İbrahim Karamemet

İbrahim Karamemet

‘ARTIK’ DÖNEBİLİRSİN

 

Artık dönebilirsin ne anlama gelir. Özellikle ‘artık’ sözcüğünün anlam ve kapsamı üzerine düşünerek olaylara bakarsak,


Çok ilginç, ibreti alem şeyler oluyor. Akla gelmedik şeytanlıklar, kurnazlıklar ortada fır dönüyor. Tam ‘abidik kubidik’ işler. Ama şirazeyi öylesine kaçırdılar ki, beceremiyorlar. Ellerine ayaklarına dolaşıyor. Hem de kumpas o kadar dallı budaklı, bir o kadar da düzeysiz ve acemi ki, ben kumpasım diye bas bas bağırıyor. Hem de kendi elleri, dilleriyle dolandırıp açığa çıkarıyorlar. Sağolsunlar, var olsunlar.
6 Mart akşamı Sayın Başbakan  bir televizyon programında bu günkü15 Mart kritik Hollanda seçimlerini kastederek “14 Martta Hollanda’da seçimler var, Hollanda hükûmeti 14 Marta kadar gelmeyin dedi, 14 Marttan sonra herhangi bir engelleme olması söz konusu değil”, dedi. Bu yalnızca bir televizyon programında laf olsun diye söylenecek bir laf değildir. Bu demektir ki, bu ülkenin Sayın Başbakanı, bakanlarına 14 Marta kadar Hollanda’ya gitmeyin, sonrasında gidin demiştir. Yoksa böyle bir açıklama yapmaz.
Bir de baktık ki, Sayın Dış İşleri Bakanı Mevût Çavuşoğlu yaramaz çocuklar gibi bana ne, ben giderim dedi. Hollandalılar, aman etme gelme demeye kalmadı, Sayın Cumhurbaşkanı çok sinirlendi, attı tuttu bunlar demokratik falan değil, benim propogandamı nasıl engellersin dedi kostaklandı. Bakan beyefendi bana da mı lolo, beni kimse durduramaz dedi aniden atladı uçağa gitti.. Gitti ama, uçak teker koyamadan aniden gerisin geriye döndü çünkü, Hollanda makamları uçağa iniş izni vermediler? Bu nasıl Dış İşleri Bakanlığı. Bakanın gideceği ülkeyle görüşmeden, önceden bir program konusunda anlaşmadan bakanını aklına estiği yere giden bir seyyah gibi gönderiyor anlaşılır gibi değil. Belli ki, bu gitme kararı anında alınmış, bir hazırlık yapılmamış. Anında da uçak inemeden havadan geri dönülmüş. 
Şimdii, bu gitme kararını kim aldı veya bu gitme emrini kim verdi düşünmemiz gerekir. Bunun niye yapıldığını da ayrıca düşünmemiz gerekir çünkü asıl mesele bu.
Bu ağır yaptırım üzerine haklı olarak herkes, muhalifi, iktidarı, sıradan vatandaşı tepki gösterdi. Sayın Cumhurbaşkanımız daha beter esti köpürdü, bunlar Nazi dedi. Oysa Hollanda nazilerden en çok çekmiş olan ülkelerden biriydi.
Bu arada çok ilginç bir taktik belirdi. Tıpkı bir şehir gerillası taktiği ile Almanya’da bulunan bir başka bakanımız, hem de dini bütün türbanlı bir kadın bakanımız, Aile ve Sosyal Sosyal Politikalar Bakanımız Fatma Betül Sayan Kaya hanımefendi programında yokken gene anında Hollanda’ya direksiyon kırdı ve ansızın Rotterdam’a giriverdi. Hem de şaşırtmaca vererek kendilerinin hangi arabada  olduğu belli olmasın diye iki ayrı araba ve eskortlarıyla. Tam bir şaşırtma taktiği. Bunu hangi insiyak ile yaptı bir düşünmemiz gerek.
Oysa Rotterdam’ın bir müslüman olan Belediye başkanı Türk konsolosluğuna resmen başvuruda bulunup başka gelecek olan var mı diye sormuştu bu arada. Konsolosluktan verilen cevap ise, hayır başka program yok olmuştu..
Son anda gene ansızın durum anlaşıldı ve konsolosluğa otuz metre kala Sayın Bakan Hanımefendinin önü kesildi. Saatlerce arabasının başında enterne edildi ve sonra bu kere ansızın değil, ağır ağır kararlı bir şekilde bu kere Hollanda polisi eskortuğunda gece yarısı sınır dışı edildi. Sınır dışı edilen bir kaçak değil bir ülkenin bakanıydı. Türkiye Cumhuriyeti’nin bakanı. Türkiye adına kabul edilemez bir tablo. Burası kesin. Ama, bütün bunlara yol veren hareketler neden yapılmıştı, bir düşünelim.
Yurda döndüğünde Sayın Bakan Hanımefendi bir açıklama yaptı ve aynen şöyle dedi:”Eğer ki bana Ankara’dan Sayın Cumhurbaşkanımızdan ‘Artık dönebilirsin’ denilmeseydi ben orada ölecektim ve oradan ayrılmayacaktım” Bu demeç büyük bir bağlılık örneği. Söylenecek bir şey yok. Ve bu demeci devletin resmî haber ajansı Anadolu Ajansı servis etti. Bazı yayın organları kullandı sonra gün bitmeden tedavülden kalktı. Oysa ‘Artık dönebilirsin’  emir kipi çok şey anlatıyordu ve sürekli manşette kalmalıydı diye düşünüyorum. Oysa 24 saat geçmedi unutuldu gitti.
‘Artık dönebilirsin’ ne demek?.. Artık sözcüğünün güzel Türkçemizde iki anlamı vardır. Artık bir metanın fazlası, ardakalanı anlamına gelir. İsim sıfatıdır. İsim olarak da kullanılır. Ancak bir anlamı daha vardır ki, daha çok kullanılır. Artık ayrıca bir zarf (belirteç) tir. Zaman zarflarındandır. Artık belli bir erekten veya ereksizlikten sonra sürecin bittiği veya başlamakta olduğu anları belirtmek için kullanılır. Örnek. ‘Artık kazandık, harekete geçebiliriz’ Veya, tam tersi ‘Artık yapabileceğimiz bir şey yok, bu işten vazgeçelim’. Bir deyim haline gelmiş olan ‘Artık vakit tamam’ gibi.
Bakan hanımefendiye Ankara’dan Sayın Cumhurbaşkanından haber gelmiş, ‘Artık dönebilirsin’ denmiş. Demek ki, o hanımefendi oraya yönlendirilmiş, iş işlenmiş, zamanı gelmiş, şimdi de dönmesi isteniyor. Ne zaman?.. Olaylar tırmandıktan veya tırmandırıldıktan, saatler geçip bütün dünyanın gündemine birinci sıradan oturduktan sonra. Yani İş tamam artık daha fazlasına gerek yok, dönebilirsin deniliyor. Ve bunu bakan hanımefendi sağolsun bütün sâfiyetiyle anlatıyor bunu ve AKP nin güdümündeki Anadolu Ajansı da bunu servis ediyor. Güzel değil mi?.
Kimse bu ‘Artık dönebilirsin’ sözünün üstünde durmadı. Unutuldu gitti. Oysa o kadar çok şey anlatıyor ki…
Sayın Başbakanımız Bin Ali Yıldırım, Abidik Kubidik  işler oluyor, dediğinde ciddiye alınmamış, eleştirilmişti. Şimdi anlıyor musunuz adam ne kadar haklıymış. Ne  abidik kubidik işler oluyormuş. Allah için ben başbakanımızdan razıyım. Onun gitmesini istemiyorum. Onun için de referandumda Hayır oyu vereceğim.
İşe bir de Hollanda tarafından bakacak olursak, bu yazıyı bitirmek üzereyken Hollanda’dan seçim haberi düştü. Irkçı Gert Wilders’in Özgürlük Partisi sandalya sayısını artırmasına rağmen umduğunu bulamamış ve diğer üç parti ile beraber 19 milletvekilinde kalmış. Başbakan Rutte’nin Partisi VVD ise on kadar sandalya kaybetmiş olmasına rağmen birinci parti olarak seçimi kazanmış. Bu olay yaratılmadan önce başa baş gözüküyorlardı. Haa, demek ki, Hollanda’da da ‘abidik kubidik’ işler oluyor. Yok onlar eşcinsel evliliği de yasal kabul ediyorlar, onlarınki ‘nonoş’ işi olsa gerek. Haa, nazi olmadıkları besbelli.
Ne diyelim, Allah sonumuzu hayırlara tebdil eylesin..
 

Önceki ve Sonraki Yazılar