CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç Cumhurbaşkanının ilan ettiği ve yarın TBMM Genel Kurulu’nda görüşülecek 10 ili kapsayan, üç ay süreli OHAL kararına ilişkin, “Cumhurbaşkanına orantısız sürede, orantısız yetki veren OHAL yasasını kesinlikle reddediyoruz. Cumhurbaşkanının yeteri kadar yetkisi, Cumhurbaşkanının yeteri kadar söz sahibi olabileceği yetkileri ve kararnameleri var. Onları uygularsa zamanında yaparsa milletimiz bu felaketi bu kadar acı bir şekilde yaşamaz. Biz aynı zamanda OHAL yasasınıçıkartmak isteyen bu iradeye yani Recep Tayyip Erdoğan’a ve bu iktidara kesinlikle güvenmiyoruz” dedi.
CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç bugün TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Özkoç, şunları söyledi:
“BUGÜN DERDİMİZ MEVZUAT EKSİKLİĞİ DEĞİLDİR SİYASİİRADE YETERSİZLİĞİDİR”
“Maalesef depremdeki can kayıplarımız artıyor. 8 bin 500’ü aşkın can kaybımız var. Bütün umudumuz daha fazla artmamasında. Ancak tablo ne yazık ki hiç de iç açıcı değil. Yaşamını yitirenlere rahmet diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Enkaz altında hayat mücadelesi veren vatandaşlarımız var. Allah’tan onlara güç vermesini diliyorum.
Deprem bölgesi, afet bölgesi ilan edildi. Ardından da OHAL ilan edildi. OHAL’le ilgili Cumhurbaşkanlığı kararı Meclis’e sunuldu. Yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüşülecek. Afet bölgesi ilanını aslında gecikmiş, anında o büyüklükteki bir deprem yaşanır yaşanmaz o bölge hızla afet bölgesi ilan edilmeliydi. Bütün bu yaşananların, yaşanmaması için yapılması gereken tamda buydu. OHAL ise bizim için doğru bir karar değildir. Bugün derdimiz mevzuat eksikliği değildir. Siyasi irade yetersizliğidir. Milletimiz organize olmuş durumdadır ancak devleti yöneten iktidar maalesef organize olamamıştır.
“OHAL İLANI BU ANLAMDA NE GEREKÇEYLE YAPILIYOR DAHA BUGÜNE KADAR İKTİDAR BİZE BUNU AÇIKLAMADI”
Afet bölgesi ilanıyla, Afet Kanunu’nun uygulamadaki mümkün hale gelen her şey aslında yapılabilir şeylerdir ve bunun için yasa yeterlidir. Afet Kanunu ve Anayasa deprem bölgesinde hayat kurtarmak ve insanımıza yardım götürmek için her türlü imkânı ve olağanüstü yetkileri de içermektedir. OHAL ilanı bu anlamda ne gerekçeyle yapılıyor daha bugüne kadar iktidar bize bunu açıklamadı. İktidarın bize bunu bize hızlı bir şekilde açıklamasını bekliyoruz.
Eğer OHAL kararıyla hızlı karar almak diyorsanız Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde en çok öne çıkarttığınız ‘Eğer Cumhurbaşkanlığı Sistemi gelirse bürokrasi ortadan kalkacak derhal acil almamız gereken kararlar alınacak’ dediğiniz ‘hızlı hareket edeceğiz’ dediğiniz ve övündüğünüz şeyde bu değil miydi? Bugün Cumhurbaşkanının isteyip yapamadığı kurumları, kuralları işletemediği tek bir alan var mı? Çıkıp bunu birisinin söylemesi gerekiyor. Yapabilmesi için yetki var fakat yetkisini millet menfaati için kullanmayan bir irade ortada duruyor.
“15 TEMMUZ SONRASINDA ÇIKARTTIĞINIZ OHAL KARARNAMESİNDE NELER YAPTINIZ ÇOK İYİ BİLİYORUZ”
OHAL ilan edilirse Cumhurbaşkanı OHAL kararnamesi çıkartacak. Hepimiz 15 Temmuz sonrasında çıkarttığınız OHAL kararnamesinde neler yaptınız çok iyi biliyoruz ve hatırlıyoruz. İlgili ilgisiz her konuda her alanda OHAL kararnamesi çıkarttınız. 10 binlerce insan hayatının nasıl mağdur edildiğine milletimiz şahit oldu. Biz biliyoruz, milletimizin de bilmesini istiyoruz. Hukuk yolları OHAL kararnamesine kapalıdır. Bu kararnameler Anayasa Mahkemesi tarafından denetime tabi değildir. Bunu Anayasa Mahkemesi açıkladı. Biz biliyoruz, milletimizin de bilmesini istiyoruz. Yani çıkartılacak kararların yasaya uygun olup olmadığını Anayasa denetleyemeyecek.
Biz ana muhalefet olarak ancak OHAL kanunları kanunlaştıktan sonra Anayasa Mahkemesi’ne taşıyabiliyoruz. Daha önce taşıdık. Ne oldu biliyor musunuz? Anayasa Mahkemesi 4-5 yıl sonra karar verdi. Olan oldu, yaşanan yaşandı, bitti ondan sonra. Yangın bittikten sonra, köz söndükten sonra, hukuk katledildi halkımızın hakkı yendi. AYM’nin ihlal kararlarıyla şimdi bu yenilen hakların ödenmesi söz konusu mudur? Değildir. AYM ihlal kararlarıçıktıktan sonra aradan 5 yıl geçmiş, milletimiz mağdur olmuş, yasalar o süre içerisinde hayata geçirilmemiştir.
“CUMHURBAŞKANINA ORANTISIZ SÜREDE, ORANTISIZ YETKİ VEREN OHAL YASASINI KESİNLİKLE REDDEDİYORUZ”
Cumhurbaşkanına orantısız sürede, orantısız yetki veren OHAL yasasını kesinlikle reddediyoruz. Cumhurbaşkanının yeteri kadar yetkisi, Cumhurbaşkanının yeteri kadar söz sahibi olabileceği yetkileri ve kararnameleri var. Onları uygularsa zamanında yaparsa milletimiz bu felaketi bu kadar acı bir şekilde yaşamaz. Biz aynı zamanda OHAL yasasınıçıkartmak isteyen bu iradeye yani Recep Tayyip Erdoğan’a ve bu iktidara kesinlikle güvenmiyoruz.
Afet Kanunu’yla yapamayıp OHAL Kanunu ile yapacağınız temel şey nedir? Her iki mevzuatında uygulanmasında acil durum nedeniyle vatandaşın malına ve mülküne el koyabiliyor devlet. OHAL Kanunu çıksa da koyuyor, Afet yasasıçıksa da koyuyor. Ancak Afet Kanunu vatandaşın malını, mülkünü işgal ettikten sonra süreç bitince parasını götürüp vatandaşa veriyor. Devlet mağduriyeti gideriyor. OHAL Kanunu’nda ise herhangi bir ödeme yapılmıyor. Bölgedeki halkın malına mülküne, belli gerekçelerle el koyacaksın, koy. Eğer bu afeti bir an önce dindirmek için yapıyorsan koy ama parasını vermeyeceksin. Niye? Neden vermeyeceksin? Millet çalışmış, didinmişüretmiş, vergisini ödemiş her şeyini yapmış devlete karşı. Afet yasası var, git gereğini yap. Ama daha sonra onlara da sahip çık.
“MİLLETİMİZ GEREĞİNİ YAPIYOR, DEVLETİMİZDE GEREĞİNİ YAPMAK ZORUNDADIR”
Kasanda paran yok. Bunu biz biliyoruz. 128 milyar dolar gibi milletin bütün mevduatlarını bir avuç kişiye peşkeşçektin bunu biliyoruz. Onun içinde sana güvenmiyoruz. Saray eşrafına dağıttığını da biliyoruz, peşkeşçektiğini de biliyoruz o yüzden sana ve iktidarına güvenmiyoruz. Milletimizi mağdur edeceğini biliyoruz. O yüzden sana güvenmiyoruz. Bu devlet Kurtuluş Savaşı’nda çıkartılan Tekalifi Milliye kararlarını sonuna kadar uygulamış Kurtuluş Savaşı’nda milletimize olan borcunu kuruşuna kadar ödemiştir. O zor günlerde dahi milletimize borçlu kalmamıştır devletimiz. Onları mağdur etmemiştir. Devletimiz güçlüdür, milletimiz güçlüdür, milletimiz gereğini yapıyor, devletimizde gereğini yapmak zorundadır.
Milletimiz cefakâr, canla, başla deprem bölgesine koşuyor. Herkes yardım gönderiyor, milletimiz koordine olmuş durumda. Halk kendi arasında örgütlenerek yardım topluyor, bölgeye ulaştırmaya çalışıyor. Böyle bir milletin karşısına böyle bir günde geçip böyle bir yüzle parmak sallayamazsın. Bunu yapamazsın, kim olursan ol yapamazsın. Bu millet bir kişiden daha büyüktür. Bu millet bir kişiden daha onurludur. Bu millet bir kişiden daha değerlidir. Milletin moralini bozan sensin. Devletin imkanlarını kullanamayan sensin. Ordunun imkanlarını harekete geçirmeyen sensin. Millete parmak sallayamazsın. ‘Savcıları harekete geçireceğim, hakimleri harekete geçireceğim’ deyip milleti sindiremezsin, korkutamazsın.
“HALKINA PARMAK SALLAYAN BİR KİŞİYE OHAL YETKİSİ VERMEYİZ”
Ortak acımızda birlik olmaya, ortak hareket etmek isteyen halkımıza karşı söylediğin sözlere bak: ‘Defter tutuyoruz, gün geldiğinde defterleri açacağız.’ O defterleri senin yüzüne çalacağız. Milletle ilgili yaptığın bu söylemleri yeri ve günü geldiği zaman ‘bak millete yaptıkların’ diyeceğiz. ‘Savcılarımız gereken işlemleri yapıyor:’ Savcılar milletin savcılarıdır, sarayın mı? Sen kimi korkutuyorsun, kimi tehdit ediyorsun? Biz halkına bu yüzle bakan bir siyasetçiye, böyle acılı bir günde halkını tehdit eden bir kişiye, halkına parmak sallayan bir kişiye OHAL yetkisi vermeyiz. Gitsin böyle birisine Milliyetçi Hareket Partisi destek versin.
Başkomutanlık sıfatıyla övünen Erdoğan, defterine şu cümleyi de yazsın, ‘Orduyu gerçekten millet merak ediyor. Yerinde, zamanında, gününde niye seferber etmedin?’ İletişim Başkanlığı: ‘Mehmetçiklerimiz yaraları sarmak için deprem bölgesine aralıksız intikal etmeye devam ediyor.’ Allah’tan korkun, utanın yüzünüz kızarsın. Pazartesi günü niye intikal etmedi? Pazartesi akşamı niye intikal etmedi? Salı sabahı, Salı akşamı niye intikal etmedi? O sırada ölen yavrularımız, o sırada babasının elini tutup da cenazesi enkaz altında olan babanın acısını neden dindirmek için askerimizi göndermediniz? Neden kışlada tuttunuz? Bu milletin canı sizin oyuncağınız mı?
“SENİN ASKERİ DERHAL KIŞLASINDAN ÇIKARTIP MİLLETİMİZLE BULUŞTURMA YETKİN VARDI”
Ülkemizdeki en büyük, en yaygın teşkilata sahip Türk Silahlı Kuvvetleri’nin bu milletin evladı olan Mehmetçik’in askerimizin kurtarma çalışmalarına derhal gönderilmesi gerekiyordu. Askeri helikopterler kullanılabilirdi. Sahra hastaneleri kullanılabilirdi. Askerimizin katkısı orada bir can dahi kurtarsa bir ömre bedeldi. Bunu engelleyen iradeye OHAL yetkisi vermeyiz. Senin askeri derhal kışlasından çıkartıp milletimizle buluşturma yetkin vardı. Kullanmadın, inatla kullanmadın ama halkın karşısına geçip insanları azarladın. Sana OHAL yetkisi vermeyiz. Yetkisi mi yok? İmkanı mı yok? Her türlü yetkisi ve imkanı var. İstediği zaman her türlü yetkisini ve imkanını kullanıyor. Her yetkiye imza atabiliyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne de gönderebiliyor.
Herkes biliyor ki ilk 72 saat çok önemliydi. 58’inci saatteyiz, şimdi mi yayınlıyorsunuz ‘askeri hızla sevk ediyoruz’ diye? ‘O sabah yeterince harekete geçemedik, o gün yeterince harekete geçemedik’ siz mazeret makamı mısınız? 20 yıldan beri iktidardasınız, 20 yıldan beri depremle ilgili para topluyorsunuz, vergileri topluyorsunuz. Milli Savunma Bakanına, ‘parayla askerlik yaptırdığınız bedelli çocuklarımıza depremle ilgili eğitim verin. Büyük bir felaket yaşandığında onları seferber edin’ dedim. Yaptınız mı? Hayır. Vatandaşın bu soruları sorunca, milletimiz oradan feryat edince bunu da dürüst basın mensupları yayınlayınca bu suratla ‘milletin moralini bozmayın’ diyor. Milletin morali zaten bozulmuş, Cumhurbaşkanı bunu görmeyerek bir akıl yürütüyor.
“ÜLKEMİZDE BÜYÜK BİR ACI VAR AMA BÜYÜKTE BİR BECERİKSİZLİK VAR”
Millet enkaz altında, millet can derdinde. Millet içecek çorba bulamıyor. Zamanında ekmek yetiştiremediniz. Barınma ihtiyaçlarını sağlayamadınız. Mehmetçik’i yanlarına koymadınız. İnsanların morali zaten bozuk. Evlerinde televizyonları başında olan insanlarımız ağlıyorlar. Deprem yaşamış Sakarya gibi iller, yaşanan acıları bilen insanlarımız hem geçmişteki ölüleri için hem de enkaz altındakiler için ağlıyor. Beyefendinin morali bozuluyor ve tehdit ediyor. Sen bize bunu söyleyeceğine ‘Cumhur İttifakı sahadadır’ diyen AKP sözcüne söylesene. Sen bunu bize söyleyeceğine canlarımız enkaz altındayken, donarken, ‘her şey yolunda’ diyen, utanmayan Maliye Bakanına söylesene. ‘48 saat sonra yavaş yavaş düzene girdik’ diyen diğer bakanlarına söylesene.
Ülkemizde büyük bir acı var ama büyükte bir beceriksizlik var. Maalesef terörde olduğu gibi afette de bunun bedelini milletimiz ödüyor. Maalesef insanlarımız canıyla ödüyor. Bu tablo karşısında yapılması gerekenleri bize o dikte ediyor ve susmamızı istiyor. ‘Basın yazmasın, konuşmasın’ diyor, ‘televizyonlar yayınlamasın’ diyor. ‘Sizde susun’ diyor.
“SADECE KENDİİKTİDARLARINI VE GELECEKLERİNİ DÜŞÜNENLERİN MİLLETTEN VAZGEÇTİĞİNİ HEPİMİZ BİLİYORUZ”
Günlerdir uyku uyumayan, iğneyle kuyu kazan kurtarma ekipleri ve gönüllüleri orada büyük bir gayretle çalışıyorlar. Bölge elektrikten, doğalgazdan hayati her türlü imkândan yoksun. Depremzedeler zaten büyük bir moral bozukluğu yaşıyor. ‘Devletimiz nerede’ diye feryat ediyorlar. Ülkede moral falan kalmış değil. Kimin buradan moral depolamaya çalıştığı, kimin kafasından tilkiler geçtiği bu suratla ifade ediliyor. Herkes biliyor ikbal peşinde koşan, acılarımıza sessiz kalındığını hepimiz biliyoruz. Sadece kendi iktidarlarını ve geleceklerini düşünenlerin milletten vazgeçtiğini hepimiz biliyoruz.
Bugün hakikat ve dayanışmaya ihtiyacımız var. Ancak böyle düşünen birisini muhatap alarak değil. Milletimizle birlikte, birlik ve beraberliğe ihtiyacımız var. Erdoğan’ın moralini bizim düşünecek falan halimiz yok. Onun moralini 5’li çeteler düzeltsin. Onun moralini yalakalar düzeltsin. Onun moralini milletin değil, sarayın bakanları gerekli yağcılığı yaparak düzeltsinler.
“BİZ YANDAŞ MEDYANIN DA GERÇEKTEN HABERLERİ VERİRKEN TARAFLI VERDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”
Biz yandaş medyanın da gerçekten haberleri verirken taraflı verdiğini görüyoruz. Ama şunu da biliyoruz; bir de iki yüzlü medyacılar var. Böyle bir afet gününde rant peşinde koşan iki yüzlü medyacılar var. Onları da biz biliyoruz, paylaşacağız milletimizle ve asla onları unutmayacağız. Böyle zamanda milletin sesi üzerinden pazarlık yapan kirli zihniyetleri biz milletimizle paylaşacağız.
Genel başkanımız, genel başkan yardımcılarımız, milletvekillerimiz, parti meclis üyelerimiz bölgede milletimizle birlikte aynı kaderi paylaşmaya devam ediyorlar. Genel merkezimizde kriz masası 24 saat açık. Kriz masasına ‘ses geliyor buradan’ diye ulaşan bin 228 kişi var. Ses geliyor ama kimse yok. ‘Burada kimse yok, bize yardım edin’ diyen bin 228 kişi başvurmuş. Derhal ilgili yerlere bildirdik, derhal arkadaşlarımızı aradık. ‘Enkaz altında duruyorlar’ diyen 3 bin 75 kişi bize telefonla başvurmuş. ‘Bize yardım edin’ diyen bin 56 kişi olmuş. Hepsine yardımcı olmaya çalışıyoruz. ‘248 kişi kayıp, nerede olduklarını bilmiyoruz’ demişler.
“BELEDİYELERİMİZ HER TÜRLÜ TEHDİT, ZORBALIK VE ENGELLEMEYE KARŞI HİZMET GÖTÜRMEYE UĞRAŞIYOR”
Belediyelerimiz her türlü tehdit, zorbalık ve engellemeye karşı hizmet götürmeye uğraşıyor. Pandemide ekmek dağıtmamızı engellediler. Pandemi de milletimizin verdiği bağışları, milletimize ulaştırmamızı engellediler. Şimdi de afet zamanında gelen yardımları AFAD engelliyor, ‘ben dağıtacağım’ diyor. Sen dağıt ama dağıtamıyorsun. Yeteri kadar organize olmamışsın, yeteri kadar organize olmamışsın. Senin orada görev yapmanı sağlayacak, deprem bölgelerinde yeteri kadar tedbirler alınmamış ve birisi yardım götürenleri tehdit ediyor. Bütün tehditlere karşı belediye başkanlarımız ekmek dağıtmaya devam edecek, su dağıtmaya devam edecek, çorba dağıtmaya devam edecek. Enkazda olacağız, enkazın altında olacağız. Dışarıda olanların barınabilmeleri için oraları bir an önce kalkındıracağız. Tayyip Erdoğan’a karşı, onun engellemelerine karşı, onun tehditlerine karşı, onun savcılarına karşı mücadele ederek yapacağız bunu. Sonuna kadar milletimizin yanında olacağız.
Bütün itfaiye araçlarımızı oraya yönelttik, bin 118 araç. Tam teçhizatlı kurtarma araçlarımızı gönderdik. İş makinalarımızı, ağır nakil tırlarımızı oraya gönderdik. İtfaiye ve ambulans araçlarıyla insani yardımların malzemelerini taşıyan bütün araçları oraya yönlendirdik. Gıda, kışlık kıyafet, hijyen ürünlerini tırlarca gönderiyoruz. 19 tane mobil mutfak, vatandaşına bu soğukta çorba veremeyen bu iktidara karşı bütün belediyelerimizle, milletimizle, milletimizin verdiği bütün destekleri milletimize ulaştırıyoruz. 20 tır içme suyunu, 212 bin battaniyeyi oraya gönderdik. Bunların bakanları 21’inci yüz yılda ‘battaniye üretiyoruz’ diye övünsünler orada. Jeneratörleri oraya ulaştırdık.
“SAKIN BİZE ‘DAHA FAZLA YETKİ, DAHA FAZLA İKTİDAR’ DİYE GELME”
Biz milletin vekilleri olarak hem sahadayız hem milletimizle beraberiz hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeyiz. Afetzedelerle ilgili bir karar mıçıkartmak mı istiyorsun? Biz buradayız gel. Gel saatler içerisinde çıkartalım. Limanlarla ilgili kararlarıçıkartırken topluyorsun ya, 5’li çetene ihale vermek için bizi zorla buraya getirtiyorsun ya milletimiz için Meclis’teyiz. Bak bugün de buradayız, yarın da buradayız. Milletvekillerimiz sahada, görevlilerde burada gel ne çıkartmak istiyorsan çıkartalım. Ama sakın bize ‘daha fazla yetki, daha fazla iktidar’ diye gelme. Sakın bize, ‘ben oralarda kimseleri konuşturmayacağım, savcıları harekete geçireceğim’ diye gelme. Buna sonuna kadar karşıçıkacağız.
“NE GEREKİYORSA YAPIYORUZ NE GEREKİRSE YAPACAĞIZ”
Afet Kanunu’yla ilgili yasalar çok açık. Afet Kanunu yasalaştığı andan itibaren orada mağduriyetlerin giderilmesiyle ilgili bütün yetkiler iktidarın elinde olacaktır. İktidar bu yetkileri hızlı, bir an önce, soğukkanlı, organize olmuş bir vaziyette bunları milletimize ulaştırmalıdır ve gereğini yapmalıdır. Milletimizin orada eğer devreye girip fırınlar, özel hastaneler, milletimizin ihtiyacını sağlayacak diğer bütün alanlarda yetkilerini kullanabilecek hak ve hukuka sahipler. O haklarını ve hukuklarını sonuna kadar kullansınlar, kimseyi mağdur etmesinler.
Vatandaşımızı bu kış kıyamette ölümün soğuğu, kışın buzuyla enkaz altında orada bırakmasınlar. Bir an önce gecikmiş olan ordumuzun bütün birikimlerini oraya seferber etsinler. Unutmayın ordumuzda yeteri kadar mutfak vardı, unutmayın helikopterlerimiz vardı, unutmayın dağın taşın tepesinde atlayan komandolarımız var, enkazın üstünden de atlayabilirlerdi. Unutmayın 48 saattir ölü kızının elini tutan adamı bir Mehmetçik’imiz enkazın altından çekip, babasıyla buluşturup mezarına koyabilirdi. Biz bunları asla unutmayacağız. Şimdi anlatıyoruz ama şu an sadece anlatma değil, çalışma zamanı ne gerekiyorsa yapıyoruz ne gerekirse yapacağız.”
Kaynak: ANKA Haber Ajansı