Biz Türkler Amerikalılara o kadar saygılıyız ki saygımızı ifade etmekte zorlanıyoruz dostlar. Kelimeler kifayet etmiyor.
1 mart tezkeresinin reddedilmesinden sonra ABD ile değişik anlaşmalar imzalamışız. Dönemin dışişleri bakanı Abdullah Gül ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell ile 2003 nisanında gizli bir anlaşma yapmış. Ben Milliyet’ten Fikret Bila’nın yalancısıyım. Lakin, Sayın Bila anlaşmanın ayrıntısına girmiyor. O dönemki anlaşmalarda Kuzey Irak’ta Kürt devletinin kurulması, PKK affı, Kıbrıs ve Ermeni meselesi, Güney Doğu’da özerk Kürdistan projesi filan var mıydı yok muydu hiç değinmemiş. Uyanık Fikret anlaşmanın en can alıcı noktalarına kamuflaj uyguluyor. Bu anlaşmalar çok su kaldırır dostlar. Yeri ve zamanı gelince etüt edilecektir. Ben yalnızca bir iki küçük ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum. ABD’nin Ankara büyükelçiliği 31 mart 2013 tarihinde bir nota veriyor. Nisan ayında Powell ile görüşmeler neticesinde Türk dışişleri Amerikan Büyükelçiliği ile yazışmaya başlıyor. Dışişlerinin resmi yazısında şöyle bir ifade yer alıyor: “Büyükelçilik’in 31 Mart 2003 tarihli ve 658 numaralı notasına istinaden, Türkiye hükümetinin şu an Irak’ta düzenlenen askeri operasyonlara katılan Amerikan güçlerine yardım etmesi hakkında talep edilen aşağıdaki isteklerin onaylandığını bildirmekten onur duyar:”. ABD Ankara büyükelçiliği bir nota vermiş. (Müzik notası mı acaba?). Nota ile bildirilen talepleri Türk dışişleri bakanlığı onaylamış ve bundan onur duymuş. Irak’a saldırıp yüz binlerce Müslüman’ı öldürecek, kadınların ırzına geçecek bir eşkıya ülkeye lojistik destek sağlamanın onur-gurur duyulacak bir tarafı vardır belki ama ne acı ki benim kafa az çalışıyor ve anlamakta müşkülat çekiyor. Türkiye Cumhuriyeti çok partili döneme geçtikten sonra her zaman birilerinin taleplerini yerine getirmiş ve bundan da onur duymuştur. Çok onurlu bir ülkeyiz vesselam. Yazılı metin şu ifadelerle son buluyor: “Türkiye Dışişleri Bakanlığı, ABD Büyükelçiliği’ne en yüksek derin saygılarını iletmektedir”. Öncelikle Türkiye Dışişleri Bakanlığının ABD Büyükelçiliğine saygılarını ifade etmesi teamüllere uymamaktadır. Kaymakamlığın muhtarlığa iltifat etmesi gibi bir şey. Öte yanda, hem “yüksek” ve hem de “derin” saygıyı gerek diplomatik dilde, gerekse fizik manada tanımlamak biraz zor. Şimdi kötü niyetli ve Ergenekoncu bir kişilik bu ifadeyi hemen “Müstemleke dili” diye niteleyebilir. Oysa ben muhafazakar liberal olduğum için “Nezaket dili” olarak tanımlamayı tercih ediyorum. Biz Türkler Amerikalılara o kadar saygılıyız ki saygımızı ifade etmekte zorlanıyoruz dostlar. Kelimeler kifayet etmiyor. Mesela ben ABD Başkanı Obama’ya hem “yüksek”, hem “derin”, hem de “geniş” bir saygı duymaktayım. Bir TIR dolusu saygılıyım yani. Bir de Suriye’ye birlikte girsek Barack Hüseyin Abinin ayağının türabı olacağım.
MISIR FATİHİ CHP
CHP Genel Başkan Yardımcısı Faruk Loğoğlu ve İstanbul Milletvekili Osman Korutürk, Mısır ziyareti dönüşü Atatürk Havalimanında basın açıklaması yapmışlar. Faruk Loğoğlu, "Mısır'da Adalet ve kalkınma Partisi'ni şikayet etmedik. Mısırlılar şikayet etti, o kadar ağır ifadelerle şikayet ettiler ki bir iki defa müdahalede bulunduk. Bunu yapamazsınız … dedik. Buna da razı olmadığımızı gösterdik." diye konuşmuş. Siz bu açıklamadan bir şey anladınız mı? Neden AKP’yi savundunuz kuzucuklar? Yoksa terbiyesiz adamlar AKP’mize sövdüler mi? Ta Mısır’a gidip AKP için efelik yapmanız çok matrak bir şey. Aynı cengaverliği Suriye’de de sergilerseniz iktidar çantada keklik. Siz Şarlo’dan bile daha komiksiniz aslan sosyal demokratlar.