Bir yıl önce bugün...
Kitapçıdayız.. Raflar arasında durakladık.
İki bayan ellerinde kitap alçak sesle konuşuyorlar.
"Dilerseniz aldığınız kitabı imzalayabilirim."
Döndüler, gözleri ışıl ışıl.
"Ah bunu okudukça bana da anlatırdı. Sizin gibi mühendisti."
Geçmiş zaman" eki "dı" ile ürperdim.
"Bir denizaltıyı baştan sona tasarlayabilecek bir mühendisti..."
Aklım "dı" da kalmıştı...
"Şimdi nerede?"
"Onu silah arkadaşlarıyla birlikte hapse..."
Sözünü bitiremedi; dudaklarını ısırıyordu, sol yanağından iki damla yaş süzülüyordu.
Dayanamadım! Sol elimin dışıyla o iki damlayı silerken elim yandı.
"Üzülme" dedim, "gün gelir bir gemi tasarlar, bizi de ufuklara kavuşturur."
Gözleri ışıldadı:
"Bu kitabınızı ona imzalar mısınız?"
"Elbette" dedim, "Meslektaşım Mühendis ..." diye yazarak imzaladım.
Öteki bayana döndüm. O da eşinin Doktor subay olduğunu söyledi; "O da okumuştu, öfkeliydi... Kimblir onu da..."
Gerisini getiremedi. Birbirimize baka kaldık...
Sesimiz çıkmadı, ama konuştuk!
Ayrılırken "Üzülmeyin yine bir ateş yakacağız" diyebildim.
Gözleri güldü, çatık kaşları indi.
İçimden "Asıl kahramanlar, işte bu genç kadınlar!" diye geçirdim.
İletiler geliyor iki gündür, "Zafer bayramınızı..." diye başlayan.
"Hangi hakla kutluyoruz? Yurdu teslim ettik! Hangi hakla?" diye yazınca
bana "şerefli hizmetlerden" söz ederek kızanlar olabilir...
Ancak gerçeği değiştiremezler; ta ki yeni bir zafere ulaşana dek!
*
Olaydaki kişilerin adlarını şimdilik yazmadım, çünkü onları içeri atanlar,
onları teslim edenler,
onları savunuyormuş gibi görünerek yurt parçalayıcılara yardım edenler, başka ülkelerin bayraklarını sallayanlar,
iktidarda-muhalefette
(...)
Gün olacak,
esarete teslim olan o subayların birçoğu,
kitap yazmayı, sızlanmayı bir yana bırakacak,
çıkardıkları dersleri öne alarak,
yeniden Türk subayı olacaklar;
bir daha esarete teslim olmayacaklar,
emir gelse de başlarına çuval geçirtmeyecek,
tutukları yeri ölene dek bırakmayacaklar!
İşte o saman ölsek de kazanacağız!
Selam Mustafa Kemal'in gerçek subaylarına, gerçek askerlerine...
Selam o ele güne karşı ağlamayan,
sessizce ateşten damlalar dökenlere!
Ankara, 30 Ağustos 2015