AMERİKANIN SESİ YAZDI;AVRUPA'DA TÜRKİYE DEPREMİ

AMERİKANIN SESİ YAZDI;AVRUPA'DA TÜRKİYE DEPREMİ

Mülteci sorununun çözümü amacıyla Brüksel’de düzenlenen AB-Türkiye zirvesine katılan...

Mülteci sorununun çözümü amacıyla Brüksel’de düzenlenen AB-Türkiye zirvesine katılan liderlerin Türkiye’nin önerdiği taslak metninin ayrıntıları konusunda görüş birliği sağlayamaması Berlin’de gündemin en önemli konusu oldu. Yapılan analiz ve yorumlarda zirvenin kararsız dağılmasının Başbakan Merkel için ne anlama geldiğinin yanısıra, bundan sonra Türkiye’nin Avrupa’daki rolü ön plana çıkan başlıklar.

Başbakan Davutoğlu, zirvede diğer AB liderlerine sürpriz bir teklif sunarak, Türkiye’den Avrupa’ya giren sığınmacıları geri almayı, karşılığında da ilk belirlenen 3 milyar Euroya ek olarak 3 milyar Euro, vize serbestisi anlaşmasının önümüzdeki Haziran’da başlaması ile Türkiye’nin AB üyeliği görüşmelerinin hızlandırılmasını talep etmişti.

Berlin’de başbakanlığa yakın çevrelerden basına sızan haberlere göre, müzakere edilen söz konusu taslak metni zirveden bir akşam önce Başbakan Davutoğlu’nun meslektaşı Angela Merkel ve AB Dönem Başkanlığını yürüten Hollanda Başbakanı Mark Rutte ile üçlü görüşmesinde formüle edildi. Konuyla ilgili haberlerde özellikle Merkel’in söz konusu taslağın göçmen krizinin hafifletilmesi planında büyük ölçüde katkı sağlayacağına inandığı ve adeta emrivaki yaparak diğer AB liderlerinin hazırlıksız yakalanmasını göze aldığı belirtiliyor.

Brüksel ve Berlin’deki Alman siyasi gözlemciler büyük beklentilerle başlayan zirvenin uzlaşma sağlanamadan sona ermesini, Merkel açısından bir ‘yenilgi’ olarak tanımlıyor ve Alman başbakanın tutumuyla diğer liderleri tam anlamıyla ikna edemediğini ve AB'deki çatlağın derinleştiğini savunuyorlar. Merkel zirve ile ilgili ‘Türkiye’nin AB’ye sunduğu önerileri memnuniyetle karşılıyoruz. Ancak karar vermek için birçok AB ülkesinin parlamentolarına danışmaları gerekiyor, gelecek haftaki AB zirvesine kadar zamana ihtiyacımız var’ şeklinde görüş belirtti.

Öta yandan yorum ve analizlerde sıklıkla dillendirilen bir diğer konu, Merkel’in sığınmacı kriziyle mücadelede Ankara ile işbirliğini ‘alternatifsiz’ olarak tanımlaması ile Türkiye’ye muhtaç duruma geldiği iddiası. Nitekim Frankfurter Allgemeine gazetesinde ‘Ankara’nın ödül pazarlığı’ başlıklı yorumda, Türk hükümetinin mülteci göçünü durdurmak için her geçen gün yeni talepler sunduğu ve ‘anlaşmanının bedelini artırdığı’ belirtiliyor. Yorumlarda Ankara’nın sığınmacı krizini ‘koz olarak kullandığı’, hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘Türkiye’nin talepleri yerine getirilmezse mültecileri otobüslere doldurup Avrupa'ya yollamakla’ tehdit ettiği vurgulanıyor.

Başbakan Angela Merkel’in Türkiye politikası nedeniyle eleştiri oklarının hedefinde yer almasına neden olan bir diğer konu, Türkiye’deki insan hakları ve medyaya baskı gibi gelişmelerin pazarlıklarda hemen hiç gündeme gelmemesi. Özellikle muhalefetteki Yeşiller ve Sol Parti’den siyasetçiler, Merkel’in Türkiye ile işbirliği uğruna her bedeli ödemeye hazır olduğunu savunuyorlar. Siyasal bilimci İsmail Küpeli, Türkiye ile yapılan görüşmelerde düşünce ve basın özgürlüğü, kuvvetler ayrılığı gibi konuların sümen altı edilmesinin Avrupa’nın demokratik temel prensipleri açısından doğru olmadığı görüşünde.

Kaynak:Haber Kaynağı