SEÇİM SONRASI YENİ SİYASİ PARTİ KURULACAK
İlginç bir seçim sürecine tanıklık etmekteyiz.
Her siyasi parti neredeyse hiç birinci sınıf “adamı” aday göstermedi ya da gösteremedi.
Belki de, o nitelikli insanlar uçaklara doldu başka diyarlara gitti de, ortalıkta kalburun altındakiler kaldı.
Belki de, liderler koltuklarının korkusundan üçüncü sınıf “karakter” sahipleriyle çalışmayı tercih ediyorlar.
Ne bileyim!
Devlette çalıştığım yıllarda gönderildiğim bir kursta bir yabancı uzman şöyle demişti; “şanslı birinci adam iyi yetişmiş ikinci adama sahip olandır.” Ve devam etmişti, özellikle Anglosakson ve angloamerikan yönetim anlayışı bu temel üzerinde yürür.
Türkiye’de ise, “şanslı birinci adam kendisinden makam mevki bekleyen aç gözlü çok sayıda adama sahip olandır!”
Bu seçim sürecinde medyaya yansıyan haliyle de görmekteyiz ki, kırgınların küskünlerin sayısı her geçen artmaktadır.
Bu bize, partiye bağlılık değil, makam ve mevkiye bağımlı çıkara bağlılık olduğunu kanıtlamaktadır.
Bunun en temel etmeni de, demokrasi kültürü yoksunluğu ile disiplinli ve kolektif hareket etme alışkanlığının olmayışıdır.
Yukarıda söylediklerim 30 Mart sonrasında yeni bir partinin doğuşuna zemin hazırlamaktadır.
Hiç kuşkusuz bu parti Turgut Özal’ın dört eğilimini birleştiren bir siyasal yapılanma olmayacaktır. Çünkü 12 Eylül 1980 sürecinin koşulları farklıydı.Bu yeni dönemin kendine özgü koşullarına gelince…
Erdoğan Cemaat’i çok feci biçimde köşeye sıkıştırdı. Açıkça onlara “suç örgütü” dedi.
Cemaat de tüm “biz hizmet hareketiyiz” söylemlerine karşın, televizyona çıkıp akademisyen ya da gazeteci kimlikli temsilcilerinin son günlerdeki söylevlerinden çıkan sonuca göre, 30 Mart sonrası bir parti kuracakları ya da orada temsil şansı arayacaklarını ortaya koymaktadır.
2002 seçimi ve sonrasındaki seçim süreçlerinde AKP ile birlikte hareket etmiş olan Cemaat, DSP ve CHP’ye de birkaç milletvekilini seçtirmiştir. Bu seçimde de örneğin Bağcılar’a Muhammet Çakmak’ın aday gösterilmesini başarmıştır. Sonuç ne olur bilinmez.
Cemaat’in CHP’de siyaset yapması, her ne kadar partinin üst yönetimi tarafından sakıncasız görülse de, geleneksel tabanın “infiali” ile karşılanır ki, bugünkü yöneticiler bunun altından kalkamazlar.
O halde ne olacaktır? Ya da ne olabilir?
İngiltere ve ABD örneklerinden yola çıkarak şunu söylemek mümkündür. Hiçbir iktidar 10 yıl sonra yerinde kalamaz. Çünkü, liderler otoriterliğin ötesine geçip, tek adamlığa gittikleri gibi Türkiye türü ülkelerde de “parti devlete” ve diktatörlüğe, bir adım sonra da faşizme yelken açıyorlar.
Margaret Tatcher’i ve Tony Blair’i düşünelim. Farklı iki siyasi görüşe mensuptular ve her ikisi de 10 yılı biraz aşkın iktidarda kaldılar. Peki ne oldu? İngiltere halkı bu sürelerin sonunda bu liderlerden kurtulmak için sokaklara döküldü.
İngilizler şunu söylüyor; Tatcher olmasaydı Blair olmazdı.Doğrudur. Türkiye’de ise T.Özal olmasaydı şu olmazdı, ya da, Erdoğan olmasaydı bu olmazdı, diyeceğimiz bir politik figür var mı? Aklınıza gelirse yazmamazlık etmeyin…
ABD’de ise neden bu süre 8 yılla sınırlandırılmış acaba… Biraz düşünelim. Siz bu örneklere Almanya’yı, İskandinav ülkelerini hatta Avustralya’yı da katarak analiz yapınız.
Buradan hareketle Türkiye’ye döndüğümüzde, DP, ANAP ve AKP iktidarlarını anımsayarak, 10 yılın bir iktidar için ne denli yıpratıcı olduğunu hemen görebiliriz.
Erdoğan’ın yıpranmasına, CHP’nin ayyuka çıkan “muktedirsizliğine” ek olarak Cemaat- AKP çatışması da kaçınılmaz olarak yeni bir siyasal partinin doğuşunun koşullarını olgunlaştırmıştır.
Yeni parti, doğası gereği merkez sağda olmak zorundadır. Belki de, AKP’nin içinden çıkacak olanlar ağırlık noktasını oluşturacaklardır. Oradaki iktidar-muktedir algısı önemli rol oynayacaktır. Bugünden konuşmak kehanet olur. Ama yeni bir partinin doğacağını söylemek ise bir öngörüdür. Gerçekleşecektir.
Buradan hareketle…
30 Mart sonrası, hem camiye giden, hem de küreselleşmenin olgularını yadsımadan ulusallaştırmayı başaran, Kürt etnik milliyetçiliğinin temsilcilerini CHP'den BDP’ye kaydırabilecek bir sosyal demokrat “aktör”, Türkiye iç siyasetini allak bullak eder.
Bu kimdir?