Bu nasıl Profesör’lük?
Geçen hafta, Stratejik Düşünce Enstitüsü Başkanı ve AKP Merkez Karar Yönetim Kurulu (MKYK) üyesi Prof.Dr.Yasin Aktay Bayburt Üniversitesi Düşünce Akademisi Kulübü tarafından düzenlenen ‘Yeni Ortadoğu Ekseninde Mısır ve Suriye’ konulu konferansa konuşmacı olarak katıldı.
Aktay, bir öğrencinin ‘Sosyal devlet olmak için çoğunluğu oluşturan bir milletin milliyetçiliğinin ayaklar altına alınması sizce doğru mudur?' şeklindeki sorusunu yanıtlarken, aynen şunları söyledi:
"Bu ülkede sadece Türkler üzerinden giderseniz bunun masrafı ve maliyeti çok fazladır. Türkiye'yi bölünmenin eşiğine getirirsin. Türkiye'de yaşayan diğer insanları bu şekilde memnun edemezsiniz. Diğer insanları kendine karşı kışkırtmış olursun. Onun için vatandaşlık bağına dayalı yeni bir millet tanımı yapmak çok önemli. Millet mi diyorsun? Al sana millet! Sonuçta milletin ne olduğu, siyasilerin kararı ile içeriği doldurulan bir şeydir. Milletin içeriği, muhtevası, tanımı o siyasiler tarafından yapılmış sonuçta. Sana demişler ki, sen Türksün. Ne demek Türklük? İşte Orta Asya'dan gelmişsin. Bir bakıyorsun, kaçımızın dedesi Orta Asya'dan gelmiş? Bir sor bakayım gerçekten. Var mı böyle bir şey? O milletin yavaş yavaş zaten etnografyası da işlenmeye başlanıyor. Gerçekten de böyle bir şey. Türk nedir mesela? İsmet Özel'in çok ilginç, çok güzel tahlilleri vardır. ‘Türk dediğin bir sentezdir zaten. Türk diye bir ırk yoktur.’ "
Pozitif bir bilim dalı olan ‘Sosyoloji’ eğitimi almış bulunan bu şahsa ‘Profesör’ ünvanı verilmiştir. Bu zât maalesef tamamen akıl ve bilimden uzaktır. Aslında ülkemizi, birlik ve beraberliğimizi bölecek olan bütün akıl dışı uygulamaları hayata geçiren AKP’de görev yapıyor olması belki de bu saçma sapan çıkışını açıklıyor diye düşünülebilir. Bu açıklamasına bakarak ‘kötü niyetli’ olduğunu söylemek bile mümkündür.
Kendisine Bir Çift Lafımız Var!
Türklük ilk anayasamızdan beri devlete aidiyetle açıklanmış ve asla etnik kökene dayalı bir vurgulama yapılmamıştır. Hiçbir zaman kafatası milliyetçiliği güdülmemiştir. Dünyanın bir tarihi olduğu gibi Türklüğün de elbette ki bir tarihi vardır ve bu tarih bütün dünya tarihçilerince, objektif bilim adamlarınca yazılmış, yayınlanmış ve herbirinin kendi ülkelerinde de tanıtılarak öğretilmiştir. Bugüne kadar yapılmış hiçbir ‘anayasa’ ve ‘anayasa değişikliği’nde herhangi bir ırk, din veya mezhep öne çıkarılarak tanımlama yapılmamıştır.
1924 Anayasası: Türkiye ahalisine din ve ırk farkı olmaksızın vatandaşlık itibariyle (Türk) ıtlak olunur.
1937 Anayasası: Türkiye’de din ve ırk ayırdedilmeksizin vatandaşlık bakımından herkese “Türk” denir.
1961 Anayasası: Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
1982 Anayasası: Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür.
Aktay’a ve onun gibi saçma ve akıl dışı düşüncelerle kafasını meşgul edenlere işin gerçeğini dünya dilleri ile hatırlatmak isterim. Bu dünyanın bütün devletleri değişik sebeplerle de olsa birbirlerine değişik tanımlamalarla hitap etmekteyken bütün dillerde Türkiye’ye “TÜRKİYE” denilerek hitap edilmektedir. Böyle hitap etmeleri için hiçbir devletin gırtlağına çökülmemiş ve parlamentoları tehdit edilmemiştir. Bu hitap şekilleri tamamen ‘tarih’ten kaynak almaktadır.
Basit bir örnekle; Almanya’yı; Alman’lar Deutschland, İngiliz’ler Germany, Fransız’lar Allemagne, Letonyalı’lar Vācija, Macar’lar Németország, İsveçli’ler Tyskland, Çek’ler Německo diye tanımlamakta, Hollanda’ya Hollandalı’lar Nederland, İngilizler Netherlands, Fransız’lar Pays-Bas, İtalyan’lar Paesi Bassi demekteyken bütün dünya Türkiye’ye ‘TÜRKİYE’ demektedir.
İşte buyurun!
https://twitter.com/drtayfunbudak