HESAP ZAMANI;Çobanın koyun hikayesi

Kaya Çetin

HESAP ZAMANI

İlkokul okuma kitaplarında bir çoban öyküsü vardı; bizim kuşaktakiler anımsayacaktır:

Çobana 100 koyun teslim eden ağa, yayla dönüşü ses seda çıkmayınca çağırıp hesap sorar. Bir bakraç yoğurt ve bir koyun postuyla gelen çoban, hesabını manzum olarak vermeyi yeğler: 

“Yağmur yağdı, gök çatladı,

72’sinin ödü patladı,

Önden gitti baş toklu,

Arkasından beş toklu,

Onunu verdim kasaba,

Onunu katma hesaba.

Kurt kaptı birisini,

Birinin de getirdim derisini. “

100 koyundan geriye kala kala bir post kaldığını gören ağa, yoğurt bakracını aldığı gibi çobanın kafasına geçirir; taşı da gediğine koyar:

-Hesabını düzgün verenin yüzü de böyle ak olur! 

***

Sandık önümüze konulduğuna göre şimdi ister istemez biz de hesap soracağız:

Vasıtalı/vasıtasız demedin, kırk türlü vergi saldın; ödedik mi?

-Ödedik. (Milletin a.sına koyanlar sayenizde ödemediler)

Atadan, dededen kalan 70 milyar dolarlık birikimimizi sattın mı?

-Sattın. (Tüpraş, Telekom, Petkim, Tedaş, Tekel, Etibank, Seka, Sümerbank, Madenler, kamu arazileri, ormanlar, şeker fabrikaları ve diğerleri)

Dış borcu 130 milyar dolardan 450 milyara çıkardın mı?

-Çıkardın.

Bunlar olayın ekonomik boyutu. Bir de madalyonun öteki yüzü var:

Biz sana, eksikli de olsa güçler ayrılığı temelinde gelişen bir demokrasi,

Terörden arındırılmış bir toplum,

Komşularla iyi ilişkiler,

Ve binlerce yılda oluşturduğumuz yaşam değerlerimizi emanet etmiştik;

Emanete sahip çıktın mı?

-Sahip çıkmadın, tam tersine emanete hıyanet ettin.

Peki, 16 yılda ne ürettin?  

Her yıl onarım isteyen yollar, yağmurda akvaryuma dönen tüneller ve bir de kaçak saray.

16 yılın hesabı bir postla bir bakraç yoğurt yani.

Posta karışmam da 24 Haziranda o yoğurt bize lazım.

Hesabını düzgün verenlerin yüzünü ağartmak için.