JAPONYA’DA HARAKİRİ TÜRKİYE’DE PARAKİRİ

Mert Ali Başarır

  

“Kundurama kum doldu, atmaya kürek gerek” diye bir türküsü vardı Tatlıses’in. Türkiye artık o kadar masum bir Türkiye mi? O günler çok geride kaldı. Şimdiler de durum farklı: “Kunduramın kutusu dolar, avro dolmuş, saymaya makine gerek.” 
17 Aralık’ta başlatılan ‘Büyük Rüşvet’ diye adlandırılan İstanbul Operasyon’unda, istifalarını geç veren kabine üyelerinden, eski İçişleri Bakanı M.G.’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Z.Ç.’nin oğlu Kaan Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı E.B.’ın oğlu Oğuz Bayraktar, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan, Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir, aralarında İranlı Reza Zarrab’ında bulunduğu işadamları, bürokratlar, bakan danışmanları, özel kalem müdürleri gözaltına alınmışlardı. 
BÜYÜK PATRON
Emniyete götürülenler arasında Veliefendi Hipodrumu’nun karşısında aldığı arazinin imar değişikliğini ‘büyük patron’ dediği Erdoğan’la halleden ‘taşan imarı’ jokey-inşaatçı Ali Ağaoğlu da vardı. Kimi serbest bırakıldı, kimi hâlâ içerde. Bu zat-ı muhteremlere yöneltilen suçlamalar çeşitleriydi: Rüşvet alıp vermeye aracılık etmek, rüşvet vermek, rüşvet almak, suç işlemek aracılığıyla örgüt kurmak, kara para aklama, ihaleye fesat karıştırmak, hayali ihracat, altın kaçakçılığı, usulsüz imar düzenlemesi v.s. v.s. 
YARABBİ ŞÜKÜR
“Türkiye, üzerinde operasyon, ameliyat yapılacak ülke değildir. AK Parti iktidarı buna izin vermez” diyordu Başbakan Erdoğan. Sanki ‘bakanlar kurulu’ değil, tam teşekküllü bir hastanenin ‘sağlık kurulu’  birader. Ancak 17 Aralık Operasyonu’na günün erken saatlerinde, okyanus ötesinden transfer olan Hakan Yarabbi Şükür’ün ‘röveşatası’ ile start verilmişti. Meclis’ten raporlu, televizyon programlarında ise deparlı ‘Ben bilmem, büyüklerimiz bilir Hakan’ AKP’den istifa ediyordu. Çünkü hükümet, dershaneleri kapatmakta ısrar ediyor, hoca efendinin kurslarına katılacak öğrencilerin ‘ışık evlerini’ kazanmasına(!) engel olmaya çalışıyordu. Şukur(!) artık bu partide kalamazdı. Böylece futbola, başlama vuruşu, serbest vuruş, çift vuruş, penaltı vuruşu gibi bir de ‘Pennsylvania vuruşu’ eklenmiş oldu. 
ZARRAB’IN VALİZİ
Olayın başkahramanı, ‘Fırtınalar koparsa kopsun/ Reza’yım sonuna senle olsun’ diyen şarkıcı Ebru Gündeş’in eşi İranlı işadamı Reza Zarrab’dı. Bürokratik engelleri kaldırmak, usulsüz işlemlerini yaptırmak için bazen çikolata, bazen de ayakkabı kutuları içinde milyon dolarları, gerekli mercilere aracılar kullanarak gönderdiği iddia ediliyordu. 5 milyon dolar karşılığı ağabeyi, babası ve üç adamını ‘vatandaşlığa aldırdı’ deniliyordu. Kendisini enseleyen  
emniyet müdürünü sürdürmek için 400 bin dolar, meslekten ihraç için de 3 milyon doları Barış Güler’e verdiği iddia ediliyordu. Barış Güler ile danışmanlık hizmeti için 720 bin dolara anlaştığını yazıyordu gazeteler. Zarrab’ın kuryeleri gümrükte valizi açıyorlar. Valizin içi avro, dolar dolu. Valizin ebadı, siz deyin ‘Mehmet Baransu’nun bavulu’, ben diyeyim ‘Bülent Ersoy’un makyaj çantası.’ Altın dolusu uçağı ise Türkiye’den, İran’a kimse bulaşmadan havalanabiliyordu. 
7 KASA
Barış Güler’in evinde yapılan aramada da 1.5 milyon lira bulunuyordu. Ayrıca görüntülerde 7 kasa ve para sayma makinesi göze çarpıyordu. E o kadar paranın içinde olası sahtesini bulup çıkarmak için para sayma makinesi gerekirdi. Ayrıca esnaf ve şoförlerin arada bir, kazandıklarını önlüklerinden ya da ceplerinden çıkarıp saymaları gibi bir takıntısı da olsa gerek bakan oğlunun.
SIRT YASTIĞI
Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan’ın evinde yapılan aramada 4.5 milyon dolar, ayakkabı kutularından çıkıyordu. 43 numara taraklı ayakkabı kutularına, Benjamin Franklin’ler ($100), 42 numaralara Grant’lar ($50), 41 numaralara Andrew Jackson’lar ($20) doldurulmuştu. Eskiden paralar yastık altına konurdu. Genel müdür, bu kadar parayı yastığının altına koyacak olsa, sırtını yastığa dayamış, dik oturuyor duruma gelecekti yatakta. Aslında evi arayan polisler, genel müdürün ayakkabılarının, terliklerinin hatta çoraplarının içlerini de incelemeliydi. Bakarsınız oralardan da Abraham Lincoln’lar ($5)  ve Washington’lar ($1) çıkabilirdi. 
ÇAKMA DESTAN
Daha görevi başındayken İçişleri Bakanı M.G. operasyonu yürüten polislere el çektiriyor, daire başkanları, ilçe müdürleri, il müdürleri ya merkeze alınıyor ya da görev yerleri değiştiriliyordu. ‘Destan’ çakma çıkmıştı. Bu arada emniyet binalarında odaları bulunan basın mensuplarının da tayini çıkıyor, birer, ikişer kapı önüne bırakılıyorlardı! Haber alıp verme özgürlüğü işte bu! Harrangürra ‘Adli Kolluk Yönetmeliği’ de okus pokus ‘Malî Yolluk Kararnamesi’(!)ne eviriliyordu. Yapılacak bir uygulamadan, soruşturmadan, mülki idare amirinin haberi olacaktı. Yani bundan kelli, ‘Sağır Sultan Operasyonları’ yapılacaktı. Son olarak soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Muammer Akkaş’ın görevini yapması engellendi.
ACUN ILICALI
Acun’a (Ilıcalı) buradan da ekmek çıktı. ‘Var mısın Yok musun?’ gibi, bu kez ‘ayakkabı kutulu’ yeni bir program formatı çıkarabilir. Yarışmacılar, kutular içindeki ayakkabıların rengini ve tarzını bilir, kundura da ayağına tam oturursa gelsin milyon dolarlar! Biraz kazık ama bu devirde dolarlar, Reza Zarrab’ın ağzında! Yayında telefonla aradığı ‘Hamdi Bey’ yerine, zaten sıkı fıkı olduğu Hoca Efendi ile konuşur. ‘Çekecek’, Fethullah Hoca’nın elindedir.
KIBLE
Beş vakit,“Abdestinden şüphesi olmayanın, namazından da şüphesi olmaz” diyen Başbakan Erdoğan’ın ancak ‘kıblesi’ sürekli başka yerleri gösteriyor. Moskova’ya gidip Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’e, Changhay Beşlisi’ne girmek istediklerini tekrarlıyor. Amerika ambargolu İran’a, Washington’un rahatsızlığına rağmen, doğalgaz alımına karşılık altın gönderiyor. Mısır’a, Suriye’ye lojistik destek verdiği de iyice ortaya çıkıyor sonunda. NATO üyesi Türkiye’nin üs’sü Amerika, büstü HQ-9 Çin Füze Sistemi. 
BEYSBOL SOPASI
ABD Büyükelçisi Francis Ricciardone, “Halkbank’ın İran’la ilişkilerinin kesilmesini istedik, dinlemediler. Bir imparatorluğun yıkılışını izliyorsunuz” diyor. Cevapsız bırakabilir mi bunu hiç Sayın Başbakan? “Biz sizleri ülkemizde tutmaya mecbur değiliz” karşılığını vererek büyükelçiye ‘persona non grata’ tehdidini savuruyor. Allahın beysbol sopası yok! Artık Washington B, C planını çoktan geçmiş X planını inceliyordur! ‘Washington cephesi’ dışında, ‘Pennylvania tabyası’ da hazırlanmıştı. 
AYAKKABI KUTUSU
Başbakan Erdoğan ile cemaat arasındaki köprüler artık atılmış, gemicikler hariç, tüm gemiler yakılmıştır. Cemaate yönelik, ağır konuşuyordu Tayyip Bey: “Dindar kisvesi altında zavallı bazı örgütleri, ‘taşeron’, ‘maşa’ olarak kullanıyorlar. Sosyal medyadaki kasetleri içinde boğulsunlar. Bu yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesidir. Hesap sandıkta sorulur.” Aslında bu seçimde ‘sandık’ yerine ‘ayakkabı kutusu’ konsa, belki seçmenlerin de katkısı olur! İstifa eden bakanların fezlekesi, soruşturması nereye varır hiç belli olmaz! Zaten ‘Sayıştay Raporları’ da Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına rağmen Meclis’e getirilmiyor. Neyse canım artık ‘para sayma makineleri’ ile idare edilecek. Japonya’da ‘harakiri’, Türkiye’de ‘parakiri.’
ADNAN HOCA
Fethullah Hoca Efendi ise kendisine karşı üstü açık, ‘capriolet’ göndermelere ‘beddua’ (Türkçesi ‘kötü dua’ oluyor!) ile mukabele etti: “Allah onların evlerine ateşler sarsın. Mutfaklarında doğalgazlar patlasın, damlarına yıldırımlar düşsün, odalarını akrepler bassın, hidroforları parçalansın, sular seller içinde boğuşsunlar, artçı zelzeleler arasında kalsınlar, cümle kapılarını örümcek ağları bağlasın, asansörlerde mahsur kalıp kabir azabı çeksinler!”Adnan Oktar da “AKP ile cemaatin arasını ben düzelteceğim” diyor. Baksanıza! Adnan Hoca da paranın kokusunu aldı bile ‘aracı kurum’ olarak!
ALİ DİBO
Y gençliğine(!) karşı Başbakan Erdoğan’ın mücadele edeceği meşhur 3Y’si vardı: Yolsuzluk, Yoksulluk, Yasaklar… Yolsuzluk… Hangi birini saysak…  Henüz devreye girmemiş yüksek hızlı tren yolsuzluğu, ihalesiz İzmir TCDD Limanı taşıması, 2.beyaz enerji yolsuzluğu, TÜPRAŞ İhalesi, Balıkesir SEKA Kâğıt Fabrikası’nın değerinin çok altında satılması, Ali Dibo Olayı ve daha niceleri… Başbakan ileri demokrasi gereği, hep 2023’e baktığı için 2013 ve gerisinde olup bitenleri fazla dikkate almıyor! 
GEMİCİK
Yoksulluğa gelince Erdoğan, 73 milyon sevgili kardeşinin geçim sıkıntılarını bertaraf etmek için kiminin gemicik edinip, armatör olmasını, kiminin pırlanta işine girmesini, bazılarının, İran’a giden tonlarca altından bir bölümünü alıkoyarak kuyumcu dükkânları açmasını, geri kalanların AVM ve rezidans yapmalarını, ayrıca inşaat ve sağlık sektörüne transferini sağlayacak! 
VAATLER
Yasaklar mı? Ohohooooooo… Yahu yasaklanmadık ne kaldı ki memlekette? Kürtaj, sezaryen, 22.00- 06.00 arası alkol satışı engeli, basılmamış kitap, gösteri, yürüyüş, duruş, fikir özgürlüğü, maçlarda slogan, sosyal medya takibi, haber alma vs vs. Valla başbakan ne kadar sözünün eri bir adam ya! Ne vaat ediyorsa birer birer yerine getiriyor!
HACAMAT
“Bu ülkeye el uzatan olursa, biz o elleri kırarız” yaklaşımdaki Başbakan Erdoğan’ın bir ileri aşaması, şeriata uygun el hacamatıdır. Ayrıca her ne kadar Tayyip Bey, “Devlet kurumlarının içlerine sinenleri, didik didik edeceğiz, inlerine gireceğiz” dese de bugünlerde, Fethullah Hoca Efendi: İN, Başbakan Erdoğan: OUT!