50 yıldır orucu bozan şeyleri dinlediği halde bir türlü öğrenemeyen necip Türk Milleti, “Çalıyor ama iş de yapıyor”, önermesini tuttu. Tutmakla kalmadı, önermeyi oya gibi işleyip ete kemiğe büründüren siyaset esnafını da ödüllendirdi. Her seçimde ödüllendirilen siyaset esnafı da, “madem millet sevdi; daha da geliştirelim, derinlik kazandıralım önermeye” dedi, çıktı yola.
Önermenin türevleri ortalıkta dolaşıyor:
-Tamam, yalancılığı var ama mütedeyyin adamdır.
-Rüşvetçidir ama olsun, hacca gider her sene.
-Gıybeti sever, iftiracıdır ama bakma, orucuna sağlamdır.
-Kibirlidir, yeri gelir şirke de girer ama; iyidir, dini bütün adamdır.
-Adaletli iş yapmaz, adam kayırır filan ama namazında niyazında adamdır.
-Hırsızlığı, yolsuzluğu yapar; haram da yer tamam. Ama kutsal bir amaç için yapıyor, hakkıdır!
İyiliğin benimsenmesi emek istiyor, zaman gerektiriyor ama kötülüğün yayılması için zahmete gerek yok, kötülük bulaşıcı.
Sen yalancıyı ödüllendirirsen, hırsızı el üstünde tutarsan, rüşvetçiyi yüceltirsen, yolsuzluk yapanı bağrına basarsan; geliştireceği savunma refleksine de eyvallah diyeceksin.
Besmele ile başlıyorsa her türlü ahlaksızlığı yapar ki sayendedir.
Yaptırma.
Yalan söyleyen bakkaldan ekmek alma.
Rüşvet alan adamın çayını içme.
Gıybet edenin yanında oturma.
Kibirliye selam verme.
Tükür yüzüne ahlaksızın, hainin.
Yaşanılası bir dünya için.