Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken, Osmanlının her toprak kaybının, nasıl bölüşüleceği konusunda, Avrupa’da, konferanslar toplanır, kararlar alınırdı.
Berlin Konferansı, Paris Konferansı, Londra Konferansı gibi konferanslar, Osmanlı zayıflayıp çaresiz hallere düşünce, bir İngilizlerin bir Fransızların himayesine mazhar olmak için Osmanlı gayret sarf ederdi.
Erdoğan ve Davutoğlu, ABD’nin gücüne ve kuvvetine öyle inanıyorlardı ki; Suriye ile ilgili siyasetlerde, tamamen ABD ve Batı talimatları ile hareket ettiler.
Kendi iç dengelerini ve dış siyasetlerini hesaba katmayan kararların esiri oldular.
Sandılar ki, Türkiye’de iktidarları belirleyen, Irak’ı harap eden, Libya’yı yok eden ABD, Suriye’yi de yerle bir ederdi.
Nasılsa, Çin çok uzaktaydı. Bir şey yapamazdı.
Rusya da, Irak’ta, Libya da, Afganistan da bir şey yapmamıştı. Seyretmişti. Suriye’de de bir iki laf eder, geri çekilirdi.
Aynı hatayı Osmanlı Makedonya ve Bulgaristan meselesinde yapmıştı. Ruslar 1877 de İstanbul Yeşilköy’e kadar gelmişlerdi.
Savaşın başında ve hatta devamında tarafsız kalan İngiltere, Osmanlının ortadan kalkacağını anlayınca, kendi menfaatleri için devreye girmişlerdi.
Suriye’de, AKP’nin muhaliflere verdiği destek; örtülü savaşta, Ruslara karşı savaş anlamındaydı.
Suriye’de, Rusların ağır basması sonucu, Batının geri çekilmesi, Türkiye’yi ortada bıraktı.
Erdoğan’ın bu Rusya ziyareti; yenilginin hafifletilmesi ziyaretidir.
Katil dedikleri Esad ile Cenevre II de, bir masaya oturmak tavizinin belgelendiği bir antlaşmadır, Petersburg ziyareti…
Her halde, Cenevre Konferansının hazırlık çalışmaları olarak tarihte yer alacaktır.
AKP’nin Suriye yenilgisi sonuçta; Türkiye’nin yenilgisi olarak tarihteki yerini alacaktır.
Amerika ve Avrupa’nın Türkiye’ye attığı kazıklar arttıkça, Türk halkında Avrasya düşüncesi filizlenmekte ve güç bulmaktadır.
Avrasya fikrinin ve ilişkilerinin güçlendirilmesi; Batıcı siyasal iktidarlar, ya da muhalefetlerce yürütülecek iş değildir.
Amerikancı olarak, Avrasyacı olunamaz.
Erdoğan’ın Putin’den Avrasya isteği; sadece alay konusu olabilir.
Çünkü Avrasya siyaseti gütmeyenler, Amerikan Avrasya’sının peşinde koşanlar, Şangay İşbirliği Örgütüne giremezler.
Çünkü Şangay İşbirliği ABD’ye karşı kurulmuş bir birlikteliktir. NATO, OECD, GB ve ABD ile olan ikili antlaşmalarınızla sizi oraya almazlar.
Gerçek bir Avrasya’da, Amerika’nın bir ajanı olarak yer alacağınızı, Putin sizden daha iyi biliyor.
Ancak her geçen gün, Türkiye’nin yerinin bölge ülkeleri ile birlikten geçtiğini de, hayat dayatmaktadır.
Şunu söylemeye çalışıyorum; Erdoğan’ın bir evvelki Moskova ziyaretinde, “şaka olarak”söylediği Şangay İşbirliğine girme isteği, bu kez ciddi olarak ifade edilmiştir.
Şangay İşbirliği Örgütüne alın ifadesinin bir anlam ifade edeceğini sanmıyorum.
Ancak Suriye yenilgisinin etkilerinin de, nereye varacağını şimdiden tahmin edilemeyeceğini de söylemek isterim.