilan edilmemiş. Kanuni Esasi yazılmamış. Yani gayri Müslim ve Osmanlı olmayan hiçbir halk henüz söz sahibi değildi. Askere de gitmiyorlardı. 1876’da Meşrutiyet’le hiç söz sahibi olmamış bütün halkların mebusu oldu. Hepsinin de tek amacı, milletlerine bağımsızlık. Oysa, meşrutiyeti ilan etmekle, Devlet-i Alii Osmanlının tek amacı, Bulgar, Çerkez, Rum, Ermeni gibi halkalara, Osmanlı Vatandaşlığı fikrini aşılamaktı. Yani “Ben Bulgar’ım ama Osmanlı Devleti vatandaşıyım” diyebilecek bir milliyetçilik.
Birinci meşrutiyette İngiltere Kraliyet modeli örnek alınmıştı. Ama büyük bir fark vardı. İngiltere’de kraliyet sembolik bir durumdu. Oysa Osmanlı’da parlamentoyu fesih yetkisi dahi padişahındı.
O zamanların Osmanlısında, Zengini tam zengin, fakiri tam fakir. Asker toplamakla görevli memurların, konaklardan ve yalılardan asker yazarlarken içleri acıyor. Öyle ya, bu zengin hayat bırakılır da, yıllarca askerlik yapmaya gidilir mi?
Sonra durduk yere, O zamanlar askerlik “kura” ile belirleniyordu. Yakın tarihimize kadar askerdeki Tertiplere, “Kura” dendiğini biliyoruz. Hala da kullanılan bir terimdir ve o zamandan kalmıştır.
1870 yılında, bedelli askerliğin yolu açıldı. Bedelli düzenlemesine ilk, "Tenkisat-ı Cedide-i Askeriyeye Tevfikan Tanzim olunan Kura Kanunname-i Humayunu"nda rastlanır. O zamanki ismi “Bedeli Şahsi” olarak geçmiştir. Bu düzenlemeyle vatandaşlar, ya kendi yerine askere gidecek birisini bulacaklardı, ya da “Bedeli Şahsi”, bulamayanlara, 15 bin kuruş "bedel-i nakdi" vererek, 3 aylık bir askeri eğitim dışında, 5 yıllık zorunlu askerlikten muaf olacaklardı.
Ama o bulduğunuz 'BAŞKA ŞAHIS' için de önemli kriterler vardı. Düzenlemede şöyle geçiyordu o kriterler:
Askerlik görevini bir başkası adına üstlenecek kişinin, 25-30 yaşlarında, beyaz (siyah köleler kabul edilmiyor), bulaşıcı hastalığı olmayan, ruhsal durumu askerlik yapmaya elverişli, yüz kızartıcı suç işlememiş ve çevresinde kötü tanınmayan biri olması gerekiyordu.
Sonra zengin baktı ki, 15 bin kuruş çok para. Yoksul kesimde bu işin piyasası hemen oluşuverdi. 5 bin kuruşa bu işi yapacak kişiler türeyiverdi. Öyle ya, yoksul, hayatında 100 kuruşu bir arada görmemişti. İşte ilk bedellinin hikayesi budur. O zamanlarda söylenmiş, Sivas yörelerinden bir türkü bile vardır bedelli askerlik konusunda.
"Yemen yolu çukurdandır, Karavana bakırdandır, Zenginimiz bedel verir, Askerimiz fakirdendir..."
Bedelli askerlik uygulamasıyla, halk arasındaki sınıflar arası derin uçurum daha da derinleşmiş oldu. Sonra ilk kez eşitlik kavramının geçtiği meşrutiyet dahi bu adaletsizliği ortadan kaldıramadı.
Bu gün;
Devletimiz plansız şekilde, olur olmaz zamanlarda ne hikmetse, bir bedelli kanunu çıkartıveriyor. Hani aklımıza, “kendi akrabalarının çocuklarının askerlik çağı mı geldi” dahi geçirmiyor değiliz. Zira benim çevremde bu bedelli uygulamadan faydalanan kimse yok. Bir de durduk yere çıkartılması da büyük sorun. Askerlik çağı gelmiş olan, 28 yaşına kadar gitmemenin yollarını arıyor, kaçıyor.
Milli Savunma Bakanlığı, yıllardır günü kurtarmak adına kanunlar çıkartıyor. Bu fikri durduk yere ortaya atmıyorum. 2012 yılı Ocak ayında, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a askerlik kanunları ve profesyonel askerlik konusunda uzun bir sunum yaptım, kendisi de bu konularda dinledim.
Edindiğim birinci kanı: kendisi bu konulara çok uzak. İkincisi ise daha da kötü olanı: “öğrenmeye de niyeti yok” Zira kendisine anlattıklarımı ilk defa duyduğu çok açıktı. Ve çok da dikkatini çekmişti. Çalışmalarımızı yazılı da istemişti. Hazırdaki kısacık dosyamızı kendisine hem de beş suret olarak teslim etmiştim. İşte ikinci edindiğim intiba olan “öğrenmeye de niyeti yok” fikrim bu yüzdendir.
Bakanın dikkatini çeken sunuma, kısacık da olsa burada yer vermek isterim. Ola ki, zat-a alileri buradan görürler hatırlarlar. Burada, bakana anlattıklarımızı kelimesi kelimesine yazıyorum:
Hali hazır durumda, TSK’da personel çok çeşitli. Her birinin özlük hakları düğerinden farklı olmakla birlikte, bir o kadar da eşit değil. Ayrıca, kimsenin kariyer hedefi de yok. Assubay için, subay olabilmek mucize, uzman erbaş için astsubay olmak mucize… Subay, astsubay, uzman erbaş, sözleşmeli er, sivil memur, yükümlü erbaş ve erler, sivil işçi…
Her statü, kendisinin bir altındaki statüden insan kaynağı sağlarsa, hem herkesin kariyer hedefi olur, hem de yukarıdaki aşağıdaki ile daha rahat empati kurabilir. Zorunlu askerlik zaman içersinde, sembolik sürelere düşer ya da kalkar.
Siz kanun yapıyorsunuz. Askere “sözleşmeli” diyorsunuz. Öncelikle sözleşmeli olmak kaldırılmalı. Sonra “personele kariyer hedefi konmalı” başlığımızın altı şöyle doldurulabilir. Bir personel “er” olarak göreve başladığında, “7 yıl yaparsın sonra al tazminatını git” denememeli. O bilmeli ki, başarırsa Uzman Çavuş olabilecek. Orada da başarırsa astsubay olabilmeli.
Astsubaylıktan da başarırsa subay olabilmeli. Her statü yükseltildiğinde, yeterli sürede nosyon kursu verilir.
Rakamları da ortaya koymuştuk bakanla görüşmemizde. 400 bin er var. Siz diyorsunuz ki, 60 bin uzman erbaş lazım. 27 yaşına gelen erlere sınav yaparsınız. Yeterli sürede hizmet içi nosyon kursu verirsiniz. O yılki uzman erbaş ihtiyacınızı oradan karşılarsınız.
60 bin uzman erbaş var. 10 bin astsubay lazım. 60 bin uzman erbaşa sınav yaparsınız. Kursa tabii tutarsınız. O yılki Assubayları oradan karşılarsınız.
Bu planı bir de görsel tablo ile sunmuştuk. O tablo bakanın çok dikkatini çekti. Gözleri parladı. İstedi verdik. Yapmadı ya da yapamadı. Onu bilmiyoruz.
İddia ediyorum, Profesyonel askerlik planlarını ülkemizde en iyi ben biliyorum. Anlatırım, uygularım. Sadece 5 yıl süre içerisinde tıkır tıkır işleyen bir sistem kurulur.
Şunu da iddia ediyorum. TSK’daki personel yönetimi günden güne kötüye gidiyor, çatırdıyor. Askeri terimle “İVEDİ” önlem alınmalı. Bu iş böyle gitmez. Buna hala göz yuman, sesini çıkartmayan her siyasi, her bürokrat gaflet içerisindedir.
Ben bu planları burada yazıyorum, ola ki bir vicdan sahibi bürokrat ya da siyasinin kafasına dank eder.
Bu planları, devletimizin bir çok bürokratına, bir çok milletvekiline ve bakanına anlattım.
Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok. Bir plan uygulanabilir olmalı, insana değer vermeli, kanalize edilecek tahliye noktaları iyi planlanmalı, maddi olarak devletin imkanı olmalı.
Bu gün için, zorunlu askerlik yapan 500 bin civarında er var. Zorunlu askerlik zamanla kalkınca oradan edilecek tasarrufun yarısı ile, maaşını verdiğin profesyonel sisteme geçersin. Yeter ki işi bilenden sor sayın bakanımız. Eklemeden edemeyeceğim: Bunları sizin Haceli bilmez.
NOT: Haceli’yi merak edenler bir önceki yazımı okumalarını rica ediyorum.