KAZLAR BAĞIRIYOR MU?
Oy kullanma ölçütlerimizi şöyle sayabiliriz:
-Babam kime vermişse ben de ona veriyorum. Çocuğum da inşallah bizim partiye oy verecek.
-Kuran’a el basıp, yemin ettirdiler, oyumuzu mecbur onlara vereceğiz. Erzak filan da veriyorlar.
-Bizimkilere kızgınım, oyumu öteki partiye veririm.
-Çalıp çırpıyorlar ama iş de yapıyorlar; oyumu onlara veririm.
-Ben, alnı secde görmeyene oy vermem.
-Kime oy vereceğimi bilmiyorum, ağam daha söylemedi.
-Bizim partinin barajı aşma şansı yok. O nedenle oyumu ehven-i şere veriyorum.
-Benim istemediğin partinin karşısındakiler içinde şansı en yüksek görünen partiye oy veriyorum.
Listeye siz de ekleme yapabilirsiniz.
Gerçek şu ki bu güzelim memlekette, kullanacağı oyla kendi çıkarları arasında ilişki kurabilen insanların sayısı son derece sınırlıdır. Bunun iki temel nedeni var.
Birincisi; insanımızın buna göre şekillendiriliyor olmasıdır. Okuryazar oranı arttıkça hafakanlar bastığını söyleyenler bunu itiraf ediyor zaten.
İkincisi ve daha önemli olanı da işbirlikçi burjuvazinin yönettiği toplumlarda kapitalizmin kendi kuralları içinde gelişemeyişi ve bunun sonucunda siyasetin sınıf temelinde yapılanamayışıdır.
Seçimlerle ilgili en iyimser beklenti, kazları bağırtarak yolanlardan kurtulmak olabilir.
Yolunmaktan kurtulmak içinse daha çok ekmek yememiz gerekiyor.