Abdüllatif Şener'den, Erdoğan'ı Şok Edecek Röportaj
Abdullah Gül Benim Adıma Parayı Yatırdı !
ABDÜLLATİF ŞENERDEN ERDOĞAN'I ŞOK EDECEK RÖPORTAJ
AKP'nin kuruluşunda önemli bir yeri olan ve 2003 Kasım seçimlerinden sonra, hem Maliye bakanı, hem de başbakan yardımcılığı görevinde bulunan ancak, Erdoğan ile bir türlü kanı uyuşmayan Abdüllatif Şener, researchturkey.org sitesine, çok ilginç açıklamalarda bulunduğu bir röportaj verdi. Yapılan söyleşinin yayınlanan 1. bölümünde okuyanları şok edecek ayrıntılar var. Abdüllatif şener'in açıklamalarından, Erdoğan'ın işin en başından beri, tek adam ihtirası ve Türkiye'yi tek başına dizayn etme şehveti olduğu anlaşılıyor. Yayınlanan 1. bölümde, şok açıklamaların özeti şu şekilde.
ÖNCEDEN ALINAN İSTİFA DİLEKÇELERİ
Başbakan Erdoğan`ın bakan olarak düşündüğü isimlerle önceden özel olarak görüşüp imzalı istifa dilekçelerini istediğini belirten Abdülatif Şener, daha sonra bu imzalı dilekçelerle üç bakanın görevden alındığını söyledi. İstifa dilekçeleri işleme konularak görevden alınan bakanların ise Sami Güçlü, Güldal Akşit ve Zeki Ergezen olduğunu söyledi.
AKP'nin kuruluşunda önemli bir yeri olan ve 2003 Kasım seçimlerinden sonra, hem Maliye bakanı, hem de başbakan yardımcılığı görevinde bulunan ancak, Erdoğan ile bir türlü kanı uyuşmayan Abdüllatif Şener, researchturkey.org sitesine, çok ilginç açıklamalarda bulunduğu bir röportaj verdi. Yapılan söyleşinin yayınlanan 1. bölümünde okuyanları şok edecek ayrıntılar var. Abdüllatif şener'in açıklamalarından, Erdoğan'ın işin en başından beri, tek adam ihtirası ve Türkiye'yi tek başına dizayn etme şehveti olduğu anlaşılıyor. Yayınlanan 1. bölümde, şok açıklamaların özeti şu şekilde.
ÖNCEDEN ALINAN İSTİFA DİLEKÇELERİ
Başbakan Erdoğan`ın bakan olarak düşündüğü isimlerle önceden özel olarak görüşüp imzalı istifa dilekçelerini istediğini belirten Abdülatif Şener, daha sonra bu imzalı dilekçelerle üç bakanın görevden alındığını söyledi. İstifa dilekçeleri işleme konularak görevden alınan bakanların ise Sami Güçlü, Güldal Akşit ve Zeki Ergezen olduğunu söyledi.
Şener, Özelleştirme İdaresi`ni bıraktıktan hemen sonra idare üst kurulunda görevlendirilip, kendisine imza için getirilen ilk dosyanın Özelleştirme İdaresi`nde tartışarak bıraktığı dosya olduğunu, bu yüzden onu imzalamadığını ve Başbakan`ın bu olaydan dolayı kendisiyle tam iki ay küs kaldığını sözlerine ekledi.
YA BU KOLTUKTAN ALIRIZ YA DA...
İşte eski Maliye Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullatif Şener’in söz konusu röportajından çarpıcı bölümler:
“Siz açıklamalarınızda AK Parti’deki Bakanlığınız döneminde inanmadığınız hiçbir karara imzanızı atmadığınızı söylemiştiniz. Özellikle bazı kritik özelleştirme kararlarına sizin karşı koyduğunuz gündeme geldi. Hatta bu tip haberlerin devamında Özelleştirme İdaresi de sizden alınarak Maliye Bakanlığı’na bağlandı. Bakanlığınız döneminde özelleştirme kararlarına hiç imza atmadığınız doğru mu? Genel olarak özelleştirmeye karşı mısınız yoksa başka nedenlerle mi özelleştirme kararlarına karşı çıkıyordunuz?
Ben özelleştirmeye karşı değilim. Özelleştirme İdaresi bana verildiğinde Abdullah Gül Başbakan’dı. Kendisi devlet bakanlıklarına, Başbakan yardımcılıklarına ki bunlar da devlet bakanlığı sayılıyor, hangi birimlerin bağlanacağını önceden çalışmış. Bana da şunları vereceğini söyledi tam listeyi açıklayacağı gün. Listeye baktım. Listeyi pek beğenmedim aslında ve kendisine dedim ki şunu benden al, şunu bana ver. Mesela Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) listede değildi, DPT’yi görüşmemiz sırasında aldım bana bağlı şeyler vardı onu da başkasına ver dedim. Bana verilen şeyler içinde Özelleştirme İdaresi de vardı bunu da benden al demedim, onu kabullendim ve aldım. Erdoğan Başbakan olunca da aynı görevlendirme devam etti. Eğer özelleştirmeye karşı olsaydım doğrudan özelleştirmeyi benden alın derdim. Çünkü o safhada istediğimi alıp bırakma gücüne sahiptim. Daha sonra Başbakan ile aramızda ihtilaf başladı. Bu ihtilafın bir parçası olarak Özelleştirme İdaresi’ni bırakmak zorunda kaldım. Özelleştirme ile ilgili ihale takvimlerini belirledik. Özelleştirme ile ilgili bütün kuruluşların özelleştirme programlarını hazırladık. Hangi kuruluşun hangi tarihte ihaleye çıkacağını da belirledik. Ben bunu basın açıklamasıyla da açıkladım. Ama hiçbir kuruluşun özelleştirmesi için ihaleye çıkamadan ben bırakmak durumunda kaldım. Onun için hiçbir özelleştirmede imzam yoktur. Özelleştirme İdaresi’ni bıraktıktan sonra Başbakan beni Özelleştirme Yüksek Kurulu’na yazmıştı. Daha önce tartıştığımız, daha önce özelleştirilmiş bazı kuruluşların taksitlerinin ertelenmesiyle ilgili bir kararı getirdiler bana imzaya Yüksek Kurul üyesi olarak. 4 tane kuruluş. Bizden önceki dönemde ihaleyle devletten bir şeyler almışlar. Farklı taksit yılları var. Örneğin 8 yıl içinde ödeyecekler borçlarını. Faizlerini silen taksitlerini 12 yıla çıkaran karar. Bu uygulamalar özelleştirme mevzuatına da aykırı. İlk başta taksit süresini 12 yıl diye ilan etsen ona farklı para söyleyecek ihaleye girecek insanlar olacak. Burada doğrudan yolsuzluk var bana göre. Bana getirdi imzaya özelleştirmeden sorumlu bakan, ben Özelleştirme İdaresi’ni bıraktıktan sonra Kemal Bey (Maliye Bakanı Kemal Unakıtan) almıştı, baktım, Başbakan imzalamış öbür hiçbir bakan imzalamamış, ikinci imzaya bana getiriyor. Aslında Başbakanın en son imzalaması lazım, Başbakan’dan önce benim imzalamam lazım, en önce de özelleştirmeden sorumlu bakanın kendi imzalaması lazım. Ama bana imzaya getirenin, bakanın bile imzası yok. Bu kararın anlamı ‘Ya seni bu koltuktan alırız ya da burnunu sürteriz demek’ dedim. ‘Koltuktan alabiliyorsan al alamıyorsan burnumu sürttürmem, al götür bunu’ dedim. Bu Erdoğan’ın Başbakan oluşunun ilk ayıydı.
BAŞBAKAN 2 AY KÜSTÜ
Türk kamu yönetiminde böyle bir kararın diğer bakan ve ilgili bürokratlar imzalamadan Özelleştirme Yüksek Kurulu üyesi Başbakan Yardımcısı olarak size getirilmesi usulen doğru değil zaten, öyle değil mi?
Tabii ki bu yanlıştı. Zaten en başta da bu sebepten, tabii bir sürü sebebi de vardı da, bu konu da sebeplerden biriydi. Ben Özelleştirme İdaresi’ni bıraktıktan hemen sonra beni idare üst kurulunda görevlendiriliyorsunuz ve ilk imzaya getirilen bu oluyor. Benim daha önce tartıştığım Özelleştirme İdaresi’nden bıraktığım konuyu içeren şey geliyor önüme. Ben imzalamadım ama Başbakan bu olaydan dolayı benimle tam iki ay küs kaldı. Aramızın açık olduğunu kamuoyu bilmesin diye yurt dışına giderken Başbakanlık vekâletini bana bırakır giderdi. Yurt dışına giderken protokol gereği yolcu ediyorsunuz gelince karşılıyorsunuz, basın toplantısı yapıyorsunuz. Basın toplantısında yanında oturduğum halde benle konuşmazdı ama vekâletleri bırakır giderdi. Sonunda dedim ki, bir gün gece 12’ye doğru odasına gittim, ‘Ya 2 aydır konuşmuyoruz, siz en iyisi Özelleştirme Yüksek Kurulu’ndan da beni alın da rahat edin’ dedim. Başbakan Erdoğan ‘Ama sıkı duracaksın’ dedi, kendi tabiri aynen bu. ‘Ben zaten her zaman sıkıyım’ dedim, yani dışarı laf çıkmayacak demek istedim. Ve o kadar sıkışmış ki gece 12’ye geliyor ama o günün tarihli Resmi Gazetesinde yayınlanarak hemen ertesi günü beklemeden beni Özelleştirme Yüksek Kurulu’ndan aldı. Böylece ne Özelleştirme Yüksek Kurulun’da bulundum ne de Özelleştirme İdaresi başlangıçta bende olduğu halde sürdürdüm. AK Parti dönemindeki özelleştirmelerde benim imzam yoktur. Ama benim bazı özelleştirmelerde imzam vardı. 1996-97 Maliye Bakanlığı döneminde de ben Özelleştirme Yüksek Kurulun’un üyesiydim ve o dönemdeki özelleştirmelerde benim imzam vardır.
3 BAKANIN İSTİFASININ PERDE ARKASI
Sayın Başbakan Erdoğan’ın bakanları görevlendirmeden onlardan imzalı istifa mektubu aldığı bilgisi kamuoyuna yansıdı. Bu doğru mu?
Doğru. Kendisi siyasi yasağı kalkınca Siirt’ten milletvekili oldu. Partinin Genel Başkanı Başbakan olunca, Gül Başbakanlığı bırakmak durumunda kaldı. O da Başbakanlığı üstlendiği zaman Anayasa gereği hükümet değişmiş oluyor. Gül hükümeti 58. Hükümetti, Erdoğan hükümeti 59. HHhHükümet olarak göreve başlayacaktı ve bakanları tekrar Başbakan olarak Cumhurbaşkanı’na teklif edecekti, yani Erdoğan, Ahmet Necdet Sezer’e teklif edecekti. Yeni Bakanlar Kurulu listesini hazırlarken bakan olacak olmayacak bir sürü insanla görüştü. Ama bakan olacak insanlarla özel olarak görüştü. Ve istifa dilekçesini istedi.
1991’den bu yana siyasetin içindesiniz, bu bir gelenek midir? Sayın Gül ya da Sayın Erbakan Başbakan olurken istememiş miydi?
Hayır. Abdullah Gül de istememişti, Erbakan Hoca da istememişti. Ama Erdoğan’ın Başbakanlığında istifa dilekçesi istedi, imzaladım verdim ama dilekçeyi almak ve işleme koymak aynı şeyler değildir. Sizin konumunuz riskliyse siz o dilekçeyi işleme koyamazsınız. Nitekim daha sonra 3 Bakan bunlar kullanılarak görevden alındı.
Göreve başlarken alınan istifa dilekçeleri işleme konularak görevden alınan Bakanlar kimlerdi?
Göreve başlarken alınan istifa dilekçeleri işleme konularak görevden alınan Bakanlar; Sami Güçlü, Güldal Akşit ve Zeki Ergezen’dir. Bunların haberi yokken bu peşinen aldığı istifa dilekçeleriyle Köşk’e çıkıp görevden alma işlemini yapmış Başbakan çünkü ilgili bakan arkadaşlar haberlerinin olmadığını söyledi. Ama haberleri var diye listeler götürüldü. Sayın Erdoğan sadece Bakanlar’dan değil, bağımsız bazı kurumların üst düzey bürokratlarının atanmaları sırasında da peşin istifa dilekçesi almıştır. Biz de 5 yıl beraber olduğumuz dönemde çok ana konularda ayrı düştük. Özelleştirme gibi kurumlar, 50’ye yakın Genel Müdürlükler vardı. Pek çok konuda karşı koymuşluğum oldu. Örneğin kamuoyuna yansıyan Galataport ihalesi vardır, koşulları çok yanlıştı. İmar düzenlemeleri yasaya aykırıydı. Mahkemeler de öyle karar verirler dedim ve bana imzalattırmaya çalıştığı halde imzalamadım. Ama bu tüm zıtlaşmalara, ısrar ettiği konularda ters düşmelere rağmen elindeki istifa dilekçemi işleme koyamadı.
GÜL BENİM ADIMA PARAYI YATIRDI
Neden sizinle ilgili işlem yapamadı sizce? Pek çok tartışmanıza rağmen istifa dilekçenizi işleme koymadı Sayın Başbakan?
Kamuoyunda partinin bilinen birkaç isminden biri benim. Benimle kavga çıkarıp beni Bakanlar Kurulunun dışında bırakmaya çalışması doğrudan kendini yıpratacak, parti tabanındaki algısını bozacak bir şeydi o gün itibariyle. Tabii bir Başbakan bir Başbakan Yardımcısıyla bir süre yürüdüyse risklerinin ne olduğunu bilemez. Onun hakkında ne bildiğimi bilemez. Benim onun hakkında bildiklerim onun için daha büyük riskler getirebilir. Çok kesin bir kırılma yaşadığı takdirde o riskleri kaldıramayabilir. Bunları tartmak zorunda ve tartıyordu da. Hatta 2007’de ben aday olmayacağımı açıkladığım zaman aday olmamamdan bile çekindi ve Abdullah Gül’le birlikte gece 12’den sonra Başbakanlık konutunda beni tekrar aday olmam için ikna etmeye çalıştılar. Adaylık başvurusuyla ilgili partiye 2000 TL para yatırılması lazım biliyorsunuz, Gül benim adıma parayı yatırmıştı. Buna rağmen ‘ben aday değilim’ dedim, ‘zorlamayla olmaz bizim yolumuz ayrılıyor’ dedim ve aday olmadım.”