YALANCININ MUMU

İbrahim Karamemet

Atasözü, yalancının mumu yatsıya kadar yanar der.  Çok anlamlı bir sözdür. Gerçek şudur ki, hiçbir yalan olduğu yerde kalmaz. Meselâ Mısır firavunu  Tutenkamun’un tarihlerin yazdığının aksine nasıl öldüğü mumyası bulunduktan yarım asır, kendi öldükten üçbinbeşyüz yıl sonra bile olsa otopsi ve adli tıp uzmanları tarafından ortaya çıkarıldı. Gerçekte kafasının arkasından sert bir cisimle vurularak öldürülmüştü. Ortalarda dolanan yalan çok da, dün bir sunturlu yalan söylendi. Bu kez bu yalanın ortaya çıkması değil yatsıyı, bir dakikayı bile bulmadı. Söyleyen utansın. Utanırsa tabii..

Ortam gergin, bu gerginlik içinde haber kaynaklarının tümü kaypak kuypak haberler veriyor. Birden çeyrek asır önceki Çernobil faciasının ilk günlerindeki sovyet yönetiminin bildirilerini anımsadım. Sarı bulut Avrupa’nın tümüne yayılıp nükleer facia uluslararası gündeme düşene kadar sovyet yönetimi idare-i maslahattan haberler geçip, felaketin boyutunu küçültmeye çalışmıştı. Bu tür resmi bildiriler ibret-i alemdir. Hiçbir gerçekliliği yoktur, ilk telaş hatta paniğin sonucu akla hayale gelmeyen çarpıtma ve yalanlarla doludur. Bütün diktatörlüklerde bu aynıdır. Aslında bu yalanlar aczi ve çöküşü yansıtır ama, olayın sıcaklığı ile bunun farkına varılmaz, dört elle bu haberlere sarılınır. Sarılınır da, haber kendi içindeki çelişki ve samimiyetsizlikle gerçek olmadığını da daha ilk anda belli eder. Bu tür haberin içinde daha kara bulutların geleceğini hissedersiniz.

Anadolu Ajansı diye bir gerabet var, 23 kişinin öldüğünden, kurtarma çalışmalarının sürdürüldüğünden falan söz etti. Sebep trafoya kedi girmiş. Bizim başbakan da Arnavutluk’a gidecekti. Güzel yerlerdir oraları. Hemen iptal etti yönünü Soma’ya çevirdi. Acaba niye gitti Soma’ya, toplu cenazelere imamlık yapmaya mı.. Bizim başbakan babayiğit adamdır, öyle işin fıtratında ölüm olan bir işkolunda yirmi kişi öldü diye yolunu değişterecek adam değildir. Bir yıldır Gezi olaylarında sekiz fidan öldü, ağzını açıp da bir rahmet bile dilemedi.. Sağlam iradeli biridir. Ama, programlı devlet gezisini iptal ettiğine göre işin boyutunun büyük olduğunu anladık. Zaten yalan haberler de oradan buradan çürütülmeye başlanmıştı. Aradan yarım gün geçmedi ki, bu 23 kişi oldu 230 ve artmakta, şu anda 300 e ulaştı bile. Trafo da suçlu değil galiba. Sayılara takılmayalım, kaç kişi olursa olsun acımız büyük. Tanrıdan rahmet diliyoruz. Dünden bu yana Halk tv yi izliyorum. Oda tv yi ve Haberartıtürk’ü takip etmeye çalışıyorum. Ulusal kanalı izliyorum. Başka nereden doğru haber alacağım ki..

Kaynağı belli olmayan bir alıntı yapacağım. Bu haber teyit edilene kadar ambargoludur. İtibar edilmemelidir ama, bu tür haberler hem de içerden olduğu söylenerek dolaşıyor. Şimdilik itibar edilmemek kaydıyla vermek zorundayım çünkü, durum vahim. Dilerim aslı yoktur.

“Komplo teorilerinden değil; direkt Soma'da görev yapan bir arkadaşımdan öğrendiklerimi yazacağım, tüm haberler mahsur kalan 300 işçiden bahsederken o söylemişti 1000 kişiden fazla olduğunu bana.
Çok uzatmayacağım, neden saatlerdir bir sürü sedye çıkarılmasına rağmen ölü sayısının değişmediğini, ailelere neden bilgi verilmediğini, zaten hayatını kaybetmiş insanları neden yaralı süsü vererek çıkardıklarını anlatacağım.
Hani bakan diyor ya "15 yaşındaki birinin madende çalışıyor olması mümkün değil, araştırdık, yalan bilgi." diye, hayır, aslında değil. Resmi olarak elbette çalışmıyor. Ki kendisi de uykusuzluk / yorgunluk / stres gibi nedenlerle belki; sabah 8 gibi yaptığı açıklamada kaçırdı ağzından, "işçi olmayanlar da çıkıyor ceset olarak." dedi, rakam vermeyi ardından bıraktı.
Şimdi o arkadaşımın aktardıklarına gelirsek; Madende vicdanın kabul etmeyeceği bir çalışma şekli var. Elini kolunu sallayarak gidiyorsun, saatlik çalışmaya geldiğini söylüyorsun, gerekli malzemeleri kayıt dışı verip gönderiyorlar seni madene, saatlik 4 ila 7 lira alıyorlarmış. 15 yaşınkdaki çocuk da böyle girdi, işçi sayısı da bu yüzden belli değil.” 
Orta yaşlı bir amcanın videosunu izliyorum, yeğenim Yunus diyor, 15 yaşında, içerdeydi öldü. Ne dersiniz, bu amca da mı yalan söylüyor?

Bu bilgi pek akla yatkın değil ama, Anadolu ajansı bültenlerinden daha gerçek kokuyor. Eminim sayı hiçbir zaman bin olmayacak. Peki ama, sayı önemli mi, taş mı sayıyoruz, karpuz mu.. Önemli olan çalışma ortamının niteliği. İnsana verilen değer. Tanrım dilerim bu bir kabus olarak geçer, bir münafıkın hezeyanı olarak kalır. Eğer bu kayıt dışı saatlik çalışma doğruysa, yalnızca bakanı değil, hükûmeti götürür. Oralı olmayacaklardır ama, isteseler de istemeseler de götürür. Normal demokrasilerde hükûmet çoktan giderdi, yıllardır o kadar çok şey oldu ki, ama meaşallah bizimkiler pişkin. Ama bu olay pişkinlik götürmez. Nedeni kaza değil, madenin çalışma şekli ve güvenlik eksikliği, insana değer verilmemesi. Resmi kölelik yani..

Sanırım ve dilerim, bu kaynağı kesin olmayan haber de yalandır. Ama ortada o kadar çok yalan dolanıyor ki, ne yapacağımızı şaşırdık. Bunlardan bir tanesi bana çok acı bir kahkaha attırdı. Kahkaha acıydı, kahkahadan çok bir refleks çığlığıydı ama, gene de beni utandırdı. En doğru haberi nereden alacağım kaygusu içinde Halk tv ye takıldığım bir arada çalışma eski bakanı Yaşar Okuyan ekrandaydı. O ara başbakan demeç veriyormuş, canlı olarak başbakana geçtiler. Birşeyler anlattı ve soru cevap kısmında bir gazeteci onbeş gün evel CHP nin Soma kömür işletmeleri ile ilgili verdiği soru önergesini hatırlattı. Biliyorsunuz, 29 Nisan da mecliste CHP Manisa  Milletvekili Özgür Önel Soma linyitleri üzerine bir araştırma önergesi vermişti, AKP nin blok oyları ile red edildi. MHP Manisa milletvekili Erkan Akçay da benzer bir önerge vermişti. Tabii bu önerge de reddedimişti. Bu soruya başbakan sağlam bir irade göstererek çok babayiğitçe bir cevap verdi. O önerge meclis çalışmalarını aksatmak için taktik gereği verilmiş bir önergeydi dedi. Sadece başlığında Soma adı geçer, önerge yanımda, okunduğunda içinde Soma kömürleriyle ilgili bir tek cümle dahi yoktur. O önerge bizim çalışmalarımızı aksatmak için bir taktikti, tabii ki bu oyuna gelmedik, red ettik falan dedi. Doğal olarak ne düşünürsünüz.. Koskoca başbakan yalan söyleyecek değil ya..

Ama yukarda başbakanın Allahı var, onun da elinde de sopası yok.. O yüce varlık bildiği gibi yapar. İnsanı vezir de eder, rezil de. Sayın Yaşar Okuyan hemen atıldı. Yalan diye bağırıyordu. Önerge yanımda, dedi. Elinde sallıyordu. Gerçekten elindeydi önerge tutanakları, karnından sallamamıştı. Başladı bazı bölümleri okumaya. Soma kömür madeninindeki eksiklikler bir bir sayılılıyordu. Ve anında bu önerge internete düştü, ilk sırayı aldı. Soma örneğinde işin temelinde çarpık özelleştirme ve taşeronluğun olduğuna değiniliyordu. Kâr amacıyla eksik tutulan güvenlik önlemlerinden ve çarpık çalışma şartlarından söz ediyordu. Adeta olacakları gerekçeleriyle bir bir önceden bildiriyordu. Fal bakmıyordu.

Muhalefet Manisa milletvekillerinin verdiği önerge ortada, bunu çarpıtmaya çalışan  ortada. Önerge hiç de öyle blok oyla ters çevrilecek bir önerge değilmiş. Milletvekilleri önergeyi okumuş mu, ilgilenmişler mi bilemem. Başbakan okumuş mu, ilgilenmiş mi bilemeyiz ama, zannettiğince kendi önergeleri gibi trışkadan değilmiş.

Mısır Firavunu Tutenkamun’un ölümüyle ilgili yalan üçbinbeşyüz yıl dayandı ama, gene de çözüldü. Bizim firavunun yalanı ise değil yatsıya kadar, otuzaltı saniye bile dayanmadı. O kadar mesnetsiz yani. İşte bu bana acı bir kahkaha attırdı. Kahkahadan çok acı bir çığlıktı. Ama, acı da olsa bu kahkaha beni bütün gece uyutmadı. Şimdi bu uykusuzlukla yalanların arasından gerçeği çıkarmaya çalışıyorum.

Merak ettiğim bir konu da bize her konuda yumuşak sesiyle uzun uzun masallar anlatan bir Manisa milletvekili vardı. AKP nin ağır toplarından. Adı Bülent’ti galiba. Hiç sesi çıkmıyor. Yanılmıyorum değil mi, Manisa milletvekiliydi. Hani Soma ilçesinin bağlı olduğu Manisa İlinin milletvekili. Yanılmıyorum değil mi?.. Bir ara başbakanın arkasından Soma halkının gösterdiği o büyük tepki sırasında korumalar tarafından markete doğru sürüklenirken gördük. İkisinin de suratı Perşembe pazarı gibiydi. Sonra Bülent o itiş kakış sırasında başbakandan koptu geride kaldı. Başbakanı zar zor marketin içine aldılar. İşte böyle olur bu kadar yalan, bu kadar çarpıtmanın, aslı astarı olmayan yönlendirmelerin sonu. Canını kurtarmak için korumaların seni ite kaka, zar zor bir markete tıkarlar, sonra ortalık biraz sakinleşince kırmızı plakası sökülmüş arabana dar atarsın kendini ve zor uzaklaşırsın olay mahallinden. Ardında tekmeler ve yumruklarla, yuh sesleriyle, istifa sesleriyle. Başbakan Soma’ya hesap verecek sloganıyla..