DİLEK ÖZÇELİK’TEN SAĞLIK DERSİ
Önceki gün Edirne’de Çevre Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın yanına giderek, “ilaç bulamadığından” yakınan ve bunun karşılığında Bakanın cebine para koymasını içine sindiremeyen Dilek Özçelik bir anda Türkiye’nin sağlık sorunlarının gündeme gelmesine sebep oldu.
Dilek Özçelik, Türkiye’de ilaç sektörünün “kapanın elinde” kalan bir duruma geldiğini, bazı ilaçların “karaborsa” olduğu gerçeğini haykırdı çaresizce ve “devlet baba”nın çare bulması gerektiğini belirtti.
Özçelik, önceki gün yaşanan olayı şöyle özetledi: “Çocukluğumdan beri devletin başındaki insanların devletin vatandaşı olan insanlara yardım ettiği bilinciyle yetiştim. Ben duyarlılık bekledim. Bir derdim vardı. Kendi imkanlarımla elde edemediğim birtakım ilaçlarım vardı. Doğru insandır diye bakana ulaşmaya çalıştım. Tesadüftü. İlaç bulamıyoruz dedim. Kaç para dedi. İlacı bulamıyoruz dedim. Kaç para dedi, daha bir şey diyemedim. Para çıkardı.Yeleğimin cebine koydu. Karşımdakinden bunu beklemiyordum. Ben sadece sağlığımın derdindeyim. Dilenci değilim. O bakan bunun farkına vardı mı bilmiyorum. Hatasının bilincine varmış gibi görünüyordu, ne kadar samimiydi onu da bilmiyorum. Benim beklediğim tek şey insanlıktı.”
Dilek Özçelik; “bu ilaçların sıkıntısını benim kanser türümdeki tüm hastalar yaşıyor. Kim bilir diğer kanser türündeki hastalar hangi ilaçları bulma konusunda sıkıntı yaşıyor. Artık serbest piyasa olmuş. İlaç, kim kaparsa onun elinde kalıyor. İnsanlar bu ilacı alamazsa eğer hastalık ilerleyecek, belki seyri değişecek, belki de ölecek. Sen ondan önce davranıp ilacı kaptığın için mutlu mu olmalısın? İnsanlar neden bu duruma düşürüldü. Bunun sorumlusu kimdir, gerçekten bunu merak ediyorum. Daha tedavim başlamadan çok yoruldum. İlaçlara ulaşılması o kadar çetrefilli bir süreç ki, inanın bir ara pes etmeyi düşündüm. Hem ulaşamıyoruz hem de stres yaşıyoruz. Yaşadığım stres hem bana hem aileme zarar veriyordu. Vazgeçmeyi düşündüm. Ama şuna inanıyorum ki, bu ilaçları elde edemeyen bir çok insan şu anda pes etmiş durumda. Tedavi görmediklerine inanıyorum,” şeklinde konuştu.
Mevki sahibi insanlara seslenen Dilek Özçelik, “mevki sahibi insanlar kendisinden yardım talebinde bulunan insanlar geldiğinde ellerini ceplerine değil vicdanlarına atsınlar,” dedi.
Sağlık Bakanlığı’nın yardım etmesi halinde bu yardımı kabul edeceğini söyleyen Özçelik, “O bakandan yardım istemiyorum, aldığım her solukta ona bir minnet duygusu taşımak istemiyorum. Söz konusu ölüm bile olsa, kendimi bu duruma sokmayacağım. Dilerim, dün göremediğim duyarlılığı devlet babadan, devletin başındaki o önemli insanlardan görürüm” dedi.
Dilek Özçelik ile birlikte Türkiye’de sağlık sistemi yeniden gündeme geldi. Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencisi olan ve lenf kanseri nedeniyle sıkıntılar yaşayan Dilek Özçelik’in, “ilaç sektörünü” sorgulaması, gündemden hiç düşmeyen, ama büyük medyanın gündeme getirmekten hep kaçındığı ilaç rezaletini de gözler önüne serdi.
Bilindiği gibi kanser ilaçları çok pahalı. Ancak insanlar, yaşamlarını sürdürebilmek için bu ilaçları her ne pahasına olursa olsun bulmak istiyorlar. Tüm pahalılığına rağmen, ilaçlar bulunamıyor. Aracı firmalar satışını garanti etmeden bu tür pahalı ilaçlara para bağlamak istemiyorlar.
Burada tabii şu konu da çok önemli: Kanser olan ya da başka hastalığı olup da ilaçlarını bulamayan ölümcül hastaların bundan sonra bir bakan bulup yolunu kesmesi mi gerekiyor. Bununla nereye kadar başaçıkabilir bakanlar, devlet? Bu yol açılmış durumda. Devletin bundan sonra en kısa sürede bu mağdur insanlar için ilaç temini yoluna gitmesi gerekiyor. Bulunmayan ilaçlar, ölüm ilaçları. Kolay değil. Başınız ağrıdığı için ilaç aramıyorsunuz, ölmemek için ilaç arıyorsunuz ve bunu herhalde ancak yaşayan bilir.
Özçelik, bir çok kanser hastasının artık vazgeçtiğini söyleyerek başka bir acı noktaya parmak basmış oldu. Bir yığın insan ölmeye yatmış durumda demektir bu. Sebep, ilaç bulamamak. Pahalı olması değil, bulunamaması devletin ayıbı. Pahalılığı ise ayrı bir konu.