Cuma Hikmet
25 MART'TA NE AÇIKLANACAK
Cumhuriyet tarihinin en kritik seçim süreci sonuçlarını yaşamamıza, sadece beş gün kaldı. Hangi açıdan bakarsak bakalım; 30 mart 2014’den sonra, hiçbir şey eskisi gibi olmayacak sonuçta.
Peki neden kritik bu seçim?
Bu sorunun yanıtını neredeyse bilmeyen yok. Bu yüzden o ayrıntıları geçiyorum. Ben o kritik tarihe kalan beş günü konuşmak istiyorum yüksek sesle.
Basit, sade ve ekonomik bakalım olaya bu yüzden. Yol uzun, yollar bozuk ve zaman az.
İnsanlar geldiğimiz nokta itibariyle, şu soruların yanıtını merak ediyor .
*Ortaya atılan ve Erdoğan tarafından “Paralel Devlet” olarak tarif edilen bilinmez, görünmez, güçlerin, 25 Mart günü açıklayacakları şey nedir?
*Bu güne kadar meydana gelen gelişmeler ve ayın 25’inde açıklanacak olan iddialar seçim sonuçlarına ne şekilde etki edecektir?
Önce, şu 25’in de açıklanacağı öne sürülen ve başta sosyal medyada ve medyanın büyük bir kısmında, ayrıntıları tartışılmakta olan konuları bir ele alalım. Sonrada, açıklanması muhtemel olanlar içerisinden, ciddiye alınabilecek önemde olanları ayırıp, analiz edelim isterseniz.(Çünkü o kadar çok iddia var ki sadece Fuat Avni’nin yazdıkları bile bir kaç cilt kitap olabilir)
Ortalıkta dönen iddialara göre, 25 Mart günü şu konuların bir ve ya bir kaçı açıklanacak. Önce konuları sıralayıp ardından, o konuda ne düşündüğümü nakletmeye çalışacağım.
BİRİNCİ İDDİA; Çok önemli bir siyasetçi hakkında, feci bir seks ve zina skandalı, sesli ve görüntülü olarak açıklanacak.
Başta sosyal medya da ve çoğu kimliksiz künyesiz haber sitelerinde yer alan bu iddiaya ilişkin, ortaya atılacak olan tüm kanıtlar toplum vicdanında asla mahkûm edilmeyecektir. En başından şunu söyleyeyim. Eğer böyle bir şey ortaya atılacaksa, hem ortaya atanların, hem de bu iddiaya sahip çıkanların sicili tehlikeye girecektir.
Geçmiş örneklerden de çok iyi biliyoruz ki; bu tip skandallar, sadece içinde olan kadın tarafın hayatını zehir edecek, erkek tarafı ise," elinin kirini yıkayıp" işine gücüne bakacaktır. Bence bu çatışmayı bu günlere getiren “paralel devlet” lakaplı taraf, bu gerçeği bilerek bu konuya ya girmeyecek ya da iddiaların ana fikri olarak ortaya koymayacaktır.
İKİCİ İDDİA;“Muhsin Yazıcıoğlu kaza kurbanı değil resmen cinayete kurban gitti” iddiasının kanıtları ortaya koyulacak.
Bu konu çok uzun zamandır tartışılıyor. Tıpkı Eşref Bitlis olayında olduğu gibi sonsuza kadar tartışılmaya da devam edilecektir. Ya da Gaffar Okan dramı gibi bitmeyecektir. Çünkü bu tür suikast ve cinayetler, profesyonel yöntemlerle ve karmaşık ilişkiler ağı ile planlanır ve hayata geçirilir. Bu nedenle derin yapıların ve karanlık güçlerin gerçekleştirdiği bu eylemler, hiçbir zaman net olarak aydınlatılamamıştır. Bunun ses kayıtlarını, belgelerini ortaya atmak bana göre, yine tali ve tamamlayıcı etkiler yaratabilir, hükümeti düşürmez.
Bu nedenle de, ne failler bulunabilir ne de amaçlar ortaya çıkarılabilir. “Yazıcıoğlu ölümünden kimin ne çıkarı olabilir?” Bu sorunun; ortalıkta konuşulan iddialar içerisinde somut bir yanıtı yoktur toplum nezdinde çünkü. Bence “Paralel Taraf” böyle karmaşık bir iddiayı, tüm toplumun , tartışmasız kabul edebileceği bir şekilde asla ortaya konulamayacağını, görebiliyordur diye düşünüyorum.
ÜÇÜNCÜ İDDİA; Barış süreci konusunda, “hükümet ve İmralı arasında sürdürülen pazarlığa dair görüntülü ve belgeli kanıtlar “ortaya çıkacak.
Barış süreci konusu yaşadığımız coğrafyada ve zamanda, çok hassas bir konudur. Bir yandan “aşağısı sakal, yukarısı bıyık” bir tartışma konusu haline getirilmiştir. Bıçağın iki yanı da keskindir kısaca.
Bu nedenle; hükümeti ve Erdoğan’ı bitirmek isteyen “Paralel Tarafın”, elinde her ne varsa ortaya çıkanlardan başka, “Erdoğan’ı devirme amacını” gerçekleştirmeye yardımcı olmayacağı neredeyse %100 dür.(Zaten Erdoğan’da bunun farkındadır, her mitinginde “Süreci Baltalıyorlar” demekte)
Söz gelimi; ortaya çıkacağı iddia edilen “İmralı’ya verilen sözlerin” kesin kanıtları çok net olsa bile, sonuç olarak toplumu yine kararsız parçalara ayıracaktır.
Bu nedenle; bana göre,” Erdoğan’ı devirecek” diye iddia edilen kanıtlar, bu konuda da işe yarmayacaktır. (Apo’nun Oslo’ya götürülmesi, dışarda ameliyat ettirilmesi hatta özerklik sözü, bayrak v.b sözü iddialarına toplum çoktan alıştırılmış durumdadır zaten)
DÖRDÜNCÜ İDDİA; Bu güne kadar çıkmış olan yolsuzluk ve rüşvet iddialarını netleştirecek çok daha net ve inkârı olanaksız belge ve kanıtlar ortaya çıkarılacak.
Cumhuriyet tarihimizde hükümetlerin halkın gözünden düşmesinin en temel sebebi, daima yolsuzluk ve rüşvet konuları olmuştur. Bu nedenle ben bu maddenin konusunu, “Paralel “ lakaplı tarafın, en önemli kozu olduğundan emin olduğunu düşünüyorum. (Geçmiş hükümet ve partilerin tarihlerine de bakın)
Tüm iddiaların ses kayıtlarını ve kanıtlarını bu güne kadar büyük bir ustalıkla servis eden taraf, gerçekten de oluşturmak istediği etkiyi, toplum üzerinde yaratmayı başarmış ve yeterli desteği almış durumdadır bana göre. Fakat henüz sonuca ulaşamamış ve karşısında güçlü bir direniş ile karşılaşmıştır. Üstelik o güç, elinde ki olanakları azami bir gayretle kullanarak, yapılan operasyonun toplum üzerinde ki olası etkisini karşılamış, kendi hâkim tabanı üzerinde ise kısmen inandırıcılığını sağlamlaştırmıştır.
Bu nedenlerle ben, 25 Mart’ta açıklanacağı iddia edilen, “Erdoğan ve hükümetini” düşürecek kadar önemli konunun, yine yolsuzluk ve rüşvet iddiaları üzerine kurulu olabileceği ihtimalini kuvvetli görüyorum.
Belki diğer başlıklar, amaca destek konular olarak arkasından gelebilecek, işin tuzu biberi olarak eklenecektir. Ama gerçekten de bu etkiyi yaratabilecek tek konu, "yolsuzluk ve rüşvet" iddialarının tüm ayrıntılarını net bir şekilde ortaya çıkarmakla mümkün görünmektedir.
Çünkü an itibariyle, ortada bir çuvala sığdırılmış mızrak vardır. Mızrak dışarı çıkartılmalı, tüm kamuoyunun gözüne sokulmalıdır. Kolay mıdır bu? Hayır ama olması gereken budur.
Bu saatten sonra ise artık; iddiaların inkârı kabil olmayacak şekildeki kanıtlarını, toplumun gözü önüne sermekle gerçekleşebileceği çok nettir. Bence bunun da farkında, kim oldukları bilinmeyen taraf.
İşte 25 Mart ve sonrasını belirleyecek, "Erdoğan ve AKP’den artık bıkmış, usanmış", olanlara vaat edenler, sırtlarına aldıkları büyük riskin, bütünüyle farkındadırlar diye düşünüyorum, olması gerekeni söylerken.
Eğer derslerine çalışmadılarsa ve vaat ettikleri şeyi yapamazlarsa, hem onlara inananları hem de kendilerini destekleyenleri büyük bir riske atmış olacaklardır sonuç olarak.
Net olan bir şey var bu arada. Bu savaşın mağluplarına bu ülkede yaşama şansı yoktur bana göre ve bundan böyle. İşte bu yüzden çok önemli bir beş gün var önümüzde.
Hadi finale birazda heyecan katalım şimdi. Hani hep birlikte, sıralı 140 karakter kehanetlerini merakla beklediğimiz, Fuat Avni gibi getirelim sonucu.
Ya da size 25 Mart için, bir ipucu vereyim en azından. Gizem falan olsun içerisinde biraz.
Ben diyorum ki mesela, “Başbakanlığa tahsis edilmiş uçakları yakın takibe alalım imkânımız varsa. “ Nerelere gitmişler, gidiyorlar, gidecekler?