Maliye Bakanlığı'nın tespitlerine göre; 130 milyar dolar (aslında daha fazla ama) servetimiz yurt dışına kaçırılmış durumdadır. Yani bu kaynak, yurt içinde yaratılmış bir kaynak. Bu kaynağı yurt içinde yatırıma dönüştürmeyen, aynıservet üzerinden çifte kazanç sağlayan bir zümre var. Burada bir hususu daha hatırlatmakta yarar var. Ülkemizde tasarruf oranlarının %11-12 olduğundan
ABD dolar basmayı yavaşlatacak, artık sıcak para daha pahalı olacak.
Faizleri düşürdük diye caka satanlar da, bakalım halka ne yalan söyleyecekler.
Faizleri, krizler dolayısı ile Amerika mı düşürmüş,yoksa bu caka satanlar mı düşürmüş, göreceğiz.
Aslında Amerika dünyaya para(kağıt) satmaya devam edecek.
Edecek ama daha yüksek faizle satacak. Çünkü para satmazsa emperyalizm ortadan kalkar. Emperyalizm demek para satmak ve o para üzerinden sömürüyü yürütmek demektir.
Bu konularla çok ilgisi olduğu için, şu offshore bankalarındaki, ülkeden kaçırılmış servetler konusuna girmeliyim.
Maliye bakanlığının tespitlerine göre; 130 milyar dolar (aslında daha fazla ama) servetimiz yurt dışına kaçırılmış durumdadır.
Yani bu kaynak, yurt içinde yaratılmış bir kaynak.
Bu kaynağı yurt içinde yatırıma dönüştürmeyen, aynıservet üzerinden çifte kazanç sağlayan bir zümre var.
Burada bir hususu daha hatırlatmakta yarar var.
Ülkemizde tasarruf oranlarının %11-12 olduğundan bahisle, ülkemizin büyümesi için sermaye açığı var, yabancı sermayeye muhtacız hikâyesi anlatılır.
Ve yabancıların paraları ile birlikte, bize yatırım yapmaya değil, bizi yönetmeye gelirler.
Bir ülkenin tasarrufları, esas itibari ile kişilerin yaptığı tasarruflar değildir.
Sermaye birikimi şirketlerin elde ettiği karlar, artıdeğer üzerinden olur.
Yani tasarrufu esas itibari ile şirketler yapar.(Sermaye birikimi)
Yoksa bir asgari ücretli para biriktirecekte, bizim yatırım yapacak sermayemiz olacak, değildir.
Kendi birikimlerini yurt dışında vergisiz alanlarda değerlendiren bu kan emiciler, dışarıdaki kendi paralarını, dışarıdan kredi bulmuşlar da, onu getiriyorlarmış gibi getirirler.
Kredi almış birisi borçlu sayılacağından, bir de ülkede ödeyeceği gelir vergisini ödememiş olur.
Büyük sermayeden yana siyasi iktidarlar da, halkının meydana getirdiği kaynakların, yurt dışına çıkmasına göz yumar.
Sonra da, varlık barışı adı altında, yasalar çıkararak, bu soyguncuları bir kez daha ödüllendirirler.
Sonra da halka dönüp, ne yapalım, Türk halkı tasarruf yapmıyor, yabancı sermayeye muhtacız derler.
Derler ve sıcak para diktatörlüğünün yolunu açarlar.
Sözünü ettiğimiz servet sahipleri, aza kanaat etmezler. Ver, ver bir daha ver, diye devlet kapısında, yeni alanlar elde etmek için yeni yolar dayatırlar.(Kuralsızlaştırma )
Kabul etmeyen siyasi iktidarı da, paraları piyasadan çekerek, ekonomiyi stop ettirirler.
Mevcut siyasi iktidar, 130 milyar doların dışarı da olduğunu biliyor da, kimlere ait olduğunu mu bilmiyor?
Biliyor.
Bu mesele siyasi iktidarın piyasa ekonomisinden yana olma meselesi değildir. İktidarın büyük sermayeden taraf olması meselesidir.
ABD de alınan kara şudur; bundan böyle satacağım parayıyüksek fiyattan(faizden) satacağım, demektedir.
Türkiye’yi nasıl etkiler derseniz.
.Borçlanma maliyetleri artar.
.Borcumuz çok olduğu için etkilenmede o derecede fazla olur.
.Kısaca yılda 50 milyar dolar borç öderken, 70-80 milyar dolar borç öderiz.
Bu da Türk halkına, vergilere zam, akaryakıt fiyatlarına zam ve biraz daha fazla vatan toprağı satmak anlamına gelir.
Türk halkının bölünme ve ekonomik sömürge olma durumuna karşı vereceği tek cevap vardır.
Yeniden Mustafa Kemal Türkiye’si.
Bu da, bu güne göre, devrim demektir.