İLETİŞİM KURUMU BAŞKANI NEDEN DEĞİŞMİŞ
AKP Hükümeti’nin Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu yapıldığı gün poliste başlattığı ardından da polise ve diğer kurumlarda sürdürdüğü görevden almaların sadece Gülen Cemaati mensuplarına değil, Türkiye’deki yolsuzluk ve hırsızlıkları ortaya çıkarmaya çalışan ne kadar polis ve yargı mensubu varsa hepsine yönelik olduğu ortaya çıktı. Görevden almaların kamuoyuna Gülen Cemaati’nin “paralel devleti” temizleniyormuş gibi gösterildiği de anlaşıldı. Aynı zamanda, sadece Başbakan Erdoğan ve oğlu Bilal Erdoğan’a ya da hükümete uzanan değil, AKP’lilerin bulaştığı her türlü hırsızlık ve yolsuzluk iddialarının kapatılmaya çalışıldığı da belli oldu. Hükümetin, operasyonlar üzerine Telekomünikasyon İletişim Başkanı’nı (TİB) niye değiştirdiği de ortaya çıktı.
2500 POLİS 150 HAKİM SAVCI
Taraf Ankara Temsilcisi Hüseyin Özay’ın haberine göre; Yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun ardından Emniyet Genel Müdürlüğü'nde, HSYK 1. Dairesi'ndeki değişikliğin ardından da yargıda başlayan görevden almaların "perde arkası" netleşti.
Buna göre, görevden almalarla ilgili operasyonun ilk ayağı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda (TİB) yapılan dinleme kayıtlarının incelenmesi sonucu gerçekleşti. Türkiye genelinde, mahkeme kararları ile dinleme talebinde bulunan savcılar ile emniyet mensupları listelendi. Listeler doğrultusunda "2 bin 500" emniyet mensubunun görev yerleri değiştirilirken, aynı kapsamda 150 kişilik bir hâkim ve savcı listesinin hazırlandığı kaydedildi.
ÇALIŞMA MİT'TEN YAPILAN ATAMA İLE BAŞLADI
"Paralel devlete" yönelik hazırlanan listelerin öyküsü şöyle:
Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere hükümet üyelerinin, "paralel devlet" olarak nitelendirdiği Gülen Cemaati'ne yakın kamu görevlilerinin listelerine yönelik çalışma MİT kökenli Ahmet Cemalettin Çelik'in, 23 Aralık'ta TİB Başkanlığı'na atanması ile başladı. Bilgilerin paylaşılmasına karşı çıkan TİB personeli, torba yasayla verilen dokunulmazlıkla ikna edildi.
DİNLEME KARARI VERE TÜM HAKİMLER GÖREVDEN ALINDI
TİB kaynaklarından edinilen bilgiye göre; Türkiye genelinde mahkeme kararları ile ilgili yürütülen tüm teknik takipler TİB'in bünyesinde bulunan "ana dinleme sistemi" aracılığı ile kontrol ediliyor. Bu sistemde, MİT'in dışındaki emniyet birimlerinin gerçekleştirdiği dinlemeler takip edilebiliyor. TİB yönetiminin değişmesi birlikte, Türkiye genelinde gerçekleştirilen tüm yolsuzluk ve rüşvet soruşturmalarına yönelik teknik takipler masaya yatırıldı. Bu kapsamda, dinleme kararı alan hakimler, dinleme kararı talep eden savcılar ile dinleme işlemini gerçekleştiren ve dosyaları takip eden tüm emniyet mensupları tek tek belirlendi. Ve hepsi ile ilgili de ayrı ayrı liste hazırlandı. Her ne kadar listelerin, "paralel yapı" olarak nitelendirilen emniyet ve yargı mensuplarından oluştuğu söylense de bunlar arasında cemaat üyesi olmayan hatta, cemaat ile hiçbir ilgisi bulunmayan birçok kişinin de bulunduğu öğrenildi. Listelerde, her kesimden kamu görevlisinin bulunduğu kaydedildi. Paralel yapı olarak nitelendirilen ve görevden alınan tüm emniyet personelinin bir şekilde yolsuzluk ve rüşvet dosyaları ile ilgisi bulunduğu kaydedildi. TİB'den elde edilen veriler, MİT ile paylaşıldı.
DEHŞET BİR PLAN
Taraf’ın haberindeki bilgiler, Başbakan Erdoğan ve AKP Hükümeti’nin, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir skandalla hem kendilerini hem de tüm AKP’ye karşı her türlü yolsuzluk ve hırsızlık iddialarının kapatılmasının amaçlandığını gösteriyor.
Haberdeki bilgiler dikkate alınırsa, hükümetin, 17 Aralık’taki Büyük Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonu’ndan sonra uygulamaya koyduğu plan şöyle:
SKANDAL PLAN
Dört bakanın istifasıyla sonuçlanan operasyonu yapan İstanbul Emniyet Müdürlüğü şube müdürlerinin görevden alınmasının hemen ardından bir taraftan Gülen Cemaati’ne yakın olduğunu düşündüğü polis müdürlerini görevden alırken bir taraftan da Başbakan Erdoğan’a, oğlu Bilal Erdoğan’a, bakanlara ve AKP’ye uzanan her türlü hırsızlık ve yolsuzluk soruşturmasını kapatmak için TİB’deki mahkemeler tarafından verilen dinleme kararlarına ulaşmaya çalıştı.
Ancak anlaşıldığı kadarıyla TİB Başkanı Osman Nihat Şen ve ekibi hükümetin dinleme kararlarını hükümete vermeye ve incelemeye yanaşmadı. Bunun üzerine Şen görevinden alınarak yerine Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT( kökenli Ahmet Cemalettin Çelik getirildi. Çelik göreve başlar başlamaz, mahkemelerin verdiği bütün telefon dinleme kararlarını tek tek taramak istedi. TİB personeli ise dinleme kararlarının gizli olduğuna dikkat çekerek, buna karşı çıktı. Bunun üzerine personele, Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) personeli gibi yasal dokunulmazlık getirilme sözü verildi. Buna ilişkin düzenleme internete ağır sansür getiren torba yasa tasarısına hüküm konuldu. Hükümle, personelin hakkında dava açılması için TİB Başkanı'nın, başkanın hakkında dava açılması için Ulaştırma Bakanı'nın izin zorunlu hale getirilmesi garantisi verildi.
TİB personelinin korkusu giderildikten sonra dinleme kararlarının taranmasına başlandı. Hırsızlık, çıkar amaçlı suç örgütü, rüşvet, nüfuz suistimali, ihaleye fesat karıştırma gibi suçlardan verilen ne kadar dinleme kararı varsa tarandı. Tarama sonucunda, mahkeme kararlarını veren hakimlerin, dinleme kararı verilmesini isteyen savcıların, söz konusu suçlara ilişkin soruşturmaları yapan polis müdürlerinin isimleri çıkartılıp hükümete verildi. Hükümet de bunun üzerine bin 500 polis müdürünü cemaati, sağcı, solcu, liberal demeden hepsini görevinden uzaklaştırdı.
Başbakan Erdoğan da yaptığı konuşmalarda Gülen Cemaati’ne ağır suçlamalar getirerek, cemaatin devlette oluşturduğunu iddia ettiği “parelel devleti”, “çete” ya da “örgütü” temizleyeceğini söyledi. Cemaati kendisine karşı algı operasyonu yapmakla suçlayan Erdoğan, böylece görevden alınan ne kadar kamu görevlisi varsa hepsini cemaatçiymiş gibi bir algı yarattı. AKP ve Gülen Cemaati arasında uzun süredir süren bir çatışma olduğu için kamuoyu da yanıldı ve herkes görevden almaları cemaatçiler uzaklaştırılıyor, paralel devlet tasfiye ediliyormuş gibi algıladı. Böylece cemaatçi olmayanlar da cemaatçi damgasını yemiş oldu.
Hükümet, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda (HSYK) yüksek yargı kökenli beş üyenin taraf değiştirmesiyle birlikte kurulun 1. Dairesi’ni ele geçirdikten sonra TİB’de oluşturulan listede yer alan savcıları da görevlerinden almaya, tenzil-i rütbe ederek sürgüne göndermeye başladı.
Gelişme, AKP’nin demokrasinin ırzına geçen HSYK teklifinin yasalaşması ve HSYK’nın tamamen hükümete bağlanması halinde yargıda “cemaatçi” diye tam bir kıyım yapacağına, hukuk cinayetlerine imza atarak AKP’ye uzanan ne kadar yolsuzluk, hırsızlık, rüşvet, talan, vurgunları kapatacağına; AKP'lilerin yaptığı her türlü yolsuzluğun koruma ve kollama altına alınacağına işaret ediyor.