Başbakanımız son zamanlarda epey bir havalarda. Ama havasını bir türlü başkalarına basamıyor.
Değerli Başbakanımız Rusya’da G 20 zirvesinde hayli yoğun, zor ve sıkıcı hatta moral bozucu iki gün geçirdi. Kimseyi ikna edemedi, kimseye yaranamadı. Gönülsüzce e bari birkaç füze ile müdahala edelim diyenleri azdıramadı, sadece onlara çanak tutmuş oldu. Vee dosdoğru Arjantin’e Buenos Aereos’a gitti. O yorgunlukla 16 saat Atlantiği geçti. Gitmek hadi neyse, bunun bir de dönüşü var.
Buenos Aereos “Güzel Havalar” demek. İspanyol kaşif zorlu bir deniz yolculuğundan sonra o limana gelir, liman bâkir, bir yanda doğa, bir yanda nehir, hava da güzel, liman sakin. Şafak vakti şöyle bir gerinir ve “Que buenos aereos..”, ‘Ne güzel bir hava..’ der. Ve oranın adı öylece kalır.
Başbakanımız son zamanlarda epey bir havalarda. Ama havasını bir türlü başkalarına basamıyor. St. Petersburg ki, bence aslında ikinci dünya savaşındaki o destansı savunmanın gazisi olarak akıllara adı Leningrad olarak kazınmıştır, onun için bir umuttu. Hazır Obama da hımm.., ham, hum , bakarız falan demişken, insanlık ve müslümanlığın yüce değerleri adına orada dünyayı kandıracağını ve bu barış ayında herkesi vahşi bir savaşa ikna edeceğini sandı ama, pek kimse ona yüz vermedi. Tam tersine sen yürü aslanım, biz arkandayız dediler ve yalnız kaldı.
Buenos Aereos ise çantada keklik gibi gözüküyordu ve büyük umutlarla hemen oraya uçtu. Başbakanımızın çeşitli rahatsızlıkları var diye söylentiler uçuşuyor havada. Bunlar resmî olarak teyid edilmedi ama, eğer nezle bile olsa insan sağlığına bu kadar yüklenmemeli. Ancak olimpiyatlar için neler yapılmaz ki.. Hele bir de alsaydık ne havalanırlardı ama. Başta Bülent bey tanrım verdikçe veriyor, derdi. Hüseyin Çelik ve Recep Bey bak neler yaptık, bu da bize nasip oldu derdi. Valla havalarından geçilmezdi. E allah için olimpat yapmak da kötü birşey değil, ben gene de keşke alsaydık derim.
Herkes çok umutluydu, bu kere aldık işte diyorlardı. Cemaat Sultanahmet’de kutlama için toplanmıştı bile. Hele bütün dünya ekonomik kriz ve, işsizlik ve yoksullukla boğuşurken ekonomisi de tıkırında, yükselişte ve ileri bir demokrasi örneği olan bize vermeyecekler de kime vereceklerdi ki, 2020 olimpiyatlarını. Üstelik bu denli bir hoşgörü dininin tek laik ülkesi iken, ülkemizde hoşgörü arş-ı alâya çıkmışken. Valla sonradan konuşmak kolay dersiniz ama, ister inanın ister inanmayın ben pek inanmıyordum bu kere herşey yolunda gibi gözükürken bile olimpiyatları bize vereceklerine.
Nitekim ikinci, üçüncü tur, kıl payı falan darken alamadık. Japonya üçüncü kez, Tokyo ikinci kez olmak üzere elimizden kaptı aldı bu şerefli ticareti.
Tabii alamayız kardeşim. Olimpiyat herşeyden önce barışın, kardeşliğin temsilidir. Sen kardeşin Esad’a karşı neler diyor, ne emeller besliyorsun, ona bak. Sen savaş tamtamları çaldığın bir toplantıdan gelip üstelik kırkbeş dakika biz şöyleyiz, biz .böyleyiz diye kendini översen, millet sıkılır. Kırkbeş dakikanın sonunda genç bir dimağın geleceğinin teminatı olan önemli bir fakülte dersi bile tavsar. Milletin umurunda mı kendine düzdüğün övgüler. Hem önce sen kendi meselelerini hallet, ne yüzle olimpiyatları bize verin diyorsun. Daha son olaylarda o kadar adam yaralanmış, ölmüş. Sen ölenlerin katillerini ve digger saldırganları tam tespit edip yakalayamamışsın. Hiçbir yasal mesnedi ve yetki dayanağı olmadığı halde milletin parka gitmesini bile yasaklıyorsun. Gaz fişeklerini hınçla insanların gözüne gözüne attırıyorsun. Yol bahanesiyle güzide bir kuruma tecavüz ediyor, ormanını kesiyorsun. Oysa, Olimpiyat barış, kardeşlik, insanlık dostluk emsali-temsili bir buluşmadır. Senin çevrende bir tek dostun kalmamış. Abus bir suratla olacak, yapılacak, cek cuk anlayışının çok ilerisinde ve ötesinde bir görüntü ortaya koyuyorsun. Üstelik önüne geleni de suçluyor, azarlıyorsun. Yavru Kıbrıs bile sana sırtını dönmüş. Irkçı söylemleri olanlara küçük olimpiyatlarda, Akdeniz oyunlarında bayrak taşıtmışsın. Sana olimpiyat verilir mi?
Üstelik iyi ki, vermediler bize inanın bin beter rezil rüsva olurduk. Belki de tarihteki ilk kez yarım kalan hatta, açılışı bile yapılamayan olimpiyat olurdu.
Bir düşünebiliyor musunuz, sene 2020. Sayın Recep Tayyip Erdoğan ya Cumhurbaşkanı, ya Başkan. Veya Başkanlığı bitirmiş, ve görev değişikliğini de yapmış olarak, şu AKP nin ünlü üç dönem ambargosu üstünden kalkmış, tekrar milletvekili ve Başbakan. Artık her hangisiyse veya hiçbiri, yok, adı buhar olmuş.. Adı bile unutulmuş ama, bu seçenek biraz uzak. Her neyse başkan veya başbakan ikisinden biri veya bunlar dahi değil, başka türlü bir tek önder.
Şimdii, olimpiyatların açılışını düşünün. O meşhur pelvan bayrağı ile kafilenin en başında yerini almış. O zamana kadar güreşmeye mecali kalırsa tabii ama, daha genç, bence yüzü tutarsa kalır. Sayın Recep Tayyip Erdoğan görevi her neyse olimpiyatların açılışını yapacak. İllaki o yapacak, ta Arjantine kadar gitti ya. Londra olimpiyatlarında İngiliz kraliçesine stadyuma gelirken James Bond refakat etmişti. Büyük bir olasaılıkla RTE ye de MİT müstaşarı Hakan Fidan tüm takımıyla refakat edecektir. Oysa Bond tek başınaydı. Neyse.. Tam konuşmaya başlıyor seksen bin kişilik stad slogana başlıyor. Tayyip İstifa, Tayyip İstifa.. arkasından Her Yer Taksim, Her Yer Direniş, Her Yer ODTÜ, her yer direniş. Önder bir türlü konuşmasına başlıyamıyor. Üüüüf daha neler neler oluyor. Mesela ortalığı biber gazı dumanı kaplıyor, birkaç kişi yaralanıyor falan.. Neyse zar zor konuşmaya başlıyor ama 45 dakikalık konuşmayı 4,5 dakikada bitirmek zorunda kalıyor. Başta Amerikalılar bütün yabancılar o konuşurken başımıza bu Suriye belasını sen sardın diye arkalarını dönüyor. Ama allem gullem önder kurdeleyi kesmeyi başarıyor ve açılış şöyle böyle yapılıyor. Adettir böyle açılışlar havai fişek gösterisi ile bitirilir. Bunun en görkemlisini Pekin olimpiyatlarında görmüştük. Bizde ise tarihte ilk kez çok görkemli bir sis gösterisi olarak gerçekleştirildi. Olayın görkeminden herkes ağlıyor hatta, heyecandan bayılıyordu.
Ertesi gün yarışmalar ve maçlar başlıyor ama, her stadtan bir başka slogan İstanbul semalarında yankılanıyor. Müsabakalar yarım kalıyor. Vali, bu vali o zamana çoktan gider adı bile unutulur da yerine bu kadar yakışıklısını bulabilirler mi bilemem. Bari yakışıklı olmasa bile şimdiki valimiz gibi ne dediği anlaşılır biri olsa. Bundan evelkinin dediği de anlaşılmıyordu. Neyse vali olayların büyümesi üzerine Taksim Parkını kapatıyor, fakat olaylar bir türlü durulmuyor. Bunun üzerine vali bütün parkları kapatıyor ve hızını alamayıp Olimpiyat Parkını da kapatıyor. Sporcular antreman yapamıyor. Derken kafileler birer ikişer İstanbul’u ve Olimpiyatı terk ediyor. Olimpiyad yapılamadan yarım kalıyor…
Bu bir hayal senaryo. Olur mu.. Vallaa bu ülkede neler olmuyor ki, bunlar niye olmasın.. Aslında bu bir masal ama, olur mu olur.
Taksim Parkı dün gene kapatıldı, polis zinciriyle ablukaya alındı. Haberiniz olsun Gezi Parkı hemen hergün bir kapatılıyor, bir açılıyor. Bu kaçıncı. Böyle akılalmaz bir uygulamanın oldugu ülkede neler olmaz ki...