İşte bir paketçik. Altında çok su-i niyet yatıyor. Bunu görmemek için ancak gözü perdeli olmak gerekir.
Paket geldi geliyor derken saat 11.06 da altı dakika gecikmeyle şu merakla beklenen paket önümüze geldi. Biz paket sanıyorduk, meğer PAKETÇİKmiş. Neyse, biz de bu kadarmış deyip tavekkül ile izledik. Başbakanın adeti üzere kırkbeş dakikalık bir girizgâhtan sonra paket acıldı. Kırkbeş dakikalık bu peşrevden sonra paketin okunması yirmi dakika sürdü sürmedi.
Paket küçük ama belki içinden cin çıkar diye bekledik. Ancak, çıka çıka bir kavanoz bal çıktı. Paket maket dediklerinin hepsi bu. Bu baldan başbakan bir parmak alevi ve bektaşilere sürdü, bir parmak çingenelere, sizin paketiniz ayrı deyip şöyle bir kürt kökenlilere koklattı, gerisini olduğu gibi tesettürlülere ve yandaşlara verdi ve paket tantanası bitti. Ardından lafı sürüyor, daha da çok konuşulacak. Al bununla oyalan misali...
Hemen bir parantez açayım. Son yıllarda bir “Roman” sözcüğü sahtekârlığı uçuşuyor havada. Şiddetle karşıyım. Bu “roman” sözcüğü külliyen yanlıştır. Terim olarak, Roma ve daha sonra Doğu Roma İmparatorlu’ğuna “Bizans” demekten çok daha yanlıştır. Terminolojide “Roman” ancak Roma ve Roma İmparatorluğu ile ilişkili olarak kullanılmalıdır. Örneğin, Osmanlı Padişahlarının Resmi ünvanı “Diyar-ı Padişah-ı Rumî” yani, Roma diyarının padişahı idi. Oysa Avrupadaki ulus ve etnik kökenliler içinde Roma ile doğrudan ya da dolaylı neredeyse hiç ilişkisi olmayan belki de tek topluluk çingenelerdir. Evet, çingene sözcüğü çok densiz ve yanlış bir şekilde yüzyıllardır aşağılayıcı bir sözcük olarak kullanılmıştır. Bu bizim cahilliğimizden kaynaklanan büyük bir ayıbımızdır. Bunu tamir etmek için son büyük çingene akımının Romanya’dan gelmesine dayandırılarak bir “Roman” sözcüğü uydurulmuştur ama, bu yanlışı bir başka yanlışla düzeltmeye kalkmaktan başka birşey değildir. Gittikçe bilinçlenen bu etnik gruptakilerin üzerlerine takılan bu yanlış isimlendirmeden kendilerini kurtarmalarını beklerim. Kendilerini doğrudan tanımıyorum ama, televizyonlarda gördüğüm her çingene vatandaşımızın ve hele hele çingene önderlerinin çok bilinçli, çok gelişmiş olduğunu ve bizi idare edenlerden kat be kat dürüst ve aklıselim sahibi olduğunu görmemek de mümkün değil.
Neyse tekrar gelelim pakete. Pardon, paketçiğe. Eh ortaya konan belli. İşte bir paketçik. Altında çok su-i niyet yatıyor. Bunu görmemek için ancak gözü perdeli olmak gerekir. Ve hemen her kesimden gerekin tepkiler geldi bana yazacak birşey kalmadı. Ancak niteleyebilirm. Bu bildiğimiz bir yüzkarasıdır. Açıklanmasına da hiç gerek yoktu, zaten icra adilen süreçler adlandırıldı. AKP nin her zamanki taktiği ile popüler birkaç yem ile aslında çok tehlikeli bir olta atıldı.
Tehlike’nin büyüğü, seçim sistemi ve siyasi partiler ile ilgili kısmıdır. Tam anlamıyla bir alicengiz oyunudur. Ve bu düzenbazlığa karşı yapılacak bir tek şey vardır. O da bilinçli duruşu kaybetmemektir. AKP kendi hegemonyasını sürdürmek ve kaybettiğ oylara rağmen bir dört sene daha iktidarda kalabilmek ve daha önemlisi, bir dört sene daha yargılanmaktan kurtulabilmek için yeni bir sistemi demokratik reform adı altında milletimize kakalamaya çalışmaktadır. Şu andaki tabloyla bunu yapabilir ve yapacaktır. Çünkü meclis aritmetiği elvermektedir ve ne yazık ki, içlerinde Abdüllatif Şener gibi namusuyla ben bu kirlilikte yokum diyebilecek kişi evladı pek yoktur. Buna karşılık yapılacak tek şey artık iyice ortaya çıkan bu oyunlara karşı sağlam durmak ve herşeye rağmen kararlılığı sürdürmektir. Bu paketten sonra hemen yeni bir deyiş türedi. ‘Yetmez ama, evet’ saçmalığından esinlenerek, ‘Evet ama, yetmez’ denilmeye başlandı. Bu söz daha cok alaycı bir kinaye olarak ortaya atıldı ama, dikkat!.. Şaka maka derken yarın bir slogan olarak havada uçuşabilir. Aman haa.. Önümüzdeki uzun bir dönem seçim dönemi. Kimse aklını ödünç vermeye. Hele hele yitirmeye.