Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık!
Güney Kıbrıs Rum Yerleşkesi ile İsrail, Doğu Akdeniz’de çıkardıkları petrolü, Türkiye üzerinden boru hattı ile Avrupa’ya pazarlamayı tartışıyor. “Türkiye, ya ters bir durumda akışı keserse” diye güvenmediklerinden, sıvılaştırıp Yunanistan’a ulaştırma projesi oldukça pahalı geliyor. Para da yok…
Münhasır ekonomik bölge sınırlarımız ihlal ediliyor!
Bu arada sondaja destek veren İngiltere, Amerika ve enerjide dışarı bağımlı AB dahil bu pazarlığı yapan taraflar, Türkiye ve KKTC’nin münhasır ekonomik bölge sınırlarını tanımıyorlar.
İsrail, sondajdan önce Kıbrıs’a yerleşti bile!
Kıbrıs, Türkiye açısından stratejik ve milli bir öneme haiz. Yabancılar hem Akdeniz sahilimizde hem de Kıbrıs’ın her iki kesiminde ciddi boyutta arazi ve gayrimenkul satın almaktalar. Özellikle de Yahudi kesim; stratejik, dini ve tarihi güdülerle Kıbrıs’ta, ciddi yapılanmaya gitmekte olduğu halde tehlikenin boyutu halen kulak arkası yapılıyor…
Tapu ve Kadastro Dairesi Müdürü Hüdaverdi İyikal ile Kıbrıs İnsan Hak ve Özgürlükleri Derneği Genel Başkanı Hasan Dede Tarhan, yerli işbirlikçiler sayesinde “iş kurma” adı altında Yahudilerin KKTC’de oldukça fazla gayrimenkul sahibi olduklarını ve ellerinde ne kadar mal olduğuna dair de net veri bulunmadığını ifade diyorlar. Türkiye vatandaşlarının KKTC’de mal almasının kolaylaştırılmasıyla birlikte İstanbul’da yaşayan Yahudilerin, bu yolu kullanarak KKTC’den mal almaya başladıklarına dikkat çekerek, Yahudi lobisinin KKTC’de tefecilik yaptığını ve paravan şirketler aracılığıyla gizli yatırımlar yaparak Kuzey Kıbrıs’taki sahil şeridini parsellediklerini belirtiyorlar. (1)
Akdeniz çanağında 3.Dünya Savaşı çıkabilir
Küresel ısınma-soğuma dönemlerinde, bahaneleri farklı yaratılsa da özünde açlık/kuraklık etkileriyle büyük savaşlar yaşandığı ve bunların, Akdeniz havzasında cereyan ettiği bilinmektedir. (2)
Günümüzde küresel ısınmanın etkileri yine ciddi ciddi hissedilmeye başlandı. Yakın bir gelecekte sel, deprem, heyelan, yangın gibi afetler daha da fazla yaşanabilir. Kuraklıktan etkilenen tarım ve hayvancılık sebebiyle açlık baş gösterebilir. Ne yazık ki Hükümetimiz, ‘Ağustos Böceği’ misali sorunun ciddiyetine rağmen önlemler almıyor, stratejiler geliştirmiyor. Oysa Doğu Akdeniz’de başlayan bölgesel bu kızışma, emperyalizmin bölgedeki emelleri doğrultusunda yeni bir 3.Dünya Savaşı çıkarmaya gebedir.
Kanlı Noel’i Anma ve Kıbrıs Davası Paneli
“Kanlı Noel” adıyla tarihin kara sayfalarına geçmiş o günler ile şehitlerin anısına 21.Aralık.2013 tarihinde Narlıdere AKM’de düzenlenen panelden, değerli arkadaşım Reha Atakan aracılığıyla haberdar oldum ve gittim.
Panel, 1963 yılı Aralık ayında gerçekleşen katliamın ve hayatını kaybeden 364 Kıbrıs Türk'ünün anısına hazırlanan kısa video film sunumuyla başladı. (3)
Yavru vatandan gelen koca yürekli bir kadın
İlk konuşmacı, Kıbrıs’tan konuk gelen Akdeniz Karpaz Üniversitesi Dekanı Emete Gözügüzelli idi. Konuşmasına başlarken Kıbrıs’ın bir milli dava olmasına rağmen günümüzde hem KKTC hem de anavatanda, konuya gereken hassasiyetin gösterilmediğini ifade ederek, “Duyarlı olanlar, ne yazık ki şu salonda bulunanlar kadar!” dedi. Belirtmeliyim ki salondakiler, gerçekten parmakla sayılacak kadar azdı.
Bu panele katılabilmek için çalıştığı TV kanalındaki programını da sonlandırmak zorunda bırakılan Emete Hanım, yayınlanan son programına dair anısını paylaştı. İki genç konuğundan biri, “Emete Hocam, her yerde çift bayrak var; bu kadarı da çok fazla” siteminde bulunuyor. Konu hassas olduğu için yayını germemek ve fazla uzatmamak adına Gözügüzelli; “Güney’de de durum farklı değil; bu seni, niye rahatsız ediyor” demiş. Ancak eve geldiğinde programı izleyen babası, Emete Hanıma sitemle:
“Karşındaki çocuk sana dedi ki; ‘Şu KKTC bayrağının yanında dalgalanan Türk bayrağından rahatsızlık duyuyorum’. Senin her şeyden önce Türk milliyetçisi bir insan olarak ona şunu söylemen gerekirdi; ‘Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kurulmadan evvel bu topraklarda yaşayan o Türkler, (Emete Hoca, dosyasından Türk bayrağı çıkartıp açarak ve sesini oldukça yükselterek) işte bu bayrak altında Türklük mücadelesi verenlerden, ismimiz de oradan geliyor zaten” diyor…
‘Türkiyeli’ gibi ‘Kıbrıslı’ kimlik dayatması var
Gençlerde görülen kimlik karmaşasına dikkat çekerek konuşmasını sürdüren Emete Hoca, bunu sebebinin tarih bilinci eksikliğiyle yetişmeleri olduğunu belirterek; “İncecik bir kitapla ki o da ezbere dayalı bir sistemle tarih öğretmeye çalışıyoruz. Bize de şimdi ‘Kıbrıslı’ kimliğini dayatmaya çalışıyorlar. Biz her şeyden önce Türk’üz, Kıbrıs’ta yaşayan Türkleriz” diye konuştu.
AB-D’nin gösterdiği milli hassasiyetleri biz gösterirsek, ‘faşist’ damgası vuruyorlar
Rum tarafında 10-11 yaş arası çocuklar üzerinde yapılan anket sonuçlarına dikkat çeken Emete Gözügüzelli, şöyle devam etti:
“Sonuçlarda görülüyor ki özellikle 1974 Barış Harekâtı’na karşı ciddi hassasiyetleri var. Türkleri, Ada’da istemiyorlar. Yunan bayrağı görmek istiyorlar. Ama bugün bizim çocuklara sorun bakalım; milli ve manevi aynı hassasiyetleri var mı? Zaten bu hassasiyetleri eğer biz yaparsak, bazılarının tabiriyle adı; ‘Faşistlik’ oldu”!
Emete Gözügüzelli, Kıbrıs davasına ilişkin hazırladığı “Vurun Kahpe Kıbrıs’a” adlı kitabının, Avrupa ve Amerika dahil birçok yerde satıldığını ancak ‘faşist yayın’ örneği göstermek amacıyla arşivlendiğini anlattı.
Türklerin Kıbrıs’a gelişinin Osmanlı ile başlamamasına rağmen bizlere hep Osmanlı tarihinin kaynak gösterilmekte olduğuna vurgu yapan Gözügüzelli, “Buraya yanımda benimle gelen üç öğrencim, birazdan sizlere farklı başlıklarla Kıbrıs tarihini anlatacaklar” dedi.
Kıbrıs Türk’ü, Rumlar tarafından soykırıma tabi tutuldu!
Emete Hoca, “Kayıt altına alınsın” diyerek, 1963 yılında Kıbrıs’ta Türklerin başına gelenin ‘soykırım’ olduğunu ifade etti. İnsanların bebek-yaşlı-kadın-erkek-sakat demeden açılan büyük kuyulara canlı canlı gömüldüklerini, dozerle üzerlerinden geçerken Rumların kahkahalar attıklarını, tecavüz edilen kızlarımızı, Binbaşı Dr. Nihat İlhan’ın ailesinin hunharca katledilişini sesi titreyerek tek tek anlattı ve “Şimdi bana diyorlar ki git; bunu yapanlarla birleş!”…
Sınır kapılarının açılması çözüm olmadı!
Son yıllarda yaşanan sorunlara da değinen Emete Gözügüzelli, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Kıbrıs’ta 23 Nisan 2003’te sınır kapıları karşılıklı açıldı. O dönemde Rumlar, ‘Türk tarafında hiçbir gelişme yok, her yer Türk askeri işgali altında’ şeklinde tüm dünyaya yaygara koparmaktaydı... Ancak kapılar açılıp da Rumlar, Kuzey’e geçmeye başladığında, durumun hiç de yaygara kopardıkları gibi olmadığını görerek hayali sukuta uğradılar çünkü KKTC, anavatanın da destekleriyle çok iyi bir kalkınma gerçekleştirmişti”.
Kapıların açılmasıyla sorunların çözülmediğini kaydeden Gözügüzelli, dinleyicilere şu örnekleri sundu:
“Kapılar açıldıktan tam 3 ay sonra bir Rum, Kuzey’e geliyor. Dönüşte de yanına bir köpek alıyor. Rum tarafına geçişte durduruluyor. Kendisine, giderken yanında bir köpek olmadığı belirtiliyor ve “Bu köpeği Türk tarafından aldın. Bu köpek, Türk köpeği” diyerek o köpeği, oracıkta diri diri yakıyorlar. Ve de bize, bunlarla bugün bir araya gelin, diyorlar…
2004 yılında Kuzey’den Güney’e gezmek için geçen nişanlı bir çift var. Sivil bir araç, onları yolda durdurmaya çalışıyor. Çocuklar panikliyor, gaza basıp ilerliyor. O siviller, nişanlı çiftimizin aracına ateş açıyor. Çocuklar, İngiliz üssüne sığınıyor. Yapılan girişim sonucunda Rumlar, mahkemeye çıkarılıyor. Trafik kuralı ihlali yaptıkları gerekçesiyle olayın gerçekleştiği ifadesiyle para cezası alıyorlar.
2004 Temmuz’unda, Rum tarafında olimpiyat meşale kutlamaları oluyor. Türklerle Rumların yaşadığı ortak bir bölgemiz var; o akşam oradaki tüm evleri Yunan bayraklarıyla donatıyorlar, havaya ateş açıyorlar ve Türklere ait evlerin camlarını kırıyorlar.
2005’te yolda, iki Türk genci durduruluyor, feci şekilde dövülürlerken; “Pis Türkler, sizi burada istemiyoruz; defolup gidin” şeklinde hakarete maruz kalıyorlar.
Rum tarafında 14 yaşında bir Türk çocuğu boğularak öldürülüyor.
2005’te Rumlar tarafından mezar ve tarihi alanlarımızın tahrip edildiği haberleri yer alıyor.
15 Kasım 1983’te kurulan KKTC’nin bu yılki 15 Kasım törenlerinde, hassasiyet göstermesini beklediğimiz kişiler maalesef gereken duyarlılığı göstermediler. Ertesinde Güney’e geçen bir Türk, saldırıya uğradı.
Kıbrıs, Türkiye için kilit noktadır!
Kıbrıs’ın ‘kilit nokta’ olduğunun altını çizen Gözügüzelli, şunları ifade etti:
“Kıbrıs’ın birleştirilmesi ya da Türkiye’den koparılması demek, üzülerek belirteyim ki Türkiye Cumhuriyeti’nin parçalanma sürecini başlatır. Bugün Diyarbakır’da olanları, Türkiye’de olanları görüyorsunuz. Bunlar, siyasilerin planlı-programlı girişimleri ve bu planlar içinde Kıbrıs ta var”.
Emete Hoca, konuşmasını sonlandırmadan önce tarihi bir anıyı şöyle anlattı:
“Kurtuluş Savaşı sonrası Ankara’da yapılan İstiklal kutlamalarında misak-ı milli sınırları içinde kalan tüm illerden gelenler, yanlarında temsilen topraklarından getiriyor. O coşkulu kalabalık arasında Mustafa Kemal Atatürk, arkalardaki bir hareketliliği hassasiyetle fark ediyor ve “Durum ne orada, sanki bir huzursuzluk var gibi algılıyorum?” diyor. Gidip bakanlar Ata’ya der ki; “Birileri sizinle görüşmek istiyor”… Paşa hemen; “Buyursunlar, gelsinler” diyor. Huzura getirilen o gruptan biri, kendini öne atar ve bağırır: (Emete Hanım, o narin bedeninden beklenmeyecek şekilde sesini yükselterek) Paşa, bizler Kıbrıs Türk’üyüz. Bizlerin bugün, ne bir toprağı, ne bir bayrağı, ne de vatanımız var ancak bizler de bileklerimizden akan kanı, bu topraklara akıtmaya geldik”...
Emete Gözügüzelli hocamızın paneldeki son sözleri; “Bizim yüzümüz de gönlümüzde anavatanda. Kıbrıs davasına sahip çıkalım çünkü bu, bizim milli birlik ve beraberliğimizin temelidir” şeklinde oldu.
Türkiye’den KKTC’ye su akması elimizi her bakımdan güçlendirir
Kahve arasında Emete Gözügüzelli ile tanışma onurunu yaşadım. Kendisine hemen Türkiye’den Kıbrıs’a uzanan su boru hattını sordum. Aldığım yanıt şöyle:
“Kıbrıs’a su boru hattının gelmesi, Kıbrıs Türk’ü açısından çok önemli; ekonomik olarak büyük katkı sağlayacak. Ekonomik katkının da ötesinde kendi elektriğini üretebilecek. Böylece Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne, elektrik ve su satma durumu söz konusu olacaktır. Daha ileri zamanda ise Kıbrıs üzerinden Ortadoğu’ya da elektrik ve su vermesi gündeme gelebilir. Kuraklık biliyorsunuz en büyük sorunumuz; hâlihazırda ticari ve tarım alanında Güney Kıbrıs’a kıyasla daha iyi durumdayız. AB araştırmalarına göre Kuzey, üretim bazında Güney’i geçmiş durumda. Su rahatlığı sağlandığında Güney ile ticari rekabette çok daha güçlü duruma geliriz. Bizim arazimiz ve ekip biçme alanımız, Güney’e oranla daha fazla. Boruları Kıbrıs’ta gördük. Su geldiğinde insanlarda refah düzeyinin artışına etken olacaktır.
Temennimiz, Ada’da iki devletli bir oluşum
Bu projenin uygulanması, ileriki zamanda Kıbrıs’taki siyasi gelişmelere de etki edecektir. Bu etkilenme şu anlamda olabilir; dış güçlerin veya Kıbrıs müzakerelerinde ‘masaya oturun, anlaşın’ diyen tarafların, suyu da Rum tarafına bahane edebileceği ve Ada’da petrolün de bulunmasıyla birlikte her ikisinin Ada’ya ne kadar önemli olduğunu ortaya koyarak Kıbrıs’ta bir birleşme yolunda amaçları olduğunu gözlemleyebiliriz. Bu durumda temennimiz, KKTC devletinin devam etmesidir çünkü Rumlar, bugün halen bizim egemenliğimizi kabul görmüyorlar. Masa başında bizi azınlık statüsüne layık görecek haklara tabi tutmaya çalışıyorlar. Tek egemenlik değil iki bölgeli egemenliğin olduğu, belki konfederal bir sistem gibi oluşuma kimse itiraz edemez. Siyaset umarım bu yönde şekillenir.
-Son siyasi gelişmelerden sonra Türkiye’ye güvenlerini kaybedenler olduysa, su boru hattıyla birlikte belki yeniden güven duymaları açısından önem de arz edebilir.
GKRY’e geçen Türkler, sorun yaşıyor ama müzakereler için ört-bas ediliyor!
Güvenliğimiz, Türk askeriyle zaten tesis edilmiş durumda; onların varlığı bizim için büyük bir güvence ve bu güvence doğrultusunda Kıbrıs Türk’ü şu an rahat. Kendinden emin. Kapısını kapattığında, dışarı çıktığında can korkusu yaşamıyor.
Güney’e geçildiğinde Kıbrıs Türk’ünün neler yaşadığı farklı ama müzakereler ön plana çıkarıldığı için bunlar gündeme çok fazla getirilmek istenmiyor.
Ada’da Türk Devleti varlığı kaldırılırsa tarih tekerrür eder!
Bilinmesi gerekiyor ki Kıbrıs’ta iki farklı ırk, iki farklı millet var. Farklı dine, dile, kültüre, anlayışa sahip iki tane yıllardır bir arada yaşayamayan bu toplumu bir araya getirmek, Ada’da yeniden kargaşa dönemine girmek demektir. Öyle bir durum olursa çok sürmez; emin olun, huzursuzluklar kısa sürede başlar. Tarihin tekerrürünü yaşarız ama bu kez bize müdahale edecek bir anavatan bulur muyuz bu noktada o güce sahip, orasını zaman gösterecek.
1-http://www.starkibris.net/index.asp?haberID=140599
2- http://nurtenakyazililar.blogspot.com/2012/07/iii-dunya-savasnn-canlar.html
3- http://www.youtube.com/watch?v=CpAqzJ4GNww