Batı sömürüden artanları kendi emekçisine sosyal yardım olarak verirken, şimdi bunları kesmek zorunda kaldı. O da yetmedi. İşten işçi çıkarmalara gitti. Kâğıt basmanın dışında çare bulamaz hale geldiler.
Kusursuz fırtına ifadesi, kriz kâhini olarak bilinen, Rubini’ye ait ifadedir.
2008-2009 yılındaki ekonomik kriz gelemeden önce söylenmişti.
O bir ekonomik krizdi. Çin hariç, tüm dünyayı vurdu.
Şimdi o ekonomik krizin, sosyal ve siyasi sonuçları geliyor.
Sömürgeci ülkeler, küreselleşmeyi planlarken, büyük bir hesap hatası yaptılar. Veya hesap hatası değildi de, yapacak başka çözüm yollarına sahip değillerdi.
Sömürgeciliğe, yeni bir isim ve yeni bir şekil vererek yola koyulmuşlardır.
Bu sömürü şeklinde, artı değer esas olmuyor, basılan dolar, sterlin Euro ve yen üzerinden yürütülüyordu.
Bu sömürü biçimimde, üretim ile sermayenin organik bağları koptu.
Kâğıt( para, bono, tahvil) alıp satarak, sömürge ülkelere gelir aktarmanın adı, küreselleşme oldu.
Ücretler sınırlanıyor, sermayenin önündeki tüm engeller kaldırılıyordu. Bunun sonucu olarak, kazançlar özelleştiriliyor, zararlar halka bölüştürülüyordu.(Zararların sosyalizasyonu)
ABD, ülkelerin merkez bankaları kanalıyla, denetimi altındaki ülkelerdeki para miktarını belirleyerek, daha çok dolar, Euro, sterlin ve yen kullanılmasını sağladılar.
Bu durum daha çok mal ve para satmalarını kolaylaştırdı.
Kolay kazanç yolu bulmuşlardı. Bulmuşlardı ama kendi ülkelerindeki üretimle sermayenin de bağını koparmışlardı.
Bu duruma, Batının, Felaket Kapitalizmi demesinin nedeni de buydu.
Sömürü artıkça, ücretler düşüyor, tüketicinin alım gücü ve borçlanması imkânsız hale geliyordu.(Erdoğan kredi kartı almayın demesi bundandır. Zaten halkın borçlanacak hali kalmadı)
İkinci Dünya Savaşından sonra, Soğuk Savaş aracılığı ile zaten 70’e yakın ülke siyasi olarak, sömürgeci ülkeler tarafından önemili ölçüde denetim atındaydı.
Bunu üzerine mali denetleme de ekenince, sömürge ülkeler (para basıp, para satan ülkeler) tam bir denetleme yapar duruma geldiler.
G-8 ülkelerinin yaptığı denetimden söz ediyorum.
Amerika, İngiltere ve Avrupa para satarak yol alırken, uzak doğu ülkeleri üreterek mesafe aldılar.
Böylece, Amerika ve Avrupa rekabetten düştü.
Verdiğim bir örneği akıllarda kalması bakımından yararlı görürüm. Çin de çelik üretimi 683 milyon ton iken, Amerika da 90 milyon tondur.
Üretimin belirleyiciliği, kağıt paranın belirleyiciliğinden üstün olunca, Batının işi zorlaştı.
Batı sömürüden artanları kendi emekçisine sosyal yardım olarak verirken, şimdi bunları kesmek zorunda kaldı.
O da yetmedi. İşten işçi çıkarmalara gitti.
Kâğıt basmanın dışında çare bulamaz hale geldiler.
Sonunda, bunun da çare olmayacağı, Amerika’da işsizlik rakamları bir türlü aşağı düşeyince, işler iyice sarpa sardı.
Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya, Brezilya, Hırvatistan, Letonya Estonya, Bulgaristan, Makedonya gibi ülkelerde gördüğümüz krizler, şimdilerde, ırkçılık krizi olarak Amerika’da boy göstermeye başladı.
Gezi eylemleri ile başlayan başkaldırının sonbaharda iyice belirginleşeceği düşünülürse, ülkemizde bundan nasibini alacaktır.
Güney Amerika’yı da bu işin içine dâhil etmek gerekir. Çünkü burada da bir çok ülkede mali denetim sömüren ülkelerin elindedir.
Dünya halkları, sonbaharda, büyük bir başkaldırıya hazırlanmaktadır.
Mısır bu başkaldırının işaret fişeğidir.
Her kes hesabını sonbahara göre yapmalıdır.