Anka Yazı İşleri Müdürü’ne Açılan Ceza Davası’nın İlk Duruşması Yapıldı: “ben Gazetecilik Yaptım”

Anka Yazı İşleri Müdürü’ne Açılan Ceza Davası’nın İlk Duruşması Yapıldı: “ben Gazetecilik Yaptım”

Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamasıüzerine 14 Ekim 2020 tarihinde yapılan “Türkiye Gündemine Damga Vuran Hakim” başlıklı haber nedeniyle ANKA Haber Ajansı Yazıİşleri Müdürü Mansur Çelik hakkında açılan ceza davasının ilk duruşması bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Çelik, savunmasında “Ben gazetecilik yaptım; 28 yıldır utanılacak hiçbir şey yapmadım. M

Haber: GÜRKAN DEMİRTAŞ - Kamera: FURKAN ERDEM

Adalet Bakan Yardımcısı Akın Gürlek’in, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı iken CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamasıüzerine 14 Ekim 2020 tarihinde yapılan “Türkiye Gündemine Damga Vuran Hakim” başlıklı haber nedeniyle ANKA Haber Ajansı Yazıİşleri Müdürü Mansur Çelik hakkında açılan ceza davasının ilk duruşması bugün Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Çelik, savunmasında “Ben gazetecilik yaptım; 28 yıldır utanılacak hiçbir şey yapmadım. Meslek ilkelerimi her zaman savundum. Yerel mahkemenin, Anayasa Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı bir kararı uygulamaması, o boyutuyla bir ilktir Türkiye’de. Genel olarak yaşanan her ilk, bir haber değeri zaten taşır” dedi. Mahkeme heyeti, duruşmayı 6 Haziran’a erteledi.

Duruşmaya, CHP Ankara milletvekilleri avukat Levent Gök ve Servet Ünsal, Gazeteciler Cemiyeti (GC) Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Ankara Temsilcisi Taylan Erten, Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) Genel Başkanı Can Güleryüzlü, Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Kenan Şener, Türkiye Gazeteciler Sendikası Disiplin Kurulu Üyesi Rahmi Yıldırım, TGS Ankara Şube Başkanı Sibel Hürtaş, medya ombudsmanı Faruk Bildirici, Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI) Türkiye Temsilcisi Igor Celov ile çok sayıda gazeteci ve avukat katıldı.

Ankara’da 1995 yılından itibaren gazetecilik yapan Çelik, bu tarihten beri polis, Genelkurmay yüksek yargı ve parlamento muhabirliği görevlerinde bulunduğunu, iki yıldır da ANKA’nın yazı işleri müdürü olduğunu söyleyerek, savunmasına başladı. Çelik, şunları söyledi:

“Polis bir babanın çocuğuyum, TMK ile karşınızda olmaktan babamın mesleğinden ötürü hicap duyuyorum. Yaşasaydı kendisi de çok üzülürdü. Babam sivil polisken 1975’te üzerine kasten sürülen otomobil nedeniyle üç ay hastanede yattı. Bunu neden söylüyorum? Çünkü, o zaman 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu yoktu ama gizli görevde olanların, terörle, kaçakçılık suçlarıyla mücadele edenlerin kimliklerinin gizli tutulması gerektiğini; aksi durumda neler yaşanabileceğini çocukluğumdan bu yana çok iyi biliyorum.

“MESLEĞİMİ YAPARKEN HER ZAMAN KAMUNUN HAKKINI GÖZETTİM; GAZETECİLİK MESLEK ETİK İLKELERİNE UYDUM”

Bu binada yıllarca DGM, yargı muhabirliği yaptım. Gazeteci olarak bu koridorlarda sayısız haber yaptım, yüzlerce dava ve mahkeme kararları yazdım. Terörle mücadele kapsamında soruşturmacıların, kolluk mensubunun isim ve eşgalini hiçbir haberde yazmadım, duyurmadım, buna her zaman dikkat ettim mesleki olarak. 28 yıldır yaptığım bu meslekte hakkımda hiç soruşturma başlatılmadı, dava açılmadı. Mesleğimi yaparken her zaman kamunun hakkını gözettim; gazetecilik meslek etik ilkelerine uydum. DGM dönemlerinde bile ilgili haberlerde hakim ve savcıların isimlerini yazdık, o zamanlar bugünler gibi yorumlanmıyordu demek ki TMK 6/1 hiçbir zaman gündeme gelmemişti. Çünkü haberin içeriği, kapsamı ile uyumluydu. Onları hedef gösterecek bir boyutu yoktu hiçbir zaman. Ayrıca her duruşmada sayın hakimlerin, zabıt katiplerinin isim ve soy isimleri hatta sicil numaralarıyla birlikte duruşma tutanaklarında yazılıyor. Yani savcının iddianamede yönelttiği hakimin ismini ve soy ismini haberde yazmak, tek başına bunu yaparak terör örgütlerine hedef göstermek iddiası doğru değildir.

“YAPTIĞIM HABERDE AKIN BEYİN HİÇBİR KİŞİSEL ÖZELLİĞİ, EŞGALİ, GÖRÜNÜŞÜ, OTURDUĞU YER BİLGİSİ, İLETİŞİM BİLGİSİ YOKTUR”

Yaptığım haberde Akın beyin hiçbir kişisel özelliği, eşgali, görünüşü, oturduğu yer bilgisi, iletişim bilgisi yoktur. Hiçbir özel ve gizli, kişiye özel bir bilgi yoktur haberde. Zaten bu bilgiler bende de yok. Haberde de fotoğraf olarak Çağlayan Adliyesi’nin dış bina fotoğrafını kullandık. Google’da aratınca bir fotoğraf çıkıyor. Akın Gürlek’e ait midir değil midir bilmiyorum. Mevcut olmasına rağmen onu kullanmadık haberde. Gürlek, daha sonra Adalet Bakan Yardımcısı olunca şu an halen mevcut adalet.gov.tr’de kendisinin hem özgeçmişi hem makamdaki güncel fotoğrafı yer almaktadır. 15 Şubat’ta Google’da baktım ‘Akın Gürlek’ yazarak internet araması yapınca 34 bin kayıt çıkıyor kendisi hakkında. Kendisi Adalet Bakanı Yardımcısı olduğu 2 Haziran 2022 tarihinden bu yana da herkes tarafından bilinir bir hale geldi. Hedef gösterme iddiasının bu tarihten itibaren de dayanaksız hale geldiğini düşünüyorum.

“İDDİANAME SAVCISI, ‘ANKA HABER İSİMLİİNTERNET SİTESİ’ DEMİŞ AMA ANKA HABER AJANSI, TÜRKİYE’NİN ÇOK KÖKLÜ BİR AJANSIDIR. HER ZAMAN BASKIYA KARŞI, SIKI YÖNETİM DÖNEMLERİNDE DE ÖZGÜRLÜKLERİ, HUKUKU, VATANDAŞIN HAKKINI SAVUNMUŞTUR”

Sayın iddianame savcısı, Anka Haber isimli internet sitesi demiş ama belki heyetinizin malumudur. Anka Haber Ajansı, Türkiye’nin çok köklü bir ajansıdır. 1950’de kurulmuştur. Her zaman baskıya karşı, sıkıyönetim dönemlerinde de özgürlükleri, hukuku, vatandaşın hakkını savunmuştur. 1972’de yeniden kurulmuştur Altan Öymen tarafından… Hatta hepinizin bildiği Uğur Mumcu araştırmacı gazeteciliği dosyasını, ilk yolsuzluk dosyasını Anka Haber Ajansı yazarı olarak gündeme getirmiştir. Bugüne kadar tanıdığınız Uluç Gürkan, Ahmet Tan, birçok medyadaki kurucu genel müdür, genel yayın yönetmeni hepsinin Anka’dan geçmiştir yolu. Anka, öylesine bir haber sitesi değildir, çok köklü bir ajanstır. 1995’te de buradaydım. Şimdi de onun Yazıİşleri Müdürü sıfatıyla buradayım. Şehit Adem Yavuz’u hepiniz bilirsiniz. İsmi, caddelere, sokaklara verilmiştir. O da Anka Haber Ajansı’nın Kıbrıs’ta şehit düşen muhabiridir. Anka’nın geçmişi köklüdür, bunu belirtmek isterim.

“BÜYÜK BİR DEPREM FELAKETİ YAŞADI ÜLKEMİZ. BÖYLE BİR DAVAYLA ŞU AN VAKTİNİZİ ALMAKTAN, BUNLARLA UĞRAŞILMIŞ OLMASINDAN BİREYSEL OLARAK ÜZÜLÜYORUM”

Büyük bir deprem felaketi yaşadıülkemiz. On binlerce deprem mağduru insan buralara geliyor. Sizin önünüze inanılmaz bir hukuk ve ceza davası yükü gelmek üzere. Bu anlamda, böyle bir davayla şu an karşınızda olmaktan, vaktinizi almaktan, 2,5 yıldır bunlarla uğraşılmış olmasından ben ayrıca bireysel olarak üzülüyorum, meşgul ettiğim için yargıyı. Ben gazetecilik yaptım; 28 yıldır utanılacak hiçbir şey yapmadım. Meslek ilkelerimi her zaman savundum. Yerel mahkemenin, Anayasa Mahkemesi’nin oybirliğiyle aldığı bir kararı uygulamaması, o boyutuyla bir ilktir Türkiye’de. Genel olarak yaşanan her ilk, bir haber değeri zaten taşır. Yargı boyutuyla da yazılmıştır. ‘Türkiye gündemine damga vuran’ ifadesi de o nedenle yazılmıştır. İlk defa tartışılmış, gündeme gelmiştir. Özel bir kasıt yoktur.”

HEYET, DURUŞMAYI 6 HAZİRAN’A ERTELEDİ

Çelik’in ifadesinin ardından Çelik’in avukatı Elçin Özge Şimşek Çağlayan savunmaya ilişkin beyanlarını mahkemeye sundu. Avukat Şimşek Çağlayan; hakimlerin terörle mücadele eden görevli değil yargılama yaptığını, AİHS ve Anayasa Mahkemesi’nin basının kamu görevlileri hakkında rahatsız edici haberler de yapabileceği yönünde sayısız kararı bulunduğunu, Akın Gürlek’in tanınan bir isim olduğunu, haberde kullanılan geçmişte baktığı davalara ilişkin bilgilerin tamamının Google’da aranınca çıktığını, dava konusu yapılan haberde tek satır dahi yorum bulunmadığını belirterek, CMK 223/9 uyarınca derhal beraat kararı verilmesini talep etti. Avukat Çağlayan’ın istemini bu aşamada değerlendirmeyen mahkeme heyeti, cumhuriyet savcısının kaldırılması yönünde görüş belirtmiş olmasına rağmen yurt dışına çıkış yasağışeklindeki adli kontrol tedbirinin devamına karar verdi. Dosyanın, esas hakkındaki görüşünü hazırlanması için cumhuriyet savcısına gönderilmesine karar veren heyet duruşmayı 6 Haziran’a erteledi.

ÇELİK: “BİZ GAZETECİYİZ. HABERİMİZİ YAPTIK. HABERCİLİK SUÇ DEĞİLDİR”

Duruşmanın ardından adliye önünde açıklama yapan Anka Haber Ajansı Yazıİşleri Müdürü Mansur Çelik, “Biz gazeteciyiz. Haberimizi yaptık. Habercilik suç değildir. Her zaman yapılagelen yargı haberlerinden biriydi. Ülkenin bu yaşadığı yoğunluğun içerisinde, kaos ortamı, deprem felaketi… Gelip burada yargıyı meşgul etmek, benim için utanç verici böyle bir şey için. Beraat bekliyoruz” dedi.

LEVENT GÖK: “DEMOKRATİK HİÇBİR ÜLKEDE SÖZ KONUSU BİLE OLMAMASI GEREKEN BİR DAVAYLA KARŞI KARŞIYAYIZ”

Duruşmayı da izlemiş olan CHP Ankara Milletvekili avukat Levent Gök, şunları söyledi:

“Mansur Çelik, gazeteciliğimiz yüz akı isimlerinden biridir. Bugün, burada bir gazetecilik faaliyetinden dolayı, olmaması gereken demokratik hiçbir ülkede söz konusu bile olmaması gereken bir davayla karşı karşıyayız. Mansur Çelik, açık haberlerden elde ettiği ve herkesin bildiği bir konuyu haber yapınca kendisini yargıönünde buldu. Kesinlikle kabul edilemez bu yargı süreci. Ben, derhal beraat kararı verilmesini bekliyorum. Umuyorum ki öyle olacaktır. Çünkü, gazetecilik faaliyeti dünyanın neresinde olursa olsun suç değildir. Bunu yapmazsanız suç işlemiş olursunuz. Mansur Çelik, burada görevini yapmış ve kamuoyunu bilgilendirmiştir. Uzamadan bu işin bir an önce beraatle sonuçlanması gerekir.”

KANLI: “İFADE VE BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ, DEMOKRASİNİN ÖN ŞARTIDIR”

Davayı izleyen GC Başkan Yardımcısı Yusuf Kanlı, davaya ilişkin şöyle konuştu:

“İfade ve basın özgürlüğü, lüks değildir. Bir ihtiyaçtır, temel olgudur. Çünkü, ancak ifade ve basın özgürlüğü ile toplumlar ülke ve dünya konularıyla ilgili bilgilenirler ve bilinçli kararlarını sandığa yansıtırlar. Dolayısıyla ifade ve basın özgürlüğü, demokrasinin ön şartıdır.”

YILDIRIM: “GAZETECİ OLARAK KAMUOYUNU AYDINLATMAK, UYARMAK, İKTİDARI ELEŞTİRMEKLE GÖREVLİDİR GAZETECİ”

Yine duruşmayı takip eden TGS Disiplin Kurulu Üyesi Rahmi Yıldırım, şöyle dedi:

“Mansur Çelik, gazetecidir. Gazeteci olarak kamuoyunu aydınlatmak, uyarmak, iktidarı eleştirmekle görevlidir gazeteci. Mansur Çelik de haberiyle bunu yapmıştır. Güncel, gerçek, ilginç ve kamunun bilmesi gereken bir olayı haberleştirmiştir. Yorum da yapmamıştır.”

BİLDİRİCİ: “GAZETECİNİN HABER YAZMA ÖZGÜRLÜĞÜ, BU TÜR DAVALAR AÇILARAK BASKI ALTINA ALINIYOR”

Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici de davaya ilişkin şunları söyledi:

“Akın Gürlek, bir yargıç. Biz gazeteciler, yargıçları eleştiremez miyiz? Yargıçlar eleştiriden muaf mıdır? Bence, biz gazeteciler yargıçları da bütün kamu görevlilerini de eleştirebiliriz ve eleştirmeliyiz de. Nitekim bu haberde Akın Gürlek ile ilgili yazılanlar, daha önce kendisi hakkında çıkan haberler. Üstelik de şu anda bulunduğu siyasi görev, bu haberlerin yazılmasını haklıçıkarıyor. Bu haberlerin yazılmasının temel nedeni nedir? Onun siyasi kararlar verdiğine işaret ediyor. Zaten kendisi de şu an siyasi bir görevde. Mesele aslında çok açık ve burada aslında sorgulanan şey, haber yazma özgürlüğü. Gazetecinin haber yazma özgürlüğü, bu tür davalar açılarak baskı altına alınıyor.”

“BU DAVALAR, TERÖRLE MÜCADELE MEVZUATININ HALKIN HABER ALMA HAKKINI ÇİĞNEMEK İÇİN VE KİMİLERİNİ DOKUNULMAZ KILMAK AMACIYLA ARAÇSALLAŞTIRILMASINDAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİL”

Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Çelik’in yargılandığı davaya ilişkin sosyal medya hesabından şu yorumda bulundu:

“Değerli gazeteci Mansur Çelik’e meslek yaşamının 28. yılında açılan, birçok haberciyi de taciz etmiş bu davalar, Terörle Mücadele mevzuatının halkın haber alma hakkınıçiğnemek için ve kimilerini dokunulmaz kılmak amacıyla araçsallaştırılmasından başka bir şey değil. Henüz soruşturma aşamasında konulan ve ilk duruşma kaldırılmasına yanaşılmayan yurtdışına çıkış yasağını da, mesleğimize yönelik kriminalize edici, kabul edilemez bir hakaret olarak görüyoruz. Bu keyfi kovuşturmaya son verilmesi her şeyden önce yargıya iyi gelecektir.”

NE OLMUŞTU

Adalet Bakan Yardımcılığı’na 2 Haziran 2022 tarihinde atanan Akın Gürlek’in başkanı olduğu İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi, 13 Ekim 2020 tarihinde Türk yargı tarihine geçen bir karar alarak Anayasa Mahkemesi’nin Enis Berberoğlu ile ilgili oybirliğiyle aldığı kararı tanımadı. Yerel bir mahkemenin en üst yargı organının kararını uygulamaması Türkiye’de bir ilk olduğu için bu kararın irdelendiği sayısız haber yapıldı.

ANKA Haber Ajansı da ertesi gün, 14 Ekim 2020 tarihinde, yargı haberlerinde geçmişten beri yapılagelen bir yolu izleyerek, “Türkiye Gündemine Damga Vuran Hakim” başlığı altında, Gürlek’in başkanlığını yaptığıİstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi ve İstanbul 37. Ağır Ceza Mahkemesi’nin basın ve ifade özgürlüğü ağırlıklı, tanınmış siyasetçilerin de içinde yer aldığı‘medyatik’ davalarda verdiği kararların yer aldığı imzasız, rutin bir haber yayınladı. Haberde görsel olarak sadece Çağlayan Adliyesi’nin tek kare fotoğrafına yer verildi.

Bu haberle ilgili birçok hukuki işlemin yapıldığı ise ANKA Yazıİşleri Müdürü Mansur Çelik’in 2022 yılının mart ayında Ankara’da polis ifadesine çağrılması ile ortaya çıktı. 18 Mart 2022 tarihinde Ankara Emniyet’ine giden Mansur Çelik’e, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütü Suçlar Soruşturma Bürosu’nun 2021/79473 sayısı ile soruşturma yürütüldüğü bilgisi verildi. İstanbul ve Ankara savcılıkları ve ağır ceza mahkemeleri arasında süren yetkisizlik-görevsizlik kararlarının ardından, davaya Ankara 22 Ağır Ceza Mahkemesinde bugün yapılan ilk duruşma ile başlandı.

Kaynak: ANKA Haber Ajansı