Savaş Konseyinin ses kayıtlarının, epey ses getireceğine ve önemli sonuçları olacağına inanıyorum.
Bu ses bombasının kime yaradığına bakarak da, kimin sızdırdığı hakkında bir kanaate de varabiliriz.
Savaş Konseyinin kendi aralarındaki konuşmalarını, yorumlamadan önce, konseyin alt yapısı konusunda bir şeyler söylemek gerekir.
Savaş konseyinin bireylerinin kendi aralarında yaptığı görüşmelerin, savaş kararı alacak bir heyete hiç yakışmadığını söylemek mümkün.
İfadeler ve karşılıklı sarf edilen sözlerden; bu çalışmayı yapanların, böyle bir çalışmaya uygun alt yapıya sahip olmadıkları, bilgi düzeylerinin böyle bir konuyu konuşacak kapasiteden yoksun olduklarını gösteriyor.
Yaa diye başlayan konuşmalar, bir fikir tamamlanmadan bir başka fikre ait ifadeler, karşıdakinin ne söylediğini anlamadan kendi düşüncesini temellendirmeye çalışan söylemler, görüşmenin kalitesini aşağıya çekiyordu.
Yani bir fikir, bir strateji üretmekten çok uzak olan bir çalışma…
Gelelim bu konuşmalardan bizim çıkaracağımız sonuç ve derslere…
Devlet memurları oturmuş, iktidarın seçim propagandasına seçim malzemesi üretmeye çalışıyor. Genelkurmay II. Başkanı siyasetin göbeğinde duruyor.
Oysa Genelkurmay Başkanı bir hafta önce, Suriye uçağı TSK tarafından düşürüldüğünde, El-Kaideye yardım ediyorsunuz şeklinde gelişen yorumlara, bizi siyasete karıştırmayın diyordu.
Genelkurmay II. Başkanı iktidar için Süleyman Şah Türbesi üzerinden iktidara propaganda malzemesi hazırlıyor.
İkinci çıkarılabilecek önemli sonuç; 2011 yılında, da bunlar Suriye’ye savaş açmaya kalkışmışlar, ordu buna bazı gerekçeler göstererek karşı olmuş.
Anlaşılan odur ki; o zaman Genelkurmay Başkanı olan Sn. Işık Koşaner bu işe karşı çıkmış.
Yaşar Günel ve Feridun Sinirlioğlu’nun konuşmalarından şunu çıkarabiliyoruz.
Yakın zamanda, Amerikalılar ve ordunun yaptığı bir resmi toplantı da, Amerikalıların, “No fly zone” ile ilgili bir talebin, toplantıda bulunanlara dağıtıldığı söylüyor.
Yani bir Kürt Koridoru açılması meselesi, ABD tarafından yeniden gündeme getiriliyor. Bir başka bakışla; ABD’nin Kür Koridorundan hiçbir şekilde vaz geçmediği, bu konuda ısrarının devam ettiği ortaya çıkıyor.
Hakan Fidan ise, 2000’e yakın TIR’la silah gönderdiğini itiraf etmiş oluyor. Artı kendisi için savaşa gerekçe üretmenin basit olduğunu ifade ederek, iktidara psikolojik savaşta da yardımcı olduğunu dair ipuçları veriyor.
Dört MİT elemanı sekiz füze attın mı algı yönetimi tamamlanmış oluyor.
Asıl Türk Halkına ifşa edilen gerçekse, Davutoğlu’nun ağzından geliyor. ABD Dışişleri Bakanı Kerry ile yaptığı görüşmelerden birine atfen; Kerry’nin “siz Suriye’ye karşı savaş kararı alabildiniz mi, siz savaş kararı alın gerisi kolay demeye getiriyor.” Yani Kerry Türkiye’nin savaş kararı alamamasından mustarip.
Anlaşılan odur ki; çok kereler, ADB tarafından savaş kararı alınması için zorlanmışlar.
Gerek ordudan gerekse halktan gelen muhalefet bunları korkutmuş.
Kimin sızdırdığı konusu ise, şöyle bakmak gerekir; savaş çıkmaması Türk Halkı ve Suriye halkının yararınadır. ABD ve Avrupa’nın aleyhinedir.
Her yerde, halkını düşünen birileri elbet olacaktır. Bu ülkede hainler olduğu kadar fedailer de vardır.