İftar Çadırları Başbakanı

Cuma Hikmet

Başta Başbakan Erdoğan ve devletin, iktidarın, koltuklarında Millet malını tasarruf edenler.


Annem tarafından Tosyalıyım.

İlkokul eğitimimin 2. sınıfını orada okudum. Yaz tatillerinde de aile bizi büyükannelerin yanına postalar , kardeşlerimle Tosya'da onlar tarafından, Kuran kursuna gönderilirdik tatillerde. Öyle devlet kursu falan değil, Kuran'ı hem Arapça, hem de anlam olarak hatmetmiş yaşlı hocaların evlerine giderdi tüm öğrenme yaşına gelmiş çocuklar. Ablam ile birlikte ben de 70 yaşlarında, tek başına yaşayan Ayşe Hoca'ya gönderilmiştik, Kuran öğrenelim diye. Her cuma günü büyüklerimiz bize 25 kuruş verir, biz de dersten sonra elini öperken o parayı, avcuna naklederdik yoksul din öğretmenimizin.

Böyle bir kültür ve yüksek bir nezaket içerikliydi, din öğretene saygının adı Tosya'da.

Tosya'nın ezelden beri dinine düşkün bir halkı vardır. Benim küçüklüğümde bile 70 camisi olduğu söylenirdi, şimdi kaç tane bilemiyorum. Ama bizim mahallede bile 5 dakika yürüme mesafesinde, en az 5 tane cami olduğunu hatırlıyorum.

 
Tosyalı İslamı, devlet öğretisi, siyasi dizayn ile yaşamazdı. O zamanlar böyle bir konu yoktu bile. Çünkü, her ev aynı zamanda bir İslami okul gibi, çocuklarını yetiştirir ama gösterisine asla ihtiyaç duymazdı. Varlıklı insanlar hayır için, hem okul, hem cami yaptırırlar, özellikle Ramazan aylarında yoksullara, muhtaçlara, gösterisini yapmadan yardım ederlerdi.

Ramazan ayları ayrı bir güzellikte geçerdi Tosya'da. Bir kere, her mahallede en az bir evde, ortak kullanılan fırınlar vardı.Ticari fırın ekmeği sadece kasabanın merkezinde satılır, halkın tamamına yakını ise ortak kullanılan komşu fırınlarında haftalık patatesli ekmeğini yapardı. Fırın kirası olarak da bir somunu, sahibine bırakırdı, pişirdikleri ekmekler ile evlerine dönerken.

Ramazan aylarında bu fırınlar, haftanın sadece bir günü yakılmaz, neredeyse her gün yanardı. Evin yaşlısı sabah namazından sonra fırını ateşler, önce kendi iftar sofrasının yemeklerini yapar, sonra sırayla komşular gelir, fırın akşama kadar çalışırdı. Biz çocuklar da bayram ederdik. Çeşit çeşit tatlılar, börekler,yemekler inanılmaz zenginlikte çeşitler. Bu arada Tosya yemekleri bir harikadır onu da söylemeden geçmeyeyim..

 
Öyle yoksullar için çadırlar falan kurulmazdı.Yoksulları incitmekten o kadar çekinirdi ki Tosyalı zenginler, fitre, zekat, yoksulun kurban payı bile büyük bir özenle dağıtılır, yoksul gelen yardımın çoğu kere kimden geldiğini bilmezdi bile.

Ramazan ayı 11 ayda bir yoksulun,yetimin, ihtiyaç sahibi olanın, dağıtılan makarna, bulgur için ezilme tehlikesi geçirdiği, kurulan çadırlarda utanarak kuyruğa girdiği, din sömürücüsü siyasetçilerin ve gösterişçi zenginlerin fırsat ayı hiç değildi o zamanlar Tosya'da.

Doğrusu şimdi bunlar yaşanıyor mu bilmiyorum hala?

Ramazan ayı zengin, fakir tüm komuşuların, akrabaların, 30 iftar gecesi neredeyse her akşam birbirlerine konuk olduğu, genelde yer sofrasına kurulmuş kalabalık konukların, neşe içerisinde envai çeşit yiyecekler ile iftar yaptıkları ve çoğu kere sahura kadar uzayan, çoluk, çocuk eğlenceli oyunlar ile geçirilen geceler anlamındaydı.

Varlıklı insanlar, eğer mensubu ise tarikatları, değilse, aracılar ile zekat ve fitrelerini ihtiyaç sahiplerine ulaştırır, yetim çocuklara üst baş, okul gereçleri hediye edilir ama bu vazife, asla gösteriye dönüşmezdi. Zaten Ramazan değilse bile, zengin ile yoksul kim, yaşam biçimlerinden belli olmazdı dışarıdan bakan  bir yabancı için Tosya'da. İsraf ve kul hakkı öğütleri, çocukların her sofraya oturduğunda büyüklerinden sürekli duyduğu en büyük günah uyarılarıydı.

Oruç tutmayan, namaz kılmayanlar da çok az sayıda olurdu. Fakat bu konuda hiç tartışma olmaz, az sayıda bu insanlara mizahla ve güzellikle eleştiri yapardı çoğunluk. Oruç tutmadı, namaz kılmadı, içki içti diye birilerine kaba kuvvet kullanıldığına asla şahit olmadım. 
 

Bu günde büyük çoğunluğunun hala benzer bir dini inanış geleneğini, gösteriş haline getirmeden yaşadığını tahmin ettiğim Tosyalıların, 4+4+4 eğitiminden geçerek, yasaklar icad ederek, binbir türlü tarifler yaratıp, halkı birbirine düşman ederek, dini inancı gösteri sanatı haline getiren bu günün siyasi anlayışının yetiştirdiği insanlar olmadıkları açık ve net değil mi?

Atalarından ne gördülerse 10 yıl öncesine kadar, çocuklarına onu öğretmiş, ibadetlerinide öyle gerçekleştirmiş kasabalıydılar. Ne devletin tarif ettiği Müslanmanlığa ihtiyaçları vardı onların dindar olarak, ne de sözde tarikatların bankalarına, şirketlerine ve sözde altın nesillerine. İbadetlerini de yaptılar, işlerini de kurdular, okudular hem atalarının ruhuna hem ülkenin yararına çalıştılar. Dervez çayında hala balık tutabilirsiniz, Gavur dağlarında, çamdan gözünüze güneş değmez, bağlarında her türlü meyveyi yersiniz. O kadar da yeşil düşkünüdürler.

Tosya'da benim çocukluğumda bile bir çok fabrika vardı. Şimdi almış yürümüştür eminim. Tosya'dan bir çok din adamı, iş adamı ve her meslekten başarılı insanların yetişmiş olması da, çok sayıda camiye sahip olmalarından değil, gösterişsiz dindarlıklarının yanı sıra, çocuklarının eğitimine önem vermiş olmalarındandır. Zaten o çok sayıda camide, varlıklı dindarlar tarafından, yaşlı müminler uzaklara gidip yorulmasın diye yaptırılmıştır. Devamlı namaza gelen, orada sadece ibadet için değil çeşitli konularda sohbet için de bulunan müdavim müminlerin, sürekli bulunduğu mekanlardı. Boş olmaz, imam asla kendi başına namaz kılmak zorunda kalmazdı.

Çok fazla konu vardır bu örneklere eklenecek, anlatmakla bitmez yurdun dört bir köşesinin o zamanki halleri.

Yine bir Ramazan ayına gireceğiz.Göreceğiz ki yurdun dört bir yanında siyasetçilerin organizasyonunda, belediyelerin desteğinde binlerce iftar çadırları açılıp, 11 ayda bir akla gelen yoksullar içlerine doldurulup, TV kanallarından tüm yurda teşhir edilecekler.

Sanki Kuran yoksulu, yetimi, muhtaç olanı, 1 ay iftar çadırlarına doldurup doyurun, 11 ay yaptığınız her türlü, yolsuzluk, arsızlık, zulüm, soygun, devlet malını zimmete geçirmenin günahından kurtulun diyor.

Rahmetli Anneannemin Annesi İbeç'lerin Hanife, şuna benzer bir laf söylerdi hep bize. Bilge kadındı.

"Sanki Allah, 11 ay uykuda, 1 ay Ramazan'da uyanık, yaptığınız gösterileri görüp, 11 ay işlediklerinizi bilmeyecek, öyle mi?"

Ezberlerden çıkarılmayası bir uyarı bu. İnanan, inanmayan herkes için. Hele ki, bu ülkenin yönetiminin her kademesinde "asa" sahibi olanlar. Tosyalının Ebe anne diye bildiği, rahmetli Anneannemin Annesinin bu sözünü kazısınlar beyinlerine.

Başta Başbakan Erdoğan ve devletin, iktidarın, koltuklarında Millet malını tasarruf edenler.

Sakın ola kurduracağınız o çadırlara, koruma ordularınızla, zırhlı araçlarınızla, AK plakalı araçlarınızla gidip, avurtları çökmüş bir emeklinin, 3 kuruşa ayın sonunu getirmeye çalışan işçinin, iktidarınızda doğmuş ama büyüyememiş tinerci çocuğun yanına oturup, iftar çorbasına  kaşık sallamayın.

İlahiyatçı değilim ama Kuran'ı en az 100 kere okumuş biriyim. Hava bulutlu olsa da bu gösteriyi yapacağınız gün, sizi yaratan, gerçek niyetinizi bilecek ve amel defterinize işin aslını yazacaktır.
Sizin göreviniz; verdiğiniz sözlerin ve aldığınız oyların karşılığı olarak yoksullukla birlikte, kurulma nedeni olan iftar çadırlarını ortadan kaldırmaktır.
10 yıldan fazladır plansız, projesiz har vurup, harman savurduğunuz, 300 milyardan fazla borca soktuğunuz bu ülke halkının, her gün daha da çoğalan yoksulu üzerinden, yılın 1 ayı dindarlık gösterisi yapmak değildir.

Bir uyarı da benden gelsin Erdoğan'a. Siyasetçinin aldığı oyların, Tanrı katında günahların koyulduğu kefenin karşısında, hiç bir ağırlığı yoktur, 3855 iftar çadırı bile açsanız !

Hülasa; göreviniz İftar çadırları başbakanı olmak değil, iftar çadırlarını ortadan kaldıran başbakan olmaktır.