Olayların başladığından bu yana televizyonlara çıkan ve ekonomik durumu yalnızca rakamsal/niceliksel büyüklüklerle,sermaye piyasalarının çıkarları açısından ölçen bir kesim gösterilerin son 10 yılda ekonomide yaşanan "müthiş ilerlemeyi" aksatmasından edişe ettiklerini söyleyerek,Gezi Parkı ile başlayan eylemlerin,ekonomik duruma olumsuz etki yapması olasılığını gündeme getirdi.
Gezi Parkı eylemlerini sadece çevre duyarlılığı yada yaşam biçimine müdahale ile açıklamak mümkün mü?
Her ikisinin de büyük önemi olduğunu düşünmekle birlikte, tek nedenin bunlar olmadığını, genç nüfusun her geçen gün artan gelecek kaygısının yani ekonomik durumun da büyük önem taşıdığını düşünüyoruz.
Yaşananların, ekonomiyle ilişkisini kurma nedenleri farklı da olsa, gençlerin gelecek kaygıları görmezden de gelinse olaylar süresince konunun ekonomik boyutu, yada ekonomik duruma olası etkileri gündemden düşmedi.
Olaylar başladığından bu yana televizyonlara çıkan ve ekonomik durumu yalnızca rakamsal/niceliksel büyüklüklerle, sermaye piyasalarının çıkarları açısından ölçen bir kesim, gösterilerin son 10 yılda ekonomide yaşanan “müthiş ilerlemeyi” aksatmasından endişe ettiklerini söyleyerek, Gezi Parkı ile başlayan eylemlerin, ekonomik duruma olumsuz etki yapması olasılığını gündeme getirdi.
Diğer bir gurup, büyük sermayenin sahip olduğu medya gruplarının, gezi olaylarındaki tutumunu eleştirdi. Bağımsız medyanın, en başta ekonomik çıkarlardan bağımsız olması gerektiğini söyledi.
Yaşananların ekonomi ile ilişkisini kuran son kişi, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan oldu. Kuzey Afrika ülkeleri ziyareti dönüşünde yaptığı konuşmada, “Faiz lobisine rağmen buralara geldik. Bu faiz lobisi borsada spekülasyona giriyor. Bu milletin alın terini biz onlara yedirtmeyeceğiz” diyerek, döviz, borsa ve faizde yaşanan hareketlilikle Gezi Parkı eylemleri arasında doğrudan bir ilişki kurdu.
Ekonomimiz söylenegeldiği gibi çok iyiyse, nasıl oluyor da birkaç çapulcunun yaptığı söylenen eylemlerden bu denli olumsuz etkileniyor? Faiz lobileri nasıl oluyor da, kolayca ekonomimizi, borsamızı baltalayabiliyor?
Gerçekten de dünyanın imrendiği bir ekonomik başarı söz konusu mu?
Sol Portal’da yayınlanan, “Türkiye’de borca dayalı ekonomik patlama şimdi daha inandırıcı” başlıklı haberde yer alan; “ New York Times gazetesine göre, şimdiye kadar Türkiye’deki borca dayalı ekonomik patlamaya ilişkin uyarılar göz ardı edildi ancak şimdi finansal korkular daha inandırıcı hale geldi” cümlesi,gerçeğin anlatılan gibi olmadığını bütün açıklığıyla ortaya koyuyor. (http://haber.sol.org.tr/medya/nyt-turkiyede-borca-dayali-ekonomik-patlama-simdi-daha-inandirici-haberi-74265).
Hal böyleyken, yani ekonomik durum pek de söylendiği gibi bir başarı hikayesi değilken, ekonomide son on yılda elde edilen kazanımları tehlikeye atmayalım türü açıklamaları nasıl değerlendirmek gerekmektedir?
Yanıtın çok da zor olmadığı kanısındayız.
Bir kesim, 30 küsur yıldır uygulanan ekonomik model sayesinde kazandıklarını kaybetmek istemez, her gün biraz daha gün yüzüne çıkan ekonomik sıkıntıların sorumluluğunu uygulanan neo-liberal ekonomik politikalara değil de Gezi Parkı eylemlerine yüklemek isterken, diğer taraf, sizler için yaptıklarımın karşılığı bu mu diyerek mali sermayeye yani piyasacılara sitem ediyor.
Ortak çabaları ise, olayları “iki ağaç” ve “yaşam biçimi/mahalle baskısı” tartışmalarının içinde tutarak, cep telefonları, bilgisayar oyunları, AVM’ler ve marka fetişizmiyle oyaladıklarını sandıkları gençlerin, geleceklerini ellerinden alan neo-liberal iktisat politikalarının farkına varmaya başladığı gerçeğini olabildiğince görünmez kılmak.