Bir okurumdan gelen yazıyı, aynen aktarıyorum.
Devlet görevlisi olduğundan, adının gizli tutulması talebine saygı göstererek, bu arkadaşın vatandaşlık sorumluluğunu ise takdirle karşılıyorum.
“Mesleğim gereği, sürekli farklı semtlerde, farklı kurumlara girip çıktığımdan, ister istemez birçok mekânlarda gelişen olaylara da tanıklık ettiğim oluyor.
Bulunduğum noktada, yine geçici bir süre görevliyim. Yer Yedikule göğüs hastanesi.
Yeşil büyük çam ağaçları olan bahçesinde dolaşıyorum.
Hemen karşımda (Beltur) Belediye kuruluşu.
Genelde olduğu gibi, bu kuruluşu da İktidar ve yandaşları çalıştırıyor.
Arasına dilimlenmiş birkaç parça sucuk ya da kaşarlı iki ısırımlık tost ekmeği, 3 TL den satılıyor.
Doymayanlar, tabi mecbur tekrar almak zorunda kalıyor.
Yine aynı alan içinde (İspark) var. Aralıksız giriş- çıkış yapan araçlara yer gösteren görevliler, İki saatlik mola için 5 TL yi peşin alıyor.
İtiraz edenler, kızıp bağıranlara karşı, görevliler tüzüğün böyle olduğunu hatırlatıyor habire.
Kimi vatandaş küfrederek uzaklaşırken, kimisi ise, şikâyetini yargıya taşıyacağını, bu işin peşini bırakmayacağını haykırıyor.
İçimden; (Yargı da İktidarın arka bahçesi değil mi?) diyorum.
Halka açık bedava olması gereken tüm alanlar, İktidar eliyle zapt edilerek ranta dönüştürülmüş vaziyette.
Alan içinde boy gösteren diğer ulu ağaçlara bakıyorum, içimi acı kaplıyor. Zaman sonra, yine rant için kesilmeyeceklerinin bir garantisi yok ki.
Din ve vicdan sömürüsü burada da had safhada.
Rant çok büyük.
Dini özel bir gün olmamasına rağmen, caminin mikrofonundan, bangır bangır kuran okunuyor.
Bahçede, yere çömelmiş sayısız hasta ve hasta yakınları, ellerini göğe açmış vaziyette duayla eşlik ediyor, Kuran sesine.
Hastanenin Onkoloji bölümü de tam bir kargaşa içinde.
Kuyruğa girenler, Müslümanlık gereğince, cennete hiç gidemeyeceklerine inandıkları gâvurların Kemoterapi ilacını alabilmek için, birbirleriyle yarışıyor.
İçim daralıyor, canım sıkkın.
Facebook’a bakıyorum. Tanıdık birkaç arkadaş, “Duadan daha etkili ilaç yoktur” diye paylaşım yapmış.
Tüm bunların tesadüf olmadığı, İktidar eliyle mekanik bir şekilde yayıldığı o denli net ki.
Görev saatim bitmek üzere ayrılırken, Cami kenarına oturmuş, Kuran dinleyen bir sürü kadın ve erkeğin önlerinden geçiyorum.
İçlerinden biri, üzerimdeki resmi kıyafete bakarak; “Allah sizi her türlü hastalık ve musibetten korusun” diyor.
Gülümseyerek terk ediyorum, rant alanını.
Başına gelen her belayı hem Allah’dan bilip, hem de aynı Allah’a şifa için dilenenlere baktıkça büyüyor iç sıkıntım.
Niçin bilim insanı yetiştiremediğimiz, ekonomik olarak niçin kalkınamadığımızı, anlamak için, sadece burada tevekkül edenlere bakmak yetiyor, artıyor da.
Nalan Türkeli