Okullar Tatil, Ortalık Karışık
Yurtiçindeki gündeme yetişemiyorduk, arabın şekeri tüy dikti. Gündem o kadar yoğun ki, hangisine bakalım şaşırıyoruz. Bir konuya yöneliyorsunuz, başlığını atıyorsunuz, daha yazıyı bitirmeden daha önemli bir başka konu düşüyor kucağınıza. Yarım günde eskiyor; daha doğrusu eskimiyor, hatta önemi artarak gelişiyor ama, öbürü en az onun kadar belki ondan önemli. Neymiş bir bakayım demeye kalmıyor bir başka olay patlayıveriyor. Hani Türkiye gazeteciler için bir konu cenneti deniyordu ya, artık cehennem olmaya başladı.
Gündemi genellikle Recep Tayyip bey yönlendirirdi, hemen her sıkıştığında saldırgan üslubuyla bir sunni gündem yaratır dikkatleri dağıtırdı. Bunu kendi etrafında dolanan olumsuzlukları başka yöne çekmek için büyük bir ustalıkla yapardı. Ustalık dönemim dediği bu olsa gerek. Ama bakıyoruz da son zamanlardaki gündem kargaşası pek de onun kontrolünde değil. Soma faciası hiç de akıllarda yoktu. Hatta başbakan İspanya yoluna koyulmak üzereydi. İŞİD diye bir güruhun Irak’ın dörtte birini bir gün içinde ele geçireceği hiç de akla gelmemişti. Aslında bu tür olağan üstü oluşumlar her zaman göz kırpıyor, ha geldim geleceğim diyordu ama, pat diye münasebetsiz bir zamanda önümüze düşeceğini tahmin edemiyorduk. Hele hükumet öngerememişti. Onun gündemi başkaydı, onun gündemi kutsaldı, o kendi başının gündemine odaklanmıştı. Bu güne kadar da gündemi çok güzel yaratmış ve yönlendirmişti bile. O kadar kendi dünyasındaydı ki, olan biteni öngöremiyordu. Öngörmeyi bırakın önündekini bile göremiyordu. İşleri güçleri varsa yoksa Recep Tayyip’in aklanması, seçimi.
Soma felâketi geliyor, araştıralım denmişti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde. Hadi oradan dediler. İki hafta geçmedi Soma patladı. Musul’da birşeyler oluyor, haberiniz var mı dediler, dalga geçtiler yine Mecliste. Bunların gündeme gelmesinin sırası değildi şimdi. Yirmidört saati geçmedi olan oldu. Bu memleket Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden yönetilmiyor mu tanrı aşkına. Hükûmet şaşkın ördek gibi. Recep Tayyip’ten doğru dürüst bir açıklama bile yok. Tanrılar saklasın hani iş kızışır da bir sınır ötesi müdahale zorunlu olursa elde bulunan tezkerenin bile gereği yapılmamış. Zamanında ne olur olmaz diye tezkere alınmış meclisten ama, prosedür tamamlanıp tezkere silahlı kuvvetlere iletilmemiş. Hükûmetin yani Recep Tayyip beyin çekmecesinde bekletilmiş. Herşeye o hükmedecek ya. Oysa olaylar öyle tırmanabilirdi ki, dakika önemli olabilirdi. Şimdi bakanlar kurulu toplanacak da, karar imzalanacak da tezkere motorsikletli kurye ile mi artık bilmem bir şekilde Genel Kurmay’a iletilecek.
Büyük yolsuzlukları falan bir kenara koyduk. Merak etmeyin unutmadık, unuttuğumuzu zannediyorlar ama, ne Soma’yı ne 17-24 Aralık’ı unutmayacağız. Ancak şu ara sözünü etmeye, nefes almaya vakit kalmıyor. Yolsuzluktu fezlekeydi derken, Recep Tayyip bey gündemi ertelemeye çalışırken mahalli seçimler geldi çattı. Binbir uygunsuzluk hata yolsuzluk da seçimlerde yaşadık. Daha nefes alamadık, Soma patladı. Başbakan adam tokatladı, yardımcısı adam tekmeledi. Nedir bu celâllenme demeden anladık ki, altında gene binbir yolsuzluk var. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Almanya’da istenmedi, hatta azarlandı. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hem de kendi vatandaşı tarafından Amerika’da azarlandı. Seçimdi, geçimdi, çatı adayıydı derken ortalığı sel aldı, Ankara’ya deniz geldi, İstanbul Kurbağalı derede arabalar yüzdü, Üsküdar’da minübüs şöförü kaptan oldu, yenilenen seçimlerde AKP karaya oturdu. Başbakan Gezi zekâlılarla empati kurmaya çalıştı ama, frekans tutmadı. O geziyle uğraşaduruken yollar kesildi, gönderden bayraklar indirildi anladık ki, Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesinden birinde devlet yokmuş. İyi de sen neyin hükûmeti, neyin başbakanısın. Bu arada Yatağan termik santrali büyük bir başarıyla satıldı.
Bu kargaşanın içinde Kıbrıs adını ağzına alan yok. Kürt sorununa aklı başında eğilen yok, iş mahalle kavgasına dönüştü. Bir anda Cumhurbaşkanlığı seçimi bile unutuldu neredeyse. Yahu bu memlekette aklı selim sahibi, beyni çalışan yok mu?.. Elbette var, hem de sandığınızdan çok ama, bu gündem kargaşı içinde yalnız hükûmettekilerin değil, gerçek akîllerin bile kafası karıştı. Neresinden tutacağımızı şaşırdık. Bir an evel bu kötü huylu kanserleşmiş dokuları temizlememiz, bünyemizden kesip atmamız gerek.
Aman dikkat önümüz yaz ve tatil:
Bu arada herkesin unuttuğu bir konuya parmak basmak istiyorum. Bence muhalefet bunun duyurusunu bir an evel yapmalı hatta, propoganda kampanyası şeklinde yapmalı. Yarın okullar tatil. Yaz geldi. Hepimiz yaz rehavetine kapılacağız. Olanaklılar kendini sahil kasabalarındaki yazlıklarına atacak. Yani başka bir şehire gidecek. Olanağı kısıtlı olanlar bir süreliğine de olsa bir dinlenme umuduyla tatil eziyeti peşinde koşacak, çeşitli yerlere dağılacak. Olanağı olmayanlar da yaz rehaveti içinde ancak geceleri sivrisinekleri savmakla uğraşacak, ucuz karpuz nerede satılıyorun peşine koşacak. Hepimizin tatil hakkı. Hele böyle maddi manevi yıpratılmış, psikolojimiz altüst olmuşken. Ama unutmayın, kanserli bir doku var ve bunu atabilmemizin son olanağı Ağustosta. Yaz aylarında her ne yapacaksanız iyi düşünün, özellikle Ağustos ayını şimdiden iyi plânlayın. 10 Ağustos’da seçimin birinci turu, 24 Ağustos’da ikinci tur sandık başındayız. Geçen Milletvekili seçimlerindeki rehavete kapılmayın. Ya yaz plânlarını seçim günlerinde ikâmetinizin bulunduğu sandık başında olacak şekilde yapın, ya da eğer uzun tatil yapacak, yazın tamamını belli bir yerde geçirecekseniz şimdiden Nüfüs Müdürlüğüne giderek olacağınız adresi bildirin ve geçici olarak oraya naklinizi yaptırın. Herkesin oyu çok önemli. Çünkü anketler gösteriyor ki, her ne olacaksa kıl payı olacak. Bu kıllık sizin yüzünüzden olmasın.