Anadolu aydınlanması dediğimiz zaman ilk akla gelen Eğitim Devrimidir ki, öncülerimiz başta Yüce Atatürk olmak üzere; Mustafa Necati, Hasan Ali Yücel ve İ.Hakkı Tonguç’tur.
Cumhuriyetin eğitim destanının yaratıcıları, inancın yerine aklı ve dogmanın yerine bilimi koymak için yola çıktıklarında; öncelikli sorunun “öğrenme istek ve yeteneği kazandırma ve öğrencilerin, çevrelerindeki dünyaya karşı ilgilerini uyandırma”, olduğunu gördüler.
Öngördükleri çözüm Köy Enstitüleridir.
***
Köy Enstitülerinin kapatılmasını, Atatürk devrimlerinin yüreğine sokulmuş bir hançer olarak görmek gerekir. Günümüzde “bütün okullar imam hatip olacak” belgisiyle yola çıkıp Cumhuriyeti yıkmaya yönelenler de; Başbakan Şemsettin Günaltay ile Milli Eğitim Bakanı Reşat Şemsettin Sirer’in ardılları olmalı.
Artık, eğitimin temel hedefi, öğrencilerin kalıplandırılmasıdır.
222 Sayılı Yasa “Temel eğitim devlet okullarında ve parasızdır”, diyor ama yönetenlerin temel eğitimden anladıkları imam hatiptir.
Okulun fiziksel koşulları, ulaşım olanakları, öğretmen ihtiyacı… gibi ölçütler yalnızca imam hatip okullarında akla geliyor.
Öğretim programlarının gerçek yaşamda karşılığı yok.
“İyi ki bütçeden eğitime ayrılan pay düşük”, diye avunacak hale geldik. Çünkü eğitim bütçesi eğitimi çökertmek için kullanılıyor.
***
Eğitim ve öğretimin başat etkenine gelelim.
Öğretmenin kendisinden bekleneni verebilmesi için:
Çalışma koşulları yapacağı işin gereklerine uygun olmalı.
Ekonomik olanakları, kendisini yenileyebilmesine olanak vermeli.
Ve öğretmenin, ders verdiği sınıfta dokunulmazlığı olmalıdır...
Şimdi, OECD ülkelerinde öğretmenin aylık gelirinin 4 bin dolar dolayında bulunduğunu not edip soralım:
Öğretmen ne yapsın?
Büyük Önder Atatürk yol gösteriyor:
Cumhuriyetin öğretmeni, görevini yapmak için “İçinde bulunduğu vaziyetin ahval ve şeraitini” düşünmeyecek; her koşulda yapabileceğinin en iyisini yapmaya çalışacaktır.
Selam olsun Cumhuriyetin öğretmenlerine!..
Öğretmenler gününüzü kutluyor, esenlik diliyorum.