Referandum savaşları hız kazanarak sürüyor. Herkes bir taraftan puan toplayacağını umduğu bir inci savuruyor. Çoğu bu referandumun özüyle ilgili değil ama, ona yönelik propoganda incileri olarak ortaya atılıyor. Hiç yorum yapmadan son birkaçını sıralamak, sizlerle paylaşmak istedim.
Son Başbakan Binali Yıldırım şöyle konuştu. “Kim hayır propogandası yapıyor, PKKnın üst düzey yöneticileri. Kim hayır diyor,Fetö’nün kaçak haydut sürüsü. Başka kim hayır diyor HDP ve CHP. CHP zaten onların kayığına birmiş durumda”. Daha sonra bir açılıştaki propoganda konuşmasında “..işte bunun için ‘hayır’ diyeceğiz, hayırcılara bir bakın ona göre karar verin dedi ve alkış aldı.
Hemen arkasından Yalçın Akdoğan’ın bir kaseti çıktı ortaya. Kaset eski tarihli ama, gerçeği yansıtan bir söylemi içeriyor. Akdoğan kesin bir tavırla söyle diyordu en etkili ve yetkili olduğu zamanda. “Sürekli Öcalan adına yalan söylüyorlar. Öcalan’ın adını kullanarak toplumu aldatıyorlar”. Aslında onun demesine gerek yok, Başkanlık sisteminin en büyük destekçisinin Öcalan olduğunu bilmeyen yok.
Bu kervana Devlet Bahçeli bey de katıldı ve hemen hemen aynı söylemi tekrarladı. Perinçekgillerle CHP hayır dediği için evet diyeceğiz dedi ve alkış aldı. Daha kimler neler neler dedi de, bu kadarı yeter sanırım.
Perinçek bu. Durur mu? Akabinde cevap verdi. En büyük inciyi o savurdu. Aslında Erdoğan Doğu Perinçek çizgisine gelmiş, bize katılmıştır dedi. Rusya düşmanlığı yapmayın dedik, dinlemedi, sonra bizim çizgimize geldi. İran’la dost olun dedik, sonra bizim çizgimize geldi. Suriye’yle çatışmayın dedik, bizim çizgimize geldi. Şanghay işbirliğine katılmalıyız dedik, şimdi o çizgideler. Aslında Erdoğan Doğu Perinçek’e katıldı” falan dedi.
Yahu adam bir dur düşün de öyle konuş. Bu ne acele. Söylediklerinin bir iler tutar tarafı olsun. Şimdii, bu ne alaka allah aşkına. Bu neyin kavgası. Anayasa Referandumuyla bu lafların ne ilgisi var?..
Benim bildiğim devlet adamı akilbaliğ olmalıdır, ağırbaşlı olmalıdır. Söylediği sözün bir değeri, en azından anlatmak istediği ile bir ilintisi olmalıdır. Bir ülkenin rejimini değiştirecek bir referandum arefesinde kayıkçı kavgasıyla bir yere varılmaz.
İngilizlerin deyişidir. Politikacı, ne söylediğini değil, ne söylemeyeceğini bilendir. Bunu adı politik kalitedir. Devlet yönetimi de doğrudan bu politik kaliteye bağlıdır. Çıkarılan ve çıkarılacak yasalar ve iktidarda olmak ve muktedir olabilmek, devleti doğru düzgün yönetebilmek ve de muhalefette de, doğru düzgün etkili muhalefet yapmak, yapabilmek; toplamında bir devletin kalitesi bu kalitenin düzeyine bağlıdır.
Buna göre içte ve dışta itibar sağlarsınız veya kaale bile alınmazsınız. İster başkanlıkla yönetin, ister parlamenter sistemle. İster demokrat olun, ister diktatör, hatta kral. İnsanlara olduğu gibi, devletlere de endazesine göre değer biçilir.