Siyasette ittifaklar sorunu; siyasetin ta kendisidir.
Hatta bazı siyaset düşünürleri, siyaseti insanların kendisine yoldaş seçmesidir*, diyor.
Siyasette ittifaklar sorunu, başlı başına bilimin konusudur.
Ne zaman ittifak yapacaksın, ne zaman ittifaktan ayrılacaksın meselesi; yani zamanlama, yani kuvvet kazanma ve kuvvet kaybetme meselesidir.
Bir de hiç ittifak yapmayanlar vardır.
Evet, onlar ideolojik olarak bir ödün vermemiş olurlar, ama kendi güçleri ile de sınırlı kalırlar.
Erdoğan iktidara gelirken, yaptığı ittifaklar kendisini iktidara taşıdı.
12 yıl iktidarda kalmasını sağladı.
Başlangıçta buna kutsal ittifak diye adlandıranlar oldu.
AKP, bölünmeden yana Kürtler, uluslararası sermaye ve Cemaat, sözünü ettiğimiz ittifakın bileşenleriydi.
Bileşenlerin her birsinin iktidardan alacağı bir pay vardı.
AKP iktidarı alacak, büyük sermaye Cumhuriyet’in birikimlerini yağmalayacak, bölücü Kürtler de, kendilerine bir devlet oluşturacaklardı.
Bu ittifakın temel harcı, yani yapıştırıcısı Amerika idi.
12 yıl sonra, büyük sermaye, ulusal pazarları küresel sermaye adına talan etti.
Yani ittifaktan en karlı çıkanlar onlar oldu.
Tabi bu talan sürerken, devlet adına bu işleri yapanlar da, aradan nasiplendi.
Yağmanın acımasız kuralı da zaten buydu.
İttifakın ikinci ortağı bölücülerse, bölücü hareketi siyasi iktidarı da kullanarak, dünya ölçeğinde meşrulaştırdılar.
Ülkeyi yarı bölünmüş, yarı bölünmemiş aşamaya taşıdırlar.
Nihai sonuca varamadıklarından, Erdoğan’ı desteklemeye devam ediyorlar.
Problem; ittifak kurulurken, tam tanımlanamayan iktidar paylaşım konusu, AKP ile Cemaat arasında sıkışıp kaldı.
Şimdi, Erdoğan, ”Ne istediler de vermedik” diyor. Cemaat ise, “Ne verdiniz ki” diyor.
Kutsal ittifakın “mızıkçısı” Cemaat oluyor.
Cemaatin bu ittifak içindeki gücü küçükmüş gibi görünüyor. Ancak, yapıştırıcı, yani gladyo, yani Amerika hesaba katıldığında dengeler değişiyor.
AKP cemaatin %1,5 oyu var diyor. Ancak gladyonun çarpan etkisi olduğunu düşünmek gerek.
Ulusal pazarları tekellere sunan işbirlikçi sermaye devletle iş yaptığından, Erdoğan’a kerhen destekleri sürüyor.
Zamanlama nerde bozuldu?
Zamanlamanın birinci kaldıracı; Suriye’dir.
İkinci ve daha önemlisi; ABD’nin Erdoğan’a verdiği görevleri Erdoğan’ın yerine getirememesidir.
Yerine getirmek istediği halde getiremedi.
Neydi o görevler?
Türkiye’nin bölünmesi, yani federasyonlara ayrılması, Türk Ordusunun küçültülmesi ve profesyonelleştirilmesi, Suriye’nin ABD adına işgal edilmesiydi.
Bu hususlar, Türk halkının var olup, yok olması nedenleri olduğundan, yerine getirilmesi imkânsız işlerdendi.
Kutsal ittifakın yapıştırıcısı ABD kendi derdine düşünce, ittifak en zayıf halkasından koptu.
Yaşadıklarımız budur.
*Alberto Toscana
4.1.2014, bulentesinoglu@gmail.com