Gündemde bir olay, üç adet de yanıtlanması gereken soru var. Olay, Eskişehir’de sokak ortasında Ali İsmail Korkmaz isimli üniversite öğrencisinin dövülerek öldürülmesi. Sorular ise şöyle:
1. Mehmet Akif’in bir şiirinde geçer: “Kenar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu, gelir de adl-i ilahi sorar Ömer’den onu”. Yani, koyunu kapan kurdun hesabını Tanrı Hz. Ömer’den soracak. Erdoğan da arada bu şiiri alıntılayıp, “bu ülkede kurtlar tarafından ısırılacak koyunların hesabı benden sorulur” demek isterdi. Eskişehir’de, şehrin merkezinde, kesinlikle kurt değil ama kudurmuş köpekler bir kuzuyu parçaladı. Bu kuzu dünya güzeli bir üniversite öğrencisiydi. Adı Ali İsmail’di. Son kertede ancak “vurmayın, öldüm” diyebilen bir kuzucuk. Anladık ki; başbakan, bırakınız Dicle’nin kenarını, şehrin ortasında bir kuzuyu koruyamıyor. Peki, sistem kuzuyu parçalayan köpeklerin izlerini niye süremiyor? Köpekler bu gücü kimden veya kimlerden alıyor?
2. Kafa travması da dahil olmak üzere her türlü darp ve cebire maruz kalan Ali İsmail’e gittiği Yunus Emre Devlet Hastanesi’nde doktor neden tanıya “Yumuşak doku bozukluğu” yazıp bir efervesan tablet vererek gönderiyor? Yumuşak doku bozukluğu diye bir tıbbi tanı olmaz. Yumuşak doku travması olabilir. Bu doktora hangi tıp fakültesinden diploma verilmiştir? Her türlü kafa travması ise mutlaka gözlem altına alınması gereken acil bir durumdur. Ali İsmail ileri tetkik ve tedavi için neden bir üst merkeze sevk edilmedi? Doktorun icraatı korku belası mı, bir suiniyet mi, yoksa malpraktis mi? İlgili doktor hakkında soruşturma yapıldı mı? Soruşturmanın sonucu ne?
3. Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna CNN Türk’te katıldığı canlı yayında Ali İsmail Korkmaz’ın ölümünden polislerin sorumlu tutulamayacağını, olaylar sırasında kendi arkadaşlarına zarar verip polisi suçlayan gruplar olduğunu iddia etmiş. Yani ekip, aralarından birini öldürüp suçu polisin üzerine atmaya karar vermiş. Arkadaşları öldürmek için Ali İsmail’i çöp çekerek mi belirlediler? Bu açıklama insanlıkla ne kadar bağdaşıyor? Vali, hangi soruşturma ve araştırmalar neticesinde böyle bir karara varıyor? Valide Allah korkusu var mı? Devlet bu anlamlı! konuşmayı yapan kendi valisi hakkında bir işlem yapacak mı?
Olay vahim, olay sonrası ortaya çıkan bu sorular çok daha vahimdir. Bu gencin şehir ortasında linç edilmesinin tek nedeni sisteme muhalif olmasıdır. Sisteme muhalif olanların öldürüldüğü tek rejim faşizm değil miydi? Öyleyse, ileri demokrasi ne menem bir şey oluyor? Hadi, gel de şimdi “Yetmez ama evet” diye azıtan alaturka liberallere iltifat! üstüne iltifat etme. Bu kertede feryat figan dile getirilmesi gereken bir husus da şudur: Halkımız, Can Yücel’in deyişiyle halka halka halkalanan halkımız, kendi evlatlarının öldürülmesini ağzı açık izliyor. Milli içkisi ayran olan bir toplumun bu olaylara bir tepki vermesini beklemiyorum. Halk seyirci koltuklarından kalkmıyorsa, bir takım güçlerin her türlü kıyıma eyvallah etmesi mümkün. Evlatlarını yiyen toplumlar felaketlere açıktır. Yukarıda sorduğum soruların yanıtını üç aşağı, beş yukarı herkes tahmin ediyor. Yalnız kral değil, tüm toplum çıplaktır artık. Diyojen gibi elime fener alıp insan arayacağım. O kadar daraldım yani. Kimse kimsenin insanlığından, kimse bu ülkenin hukukundan hiçbir şey bekleyemiyor. Ali İsmail’in katilleri aramızda. Yanlış anlamayın; yalnız dövenleri kastetmiyorum. Bu alçakça eylem, Ali İsmail’e saldıranların yanı sıra, onları itekleyen, alkışlayan, koruyan ve saklayanlarla bir bütünlük arz ediyor. Hülasa, sıfır noktasındayız dostlar. Çukurda olmanın da bir tesellisi var ama; çukurun ötesi yoktur.