17 ARALIKTA EVDEN TAŞINAN PARALAR İSVİÇRE'DEKİ PARALAR MI?
"1 değil, 10 milyar dolarlar"... Başbakan Erdoğan'a; “İsviçre Bankalarındaki paralarla ilgili” çok zor sorular... Başbakan CHP'nin bu sorularına cevap verir mi?
Hükümetin, İsviçre bankalarındaki Türklere ait 100 milyar doların ülkeye getirilmesi için 2009’da başlattığı çalışmalarından vazgeçtiği ortaya çıktı.
CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, bu çalışmalardan Erdoğan’ın İsviçre’de olduğu iddia edilen paraları nedeniyle vazgeçildiğini ileri sürdü. Kart, Erdoğan'ın 1 milyar doları değil 10 milyar dolarının bulunduğu bulgusunun söz konusu olduğunu savundu. Kart, Erdoğan’ın evinde olduğu ve 17 Aralık’taki operasyon sırasında polisin baskın yapması endişesiyle arabalarla taşındığı iddia edilen paraların Varlık Barışı ile İsviçre’den getirilen paralar mı olduğunu sordu.
Çarpıcı bilgi ve iddiaları Kart gündeme getirdi. Meclis’te bugün İsviçre bankalarındaki paralara ilişkin bir basın toplantısı düzenleyen Kart, ABD ve Fransa’nın 2008’de İsviçre’deki bankalarda vatandaşlarına ilişkin hesapların bilgilerini aldığını anımsatarak şunları söyledi:
“OECD (Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü) ve diğer uluslararası verilere göre; İsviçre başta olmak üzere Lüksemburg, Belçika, Avusturya ve Almanya gibi ülkelerde, Türklere ait 20 bini aşkın hesapta 100 milyar doların üstünde para bulunmaktadır. Bu miktarın 60 milyar doları aşan kısmının İsviçre Bankalarında olduğu tahmin edilmektedir. ABD yönetimi de 52 bin ABD vatandaşının İsviçre Bankalarında 15 milyar dolarlık bir hesabının bulunduğunu ifade etmiştir.”
ERDOĞAN VE AİLESİ PARA GETİRDİ Mİ?
Bütün bunlar birlikte değerlendirildiğinde; artık bu sürecin siyasi ve anayasal sorumluluğunun Recep Tayyip Erdoğan’la sınırlı olmadığını, hükümetin kurumsal ve müteselsil olarak sorumluluğu olduğunu ifade eden Kart, hükümet ve Erdoğan’a şu soruları yöneltti:
(1) Maliye Bakanlığı’nın 01.09.2009 tarihli açıklamasına göre; artık Gelir İdaresi Başkanlığı ya da MASAK gibi kuruluşlar, gizli hesaplar konusunda doğrudan bilgi isteme başvurusu yapabileceklerine göre; Türkiye neden bu yönde başvuruda bulunmamaktadır? Bu yönde başlatılan çalışmalar neden durdurulmuştur?
Gelir İdaresi Başkanlığı ya da MASAK gibi kuruluşlar artık neden konuşamaz hale gelmişlerdir?
(2) Wikileaks Belgeleri, The Times ve Türkiye’deki bir bölüm Medya da Recep Tayyip Erdoğan’ın, İsviçre’deki bankalarda milyar dolarlar seviyesinde gizli hesaplarının bulunduğu ısrarla ifade edilmesine rağmen; R.Tayyip Erdoğan bu yayın organları aleyhine neden yasal yollara başvurmamaktadır? Ya da İsviçre mercilerinden bu yönde resmi belge alma grişiminde bulunmamaktadır?
Abdülkadir Aksu Başkanlığında kurulduğu ifade edilen ve AKP adına da davalar açacağı bildirilen bu Komisyon, bu güne kadar neden hiçbir çalışma yapmamıştır?
(3) "Varlık Barışı” yasası olarak bilinen 6486 sayılı yasanın 13 ve ilgili maddelerini esas alarak; Recep Tayyip Erdoğan ve 2. dereceye kadar olan kan ve sıhri hısımları ile gelinleri ve damatları; bu yasadan yararlanmak için herhangi bir başvuruda bulunmuşlar mıdır?
“ÇALIŞMALAR KADÜKLEŞTİRİLDİ”
Türklere ait bilgileri, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) başkanlarnının doğruladığını belirten Kart, ABD ve Fransa’nın İsviçre’den istedikleri bilgileri almalarının ardından AKP Hükümeti’nin de Türk vatandaşlarının İsviçre bankalarındaki paralar için harekete geçtiğini bildirdi, şu bilgileri paylaştı:
“İsviçre’de bulunan paraların, Türkiye’ye getirilmesi yolunda yasal anlamda 2008-2009’lu yıllarda ciddi çalışmaların yapıldığı görülmektedir. Maliye Bakanlığı bu yönde, 1 Eylül 2009 tarihinden sonra iddialı açıklamalar yapmıştır. Hükümete yakın olan medya organları da bu durumu , Hükümet’in kendisine duyduğu güven ve başarı olarak kamuoyuna sunmuşlar ve bu yönde değerlendirmeler yapmışlardır.
“Ancak, aradan geçen 4-5 yılın ortaya çıkardığı tablo şudur: Sözü edilen bu çalışmalar sonuçlandırılmamıştır. Çalışmalar kadükleştirilmiştir. Bir taraftan Wikileaks belgeleriyle ileri sürülen iddiaların içeriği, bir taraftan banka hesap sahiplerinin baskıları ve nihayet bizzat Hükümet’ten kaynaklanan sebeplerle; tüm bu çalışmaların askıya alındığı anlaşılmaktadır. Hükümetin, İsviçre’deki banka hesaplarından kişisel olarak ve siyaseten endişe duyduğu anlaşılmaktadır. Süreç artık bu noktada kilitlenmiş durumdadır.”
WIKILEAKS’TEKİ RÜŞVET İDDALARI
Konuya ilişkin 2011 ve 2012’de verdikleri soru önergelerine bugüne kadar yanıt alamadıklarını belirten Kart, şöyle konuştu:
“Sözgelişi; AKP’li bir ismin -milletvekilinin- 2004 yılında Türkiye’ye valiz dolusu dövizle para getirdiğini; Wikileaks belgelerine göre, ABD Büyükelçisi Eric Edelman ile Başbakan arasında, İsviçre’deki sırdaş hesaplarla ilgili görüşmelerin yapıldığını, görüşmeler sonucunda Türkiyenin dış politikasını, ABD çıkarları doğrultusunda yönlendirecek mutabakatların sağlandığını, bu durumun Wikileaks belgelerine yansıdığını ve 30 Aralık 2004 tarihli Kriptoya konu olduğunu; muhtelif soru önergeleriyle dile getirmiş isek de, bu önergelerimiz bugüne kadar cevaplandırılmamıştır. Bu Kriptolarda R.Tayyip Erdoğan’ın, uluslararası boyutu olan iş ve ihalelerde ‘rüşvet aldığı’ yönünde de suçlamalar vardı.”
“UTANÇ BOYUTLARINDA, ÖRGÜTLÜ...”
Başbakan Erdoğan’ın, Wikileaks belgelerindeki iddialar üzerine İstanbul Milletvekili Abdülkadir Aksu başkanlığında bir komisyonunun kurulduğunu açıkladığını anımsatan Kart, Bu gelişmelerle 17 Aralık sonrasında ortaya çıkan bulguların birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Keza, Abdülkadir Aksu başkanlığında (!) komisyon kurulmasını da son derece önemsediğimizi, bu Komisyonun, uluslararası adli mercilerde Türkiye Cumhuriyeti Başbakanının ve Türkiye Cumhuriyetinin saygınlığını koruma noktasında mücadele vermesinden memnuniyet duyacağımızı hep ifade ettik.
“AKP sözcüleri de bu arada başta Bülent Arınç olmak üzere, parti olarak ayrıca dava açacaklarını ifade ettiler. Ancak, aradan geçen 4-5 yılın sonunda bu yönde hiçbir çalışmanın olmadığı bilinmektedir. Bülent Arınç’ların yine ‘karartma’ rolünü üstlendiklerini ibretle görüyoruz. 17 Aralık sonrasında ortaya çıkan dokümanlar, bu sürecin utanç boyutlarına vardığını ve artık örgütlü bir hale geldiğini doğrular niteliktedir. Kamuoyu ve halkımızın bir kez daha kandırıldığını görüyoruz. Başbakan ve AKP sözcüleri, o gün için yalan beyanda bulunarak, kendilerince günü kurtarmışlardır.”
“10 MİLYAR DOLAR SEVİYESİNDE”
Kart, kamuoyunda “Varlık Barışı” olarak bilinen yasaya da dikkat çekti. Kart, 21.05.2013 tarihinde çıkarılan 6486 sayılı yasanın, Türklere ait yurtdışındaki tüm varlıkları kapsadığını vurgulayarak, şöyle konuştu:
“Aslında 17 Aralık sonrasında ortaya çıkan bu bulgular; gayriresmi Suudi Arabistan ve Katar ziyaretleri ve yukarıda anlatımı yapılan süreç hep birlikte değerlendirildiğinde; hem Wikileaks belgesindeki iddia ve suçlamaların ve hem de İsviçre ya da başka bir ülkedeki ‘gizli hesap’ iddialarının kuvvet kazandığı görülmektedir. Bu yöndeki suçlamaları ‘güçlendiren’ somut gelişmelerle karşı karşıyayız. Recep Tayyip Erdoğan ve aile bireylerinin; artık milyar dolarlar seviyesinde değil, 10 milyar dolarlar seviyesinde haksız ve yasa dışı bir mal varlığına sahip oldukları yönündeki bulgular güçlenmiştir. Kamuoyundaki yaygın kanı da bu yöndedir.”
Kaynak: