“Ben rakımı da içerim, namazımı da kılarım” deyip, AKP destek veren içkicilere oh olsun…
Hem namazını kılıp, hem meyhaneye gidemezsin.
AKP sana diyor ki; sadece namazını kılabilirsin.
Bizler AKP’nin gericiliği, işbirlikçiliği ve bölücülüğü ile mücadele ederken, bize bıyık altından gülüp, keyiflerine bakıyorlardı.
Şimdi AKP onların keyiflerinin içine etti.
Başka keyifleri de yoktu ya…
Diyorlardı ki, benim keyfime AKP karışamaz.
Sen öyle san, faşizmle mücadele bir bütündür. Şusuna karşıyım, busunun yanındayım olmaz.
Sonunda senin nasıl düşüneceğine bile karışır.
Onun gibi düşünmüyorsan, onun gibi yaşamıyorsan özgürlük sana haramdır.
Demek k, neymiş, bölücü, gerici ve işbirlikçi iktidarlara karşımücadele vermezsen, gelir seni de bulurmuş…
Hani şu meşhur slogan var ya…
Susma, sustukça sıra sana gelir diye…
Demek ki onların yapması gerekenler listesinde, sıra içkiye gelmiş.
Çünkü onun felsefesi şu; dinini ve kinini çoğaltmazsan, AKP oy vermemişin demektir.
İşin şakaya gelir ve hafife alınacak bir husus olmadığını biliyorum.
Faşizmin yol almaya devam ettiğini görüyoruz.
İnceledim.
Gelmiş, geçmiş diktatörlerin iktidarda kalma süreleri kaç yık diye…
Başka ülkeler ile savaşa girenlerin iktidarda kalama süreleri 10-15 yık kadar.
Savaşa girmemiş olanların ise; 30-33 yıl olmuş.
Bunların iktidarda kalma süreleri 11 yılı tamamladı.
Geriye 20 yılları kaldı.
Sen faşizme karşı mücadele vermezsen, faşizm kalabildiği kadar kalır.
Bu yetmiyormuş gibi, çocukları da, iktidar olmaya devam eder.
Aydınım deyip de, örgütlü mücadeleyi ret eden aydınlara bu tür yasaklar ders olsun.
Evet, faşizm nereden başlamıştı?
Türbana özgürlükten başlamıştı!
Akşamları bir kadeh atan, sonra da “tabi canım, isteyen türban taksın, isteyen istediğini…
Özgürlükler genişlesin diyorlardı.
Artık o bir kadeh de onların boğazında kalacak.
Mücadele yoksa, özgürlükler gökten inmez.
Var olan özgürlükler, kan ve gözyaşı ile elde edilmiştir.
O özgürlükleri geri alanı da, ona destek vereni de yakar.