Şirin Payzın'ın Programı Agamemnon Zırhlısı mıdır?

Ahmet Yıldız

Geçen gece (23 Kasım 2012 Cuma) Şirin Payzın denen programcının CNNTÜRK'de yaptığı Ne Oluyor programında konukları -ve kendisi- mezarlıkta davul zurna tef çalıp oynayan cinler gibi adeta gemi azıya almış, Türkiye üzerinde tepiniyorlardı.

30 Ekim 1918 Salı günü rüzgar yağmur yağıyormuş gibi şiddetle esiyordu. Limni Adası'nın limanına demirlemiş İngilizlerin Agamemnon zırhlısı bile kayık gibi salanıyordu. Bayrak direğine o sabah gemide bulunan devasa bir İngiliz bayrağı çekilmişti. Gemiye çıkan Bahriye Nazırı Rauf Bey (Orbay) ve heyeti şapkaarını elleriyle başlarında tutarak anlaşmanın imzalanacağı salona girdiler.
 
İtilaf devletleri adına İngiliz Amirali Caltrop, Onları kamaranın kapısında karşıladı. Yalnızca Rauf Bey'in elini sıktı ama diğer heyet üyelerini görmezden gelerek masanın başına yürüdü. Önünde duran ve üzerinde İngiliz Kraliyet arması olan kırmızı kaplı etrafı altın simli bir dosyayı Rauf Bey'in önüne sürdü:
 
"İmzalayınız!" dedi.
 
Rauf Bey, sofradaki et parçasına elini uzatan küçük çocuk gibi çekingence dosyanın kapağını şöyle bir kaldırmak istemiş ve tam konuşmak için ağzını açmıştı ki "...İtilaf kuvvetleri adına...  Mütareke şartları buradadır. Şimdi bunun müzakeresini yapacak durumda değilim, imzalayınız..."
 
Rauf Bey ve heyeti Mondros Teslimiyet anlaşmasını neredeyse tam okumadan imzalamışlardır. 
 
*
 
Bu sahneyi niçin anımsadım?
 
Geçen gece (23 Kasım 2012 Cuma) Şirin Payzın denen programcının CNNTÜRK'de yaptığı Ne Oluyor programında konukları -ve kendisi- mezarlıkta davul zurna tef çalıp oynayan cinler gibi adeta gemi azıya almış, Türkiye üzerinde tepiniyorlardı.
 
Çıplak gözle bile görülüp anlaşılabilen emperyalizmin bölgedeki planlarının acı sonuçları ve Türkiye'nin içinde bulunduğu ciddi tehlikeler yokmuşçasına, "Türklük lafı kalksa ne olur ki?", "Madem silahlar susacak, analar ağlamayacak bir Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşları tanımı altında toplanılsa ve barışa kavuşsak" gibi çocukların bile inanmayacağı yüzeysel kandırmaca öneriler öne sürüyorlardı.
 
*
 
Öyle ki, etnik milliyetçiliğini, akademik kimliğinde ve usturuplu dilinde ustaca gizleyen Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Hüseyin Yayman denen şahıs, "1921 Anayasası'nda Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde Türklerle Kürtlerin iki kurucu halk olarak yer aldığını; bugün de buna dönülmesi gerektiği"ni bile söyledi.
 
Türkiye'de TESEV çalışmalarının ve Kürt terörünün zorladığı politik noktayı bir ileri galaksiye zıplatmakta maharetli -ve belki de görevli- Şirin Payzın ise coştukça coşuyor "Türkiye Kürt realitesini tanıdığı gibi PKK realitesini de tanıyacak mı?" sorusunu Prof. Özcan Yeniçeri'ye sorabiliyordu.
 
Yeniçeri "Kendimi bu programda Agamemnon Zırhlısı'ndaymış gibi hissediyorum!" deyiverdi.
 
Şirin Payzın'ın gözleri birden "360 Derece!" döndü, bacakları, arkaya düşecekmiş gibi sandalyesinde öne kımıldadı; yüzü -demek ki hala canlı bir duyu organı var!- kızardı.
 
Böylece, Prof. Dr. Özcan Yeniçeri, Kürt politikacıların zorladığı noktanın önünü açacak bir öteki adımı dillendirmekte ve meşrulaştırmakta usta ve bir ekşi sözlük yazarının "Suratında bir tuhaflık var ama ben çözemedim." dediği Şirin Payzın denen kadıncağızın "suratındaki tuhaflığı" tek bir sözcükle çözüp açıklamış oldu.
 
(Bir ekşisözlük yazarı da "İsrail yavşağı spikerimsidir!" diye yazmış.)
 
*
 
(Agamemnon, Truva’da, Hektor'un da içinde olduğu Anadolu kuvvetlerini yenmiş Yunan kuvvetlerinin komutanıydı.
 
Mondros ve Sevr Anlaşmaları ise Anadolu'nun parçalanması, Osmanlı İmparatorluğu'nun tarihe vedasıdır. 
 
Bu anlaşmanın imzalandığı tarihten bir hafta sonra -7-8 Kasım 1918 tarihli şifre- Adana'da Yıldırım Orduları Grubu Komutanı bir subay Sadrazam Ahmet İzzet Paşa'ya telgrafında şunları söylüyordu:"...Bu mütareke ahkamını (şartlarını) kabul etmiyorum, kendi karakterime uyanı yapacağım..." diyordu.)
 
*
 
Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “Hektor’un öcünü aldım!” dediği söylenir.
 
Şirin Payzın kızımıza bizden anımsatması!
 
 
 
Ahmet Yıldız