Erdoğan, TÜSİAD’ı hedef alarak, yaptığı konuşmada, “en büyük kazançları bizim dönemimizde yaptınız, konuşmayın üretin…” Dedi.
İnanıyorum ki, bu sözlerin altına, tüm Türk ulusu imza atar.
Belki de, Erdoğan’ın iktidara geldiğinden bu yana, söylediği en acımasız gerçek budur.
TÜSİAD, Cumhuriyetin tüm birikimlerine, Erdoğan hükümetleri döneminde, yabancı ortakları ile birlikte el koydu.
Getirdiği ithal ürünler, ülke pazarında kolay satılsın diye, var olan üretim birimlerini de ithalata dönüştürerek, yabancılara peşkeş çektiler.
Böylece, ABD ve AB’ye borçlanmaya dayalı, para yaratma imkânı sağladılar. Yani Batının bastığı paraların bize satışını kolaylaştırdılar.
Üretmeyip, ithal ettikleri için, yabancı ortakları krize girdiğinde, ülkeyi de krize soktular.
Her kriz döneminde, yarattıkları kriz ortamının bedellerini hep halka ödettirdiler.
Evet, her türlü teşvik ve kayırmacılığa rağmen üretmediler. İthal ettiler.
Üretmedikleri için, yabancı ortaklarının verdiği teknoloji ile yetinerek,teknoloji üretimini de tıkadılar.
Erdoğan bunlara yalvardı. Ne olur bir otomobil fabrikası kurun diye…
Kurmadılar. Yılda 30 milyar dolarlık aksamları ile birlikte, araba ithal ettiler.
Üretken sermaye birikimi yerine, parasal birikimi tercih ederek, sermaye fetişizmini yerleştirdiler.
Toplumsal insan gerçekliğini, medyalarını kullanarak, ekonomiden def ettiler.
Zararlarını halka paylaştırdılar, karları özelleştirdiler.
Ülkenin kaderine damga vuran tüm kararların arkasında, hep onlar oldu.
Onlar özne oldu, halk nesne…
Devleti tasfiye edip, pareler devletler ürettiler.
Konuştular, konuştular, konuştular.
Evet, hep konuştular, üretmediler.
Üretselerdi, şimdi bizim de teknolojimiz olurdu. Öz sermayemiz de olurdu.
Türk zengini hiçbir zaman Türk olmadı.
Fransa’nın zengini Fransa’dan yana oldu. Bizim zengin de Fransa’dan yana oldu.
Ermenileri katlettiniz diye yalan söylediler, evet öyle yaptık dediler
Velhasıl-ı kelam, üretip, ayaklarını bu topraklara basmadılar.
Ve ülkemizi krizler adı altında, üretemez ülke sınıfları içine dâhil ettiler.
Daha ne yapsınlar?
10.2.2014, bulentesinoglu@gmail.com