Aydınlanma aynı zamanda insanlaşmanın da tarihidir. Aydınlanma savaşımı veren toplumlarda üretim güçlerinin gelişmesine koşut olarak üretim ilişkileri de geliştiriliyor. İlkelliğin yerini etik ve estetik değerlerin alması, insanın insanlaşması ve emeğin değerlenmesi; aydınlanmanın yaşam değerlerimize yansımasıdır.
Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte başlayan aydınlanma devinimi, çağdaş bir toplum yaratmaya yönelmiş ancak ne yazık ki Yüce Atatürk’ün kısa yaşamıyla sınırlı kalmıştır. Atatürk’ü yitirdikten 80 yıl sonra geldiğimiz nokta eskinin, yerini yeniye, iyiye ve doğruya bırakmaya niyetli olmadığını gösteriyor. Eski, direnebildiğince direnecektir ama bilim, er ya da geç, akarsuyun mecrasını bulacağını söylüyor. Özdeyişlerimizde bile yerini almış, “Kara gün kararıp kalmaz”.
***
“Ekmekler nasıl bozuldu”, sorusu bir başka konudur; şimdi, günümüzde artık yadırganmayan tutum ve değerlere bir bakalım:
Çıkarcılık, aç gözlülük, avantacılık, cukkacılık, fırsatçılık, hırs, yamyamlık, kindarlık, intikamcılık, zorbalık, kalleşlik, arsızlık, ahlaksızlık, çamurluk, kibirlilik, kıskançlık, komplekslilik, yüzsüzlük, iki yüzlülük, yalancılık, bilgisizlik, dalkavukluk, densizlik, döneklik, eyyamcılık, fırıldaklık, görmemişlik, goygoyculuk, hanzoluk, ilkellik, ilkesizlik, kaypaklık, kişiliksizlik, kovculuk, kıllık, kılkuyrukluk, kıroluk, omurgasızlık, sırnaşıklık, soytarılık, şakşakçılık, şaklabanlık, yalakalık, yavşaklık, yaltakçılık, yamukluk, arkadaşını satma, elindeki gücü kişisel çıkarları doğrultusunda kullanma, şatafat ve gösteriş…
Hayvanlardan özür dileyerek saymaya devam edelim; ayılık, öküzlük, eşşeklik, domuzluk, tilkilik, sülüklük, yarasalık, çakallık, yılanlık, çıyanlık…
Günümüzün yükselen değerleri bunlar mıdır?
***
Oysa bizler, yetkilerimizi kullanırken keyfi davranmaz, kamu yararını kendi çıkarlarımızın önünde tutardık.
Gayretimizle, cesaretimiz, çalışkanlığımız, tutumluluğumuz ve doğruluğumuzla çevremize, küçüklerimize örnek olurduk.
Yasalara ve kurallara saygılı davranır, yasadışılıklara hoşgörü göstermezdik.
Ülkemize ve halkımıza karşı sorumluluğumuzu unutmaz, kendimizi geliştirmek için çaba harcardık.
Önümüze toplumsal hedefler koyar, bağnazlığa ve gericiliğe karşı dururduk.
Yiğitlik, mertlik, dürüstlük, duyarlılık, uyumluluk, güvenilirlik, açıklık, alçak gönüllülük, sabır, anlayış, hoşgörü, nezaket, paylaşma, içtenlik, vefa… erdemlilik saydığımız kavramlar olarak toplumca benimseyip sahip çıktığımız değerlerdi.
***
Her ne kadar “emek en yüce değerdir” gibi kimi belgiler savunuluyormuş gibi görünse de, günümüzde erdemlilik dediğimiz kavramlara sahip çıktığımız sürece toplumdan soyutlanıyor, yalnızlaşıyoruz.
Geldiğimiz noktada şu soruyu herkesin kendi kendine sorması gerekir:
Yalnızlaşmamak için biz de yükselen değerleri kabullenmeli miyiz?
Bana sorarsanız yenilgiyi kabul ederim; teslim olmayı asla!
Ben, onlara benzememek için direneceğim, bunun sonuçlarına da katlanırım.
Sizi bilmem.