2015 (GİRDİ Mİ?)


Çerez merez alamadık tabii. Ama yılbaşı akşamı ya, Tanrının bize verdiği nimetlerin cukkalananlardan geriye kalanı soframızdaydı.
Ekmeğimize tebelleş olanları uygun bir dille (vücut dilimizin de yardımıyla) andıktan sonra yavaş yavaş “ne olacak bu memleketin hali” aşamasına geçtik.
İlginçtir, başat konu inanç sistemleriyle yılbaşı eğlencesi arasındaki ilişkiydi. Bi ara, “şu nimet altın varaklı bardakta olsaydı (hani şu tanesi bin lira olandan); acaba bir tat ya da algı değişikliği yaşanır mıydı” sorusu ortama düşünce, “fırsat bu fırsat”, deyip daldım ben:
-Her ikisi de görece kavramlar olan tat ya da algıyı, bardağa bağlamaktansa fıtratla ilişkilendirmek daha açıklayıcı olabilir. Kaldı ki… diye başladım ama sözün gerisini getiremedim. Muhterem eşim:
-Tamam da, bu dille felsefe yapılıyor muydu?”, diye nezaketle sözümü kesince ben sustum.  
Muazzez Ablanın yılbaşı ve çam süslemeleri konulu açıklamaları,
Hicri takvimin Sultan Reşat tarafından kaldırılması,
Batılıların Noeliyle bizim yılbaşının farklı zamanlara denk gelişi,
Patara’da doğup Demre’de yaşayan Aziz Nikola (Noel Baba) ile hemşehrilik ilişkilerimiz,
Noel Baba çuvalla getirirken bizim “baba” ların çuvalla götürüşleri…
Masaya yatırıldıktan sonra yeni yıla uykuda girelim, deyip yattık.
Sabahtan bi de kalktık ki, zamlar girmiş.
Şimdi 100 lira verip bir şişe rakı alsan, yaklaşık 80 lira giriyor.
Yani helalı hoş olsun, imamın, memurun maaşı ödenecek, saraylar yapılacak, uçaklar, Mersedesler alınacak… devlete para lazım, 80 lira nedir ki?
Demek istediğim; biz alışkınız da, keşke biraz beklenseydi. Daha sabah mahmurluğunu üstümüzden atamamıştık.  

Önceki ve Sonraki Yazılar