BAKAN AYŞEN GÜRCAN'DAN 'BÖREK' AÇIKLAMASI
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, sosyal medyada bir anda yayılan 'börek' açıklaması için konuştu. Böyle bir söz söylemediğini dile getiren Gürcan, Twitter'ı çok sevdiğini söyledi.
Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşen Gürcan, Habertürk gazetesinden Kübra Par'a konuştu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’na getirilen Ayşen Gürcan’ın daha önce Twitter hesabından “Müslüman bir kadın börek yapmayı bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkûmdur” diye yazdığı iddia edilmiş ve bu iddia çok konuşulmuştu. Gürcan, böyle bir açıklamasının olmadığını söyledi.
İşte Habertürk'teki röportajın ilgili bölümleri...
-“Müslüman bir kadın börek yapmayı bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkûmdur” dediniz mi?
Asla böyle bir cümle kurmadım. Tamamen iftira. Bütün twit’lerim belli. Kendi hayatını kendisi idame ettiren bir akademisyenin böyle bir şey söylemesi mümkün mü? Burada simgeler var. “Başörtüsü kariyerle değil evdeki mutfakla örtüşür” gibi bir algı yaratılıyor. “Orta yaş üzeri, başörtülü ve kilolu bir kadın olsa olsa bunu söyler” demişler herhalde. Yalan olduğunu kanıtladık. @Murat1Bulut adlı bir kullanıcı, fotoğrafımı ve Sabah Gazetesi’nin logosunu kullanarak peş peşe sahte twit’ler atmış. Önce benim ağzımdan “Ayran milli içeceğimiz, börek de milli yiyeceğimizdir” gibi şeyler yazmış. Sonra “Eğer bir Müslüman kadın börek yapmasını bilmiyorsa o aile dağılmaya mahkûmdur” yazan malum twit’i atmış. Bu twit trend topic olunca da durumu itiraf etmiş. “Börek muhabbetiyle sosyal medyada insanları nasıl yönlendirebiliyoruz tanık olduk. Face, Instagram, Twitter yıkılıyor. Parodi olsun diye yaptık, fazla ciddiye almayın. PSD dosyası bizde” demiş. Kendisine dava açtık.
-Twitter hesabınızı neden kapattınız?
Bakanlık kararı bildirildiğinde yurtdışındaydım. Siyasi danışmanlar sosyal medya hesaplarımı kapatmamı istedi. Kızımdan hesabımı silmemesini, sadece dondurmasını istedim. Twitter’ı çok seviyorum. Bakanlık görevim bitince tekrar açacağım. Söylediğim her sözün arkasındayım.
-“Başörtülü olmasaydım böyle bir saldırı olmayacaktı” diyor musunuz?
Evet. “Müslüman kadın, börek, aile”… Simgelere yüklenen anlamı görüyor musunuz? Halbuki Müslüman kadının börek yapmak gibi bir sorumluluğu yoktur. Bırakın börek yapmayı, İslam’da çocuğunuzu emzirmeme özgürlüğünüz bile vardır.
-Açık konuşalım, evlilikte kadının yemek yapma yükümlülüğü olduğunu düşünüyor musunuz?
Hayır… O evde sonuçta karın doyacak, karı-koca birlikte de yapabilirler. Hatta en iyi aşçılar erkeklerdir! İyi bilinen şefler hep erkeklerden çıkar… (Gülüyor)
-Peki, iyi börek açar mısınız?
Hiç börek açmam, beceremem! (Gülüyor) Çalışan ve 3 çocuklu bir kadın olduğum için evde mecburen yardımcım oldu hep…
‘OKUMAK İÇİN BABAMA KARŞI MÜCADELE VERDİM’
-Burdur’da büyümüşsünüz. Aileniz muhafazakâr mıydı?
Muhafazakârdan çok tipik geleneksel Anadolu ailesi. Burdur’da eski bir evde büyüdüm. Sevgi dolu bir çocukluktu. Babam manavdı. Burdur’a Isparta’dan göç etmişler. 4 kardeşiz. Benden büyük 2 ağabeyim ve 1 kız kardeşim var. Evin okuyan kızıydım.
-Çalışkandınız yani…
Evet. Her yılın sonunda babam beni okutmama kararı alırdı ama öğretmenlerim okula devam etmem için babamı ikna ederdi. Babamla çok mücadele verdim. Babam “Okumak istiyorsan kendi paranı kazanmalısın” demişti. Beni okumaya göndersin diye her yaz halı atölyesinde çalışırdım. 12 yaşından 18 yaşına kadar her yaz çalıştım. Erken yaşta çalışmak bana çok şey kazandırdı. Kendi kendine karar verebilen bir insandım.
-Hırçın ve özgürlükçü bir kız mıydınız?
Hırçın değildim ama ne istediğimi hep bildim. Kafamda kararsızlık varsa bile en iyisini bulmak içindir. Neşeli biri olduğumu söylerlerdi.
‘OKULUN EN FEMİNİSTİ SEÇİLDİM’
-Üniversitede neden iletişim okumayı tercih ettiniz?
Aslında mühendislik okuması gereken bir çocuktum. 1980’de İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’ni kazandım ama babam İstanbul’dan korktu, göndermedi. Çok üzüldüm, hayatımın en zor yılıydı. Sonraki sene tekrar sınava girdim ve yüzde 3’lük dilime girdim. Endüstri mühendisliği istiyordum. Fakat bir önceki yıl kazanıp gitmediğim için puanımı kestiler, giremedim. Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi mülakatla öğrenci alıyordu. Babamdan gizli Eskişehir’e gidip sınava girdim, yetenek sınavını birincilikle kazandım. Babama da “Mektupla başvurdum, kabul ettiler” dedim. Bu hikâyenin aslını yıllarca bilmedi! (Gülüyor) Aynı fakültede yüksek lisans yaptım. Sonra doktorada branş değiştirip eğitim bilimlerine geçtim. Üniversite yıllarında kadın hakları konusunda çok mücadele verdim. Şimdi kendimi öyle tanımlamıyorum ama mezuniyet yıllığında beni okulun en ‘feminist’ öğrencisi seçmişlerdi. (Gülüyor)